Nazlı Ilıcak ile Başbakan Erdoğan'ın danışmanları arasında polemik büyüyor. Ilıcak'ın iddialarına karşı Başbakanlık'tan gönderilen cevap yazısında öyle bir ifade vardı ki.
Abone olDünden Bugüne Tercüman yazarı Nazlı Ilıcak Ankara'da konuşulan senaryonaları dile getirince Başbakanlık'ta kıyamet koptu. Başbakanlık Basın Merkezi bu iddiaları saçma olarak niteledi. Metinde 'kirli emeller' ifadesi geçmesi Ilıcak'ın tepkisine neden oldu. Ilıcak Nabi Avcı'ya seslendi ve bu ifadenin ne anlama geldiğini ANKARA'DAKİ BULANIK HAVALAR VE NATO yazısıyla dile getirdi.
Yazı: Nazlı Ilıcak
Kaynak: www.tercumangazete.com
-Başbakan'ın dar çevresinde NATO'dan ayrılabiliriz sözü hiçbir şekilde telâffuz edilmemiş. Buna mukabil, Ankara'daki bazı çevreler, Batı desteğini hükûmetin arkasından çekebilmek amacıyla, zaman zaman, böyle gerçek dışı senaryolar üretiyorlarmış. Verilmek istenen mesaj şu: AK Parti iktidarı sizin muhatabınız olamaz, gelin elbirliğiyle bir siyasi alternatif arayalım.
"İrtica iddiaları ve Turkuaz devrim" başlıklı yazıma, Başbakanlık Basın Merkezi'nden bir açıklama geldi. Bu açıklamada, yazının "dezenformasyon ürünü" olduğuna dikkat çekiliyor ve aklı başında hiçbir kişi, kurum veya kuruluşun, Türkiye'nin NATO'dan çekilmeyi tartıştığı iddiasını ciddiye almasının mümkün olmadığı belirtiliyordu. Akıl ve mantık dışı senaryo iddiasında bulunan Başbakanlık Basın Merkezi, açıklamasını şu cümlelerle tamamlıyordu: "Türkiye'nin istikrarını, dost ve müttefikleriyle ilişkilerini zedelemeye yönelik bu iftira ve iddiaların hangi kirli emellere hizmet amacıyla üretildiği kamuoyunun takdirine sunulur"
Son cümleyi okuyunca, o kadar şaşırdım ki! Bizim yaptığımız siyasi tahlilin, bir takım kirli emellere hizmet amacını taşıdığı ileri sürülüyordu.
Üslûbu hiç beğenmedim. Bunu da, Basından Sorumlu Başbakanlık Başmüşavir Prof. Nabi Avcı'ya söyledim. "Kirli emelin" ne olduğunu açıklarsa, ben de, farkına varmadan kime hizmet ettiğimi daha iyi anlarım dedim.
Arayı açmak istiyorlar
"İrtica iddiaları ve Turkuaz devrim" başlıklı yazımı, laiklik söylemlerinin birden bire gündeme gelmesinin ardında yatanı deşifre amacıyla kaleme almıştım. Acaba, arka planda, Ertuğrul Özkök'ün söylediği gibi, Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunu kesmek isteyenler mi vardı? Yoksa, Amerika, mevcut hükûmet, onun isteklerini yerine getirmediği için "Turkuaz devrimin" mi peşindeydi? Bu yazıyı yazarken, demokrasiye hizmet ettiğimi sanıyordum ama, demek Ankara'da öyle olaylar gelişiyormuş ki, farkına varmadan baltayı taşa vurmuşum.
Edindiğim izlenime göre, AK Parti hükûmetine ısınamayan malûm çevreler, bu iktidarın Batı'ya uzak durduğu izlenimini vererek, farklı siyasi alternatiflerin ortaya çıkması için çalışıyorlarmış. Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresinin NATO'dan ayrılmayı gündeme getirdiği sözleri de, iktidarla Amerika'nın arasını açmaya yönelik bir fabrikasyonmuş. NATO konusunu sütunumuza taşıyarak, biz de bu fabrikasyona alet olmuşuz.
Sıcak mesajlar
Ama, Amerika'nın taleplerine direnen, en azından direnmeye çalışan Tayyip Erdoğan'ın, Bush nezdinde eski itibarının olmadığı da bir gerçek. Amerika, mutlaka daha kolay güdülebilecek bir insanı tercih edecektir. Bu yüzden, alternatif arayışı içine girmesi ihtimalini de akla yakın buldum. Ayrıca, 10 aydır sürüncemede bırakılan İncirlik'in, ABD'nin istediği doğrultuda kullanılmasına izin verilmesi; Genelkurmay Başkanı'nın ve ardından Tayyip Erdoğan'ın, NATO'ya ve Amerika'ya peşpeşe sımsıcak mesajlar göndermeleri; Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e gitmesi... bütün bunlar, birileri tarafından uygulanan senaryonun terse çevrilmesi gayretleri gibi görünüyor.
Evet, Tayyip Erdoğan, NATO'dan ayrılmayı, kendi de açıkladığı üzere, hiçbir zaman alternatif olarak düşünmemiş ama, böyle bir eğilimin varolduğu izlenimini Türkiye'de yaratmak ve bu mesajı Batı dünyasına iletmek isteyenler demek mevcutmuş. Bizim bu satırları yazmamızla, hiç değilse, oyun meydana çıktı; kurgu bozuldu.
Dolayısıyla, makalemiz, kirli emellere hizmet etmek bir yana, kirli emelleri olanların tertibini bozmuş oluyor. 1 Mart tezkeresi sonrası, ABD, siyasi iktidara destek verirken ve Tayyip Erdoğan'ın samimiyetini sorgulamazken, Genelkurmay ile arasına mesafe koymuştu. Aradan geçen zaman içerisinde, siyasi iktidarla ilişkilerin soğuduğuna, buna mukabil, askerle daha yakın bir münasebet kurulduğuna şahit olduk. "Turkuaz devrim" lâflarını duyunca, bu yüzden irkildim. Çünkü ABD'nin, siyasi iktidara güvenini sürdürmesi, Türkiye'de demokrasinin de teminatıdır. Bütün darbeler ülkemizde maalesef, Amerika'nın yeşil ışığıyla gerçekleşmiştir.
Basın Merkezi'ne itidal
Ben şahsen, Tayyip Erdoğan'ın Basın Merkezi'ne biraz daha itidal tavsiye ederim. Ucu nereye gideceği belli olmayan ve hakaret anlamına gelen sözler sarfetmesinler. Öyle herkesten de şüphelenerek, vatanseverliğin sadece kendilerine ait olduğunu düşünmesinler. Ortada böyle bir sıkıntı varsa, önceden bunu bizim gibi yıllarca demokrasiyi savunmuş, Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını en zor zamanda desteklemiş biriyle paylaşmaları gerekirdi. Kaldı ki, madem NATO üzerinden ABD'ye gerçek dışı bir mesaj yollanıyor, o zaman niçin hemen aynı gün Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever'in yazısına bir düzeltme göndermediler? Bu düzeltmeyi yapsalardı, iddiaların doğru olmadığı ortaya hemen o gün çıkardı. Görev ihmali içinde bulunan bir Basın Merkezi'nin, hatasını kabul etmek yerine, bizim yazımızı "kirli emellere hizmet" gibi nitelemesini kınıyorum.
Zaten, öteden beri eleştirdiğim bu. Kanallar yeterince açık değil. Kopukluk halâ sürüyor. Biz dışarıdan bakınca aksamaları görüyor ve düzelmesi için bunları yazıyoruz. Maalesef, yazılanlar, farklı değerlendirmelerle Başbakan'a yansıtılıyor.
Ankara'da bulanık suda balık avlamak isteyenler var. Ama, biz, bu komploların hiçbir zaman içinde olmayız. AK Parti iktidarının başarısını samimiyetle istemenin haricinde, tek başına meşru bir iktidar olması dahi, onu, her türlü komplodan korumamız için yeterli sebeb sayılır.