Bizi hırsız ilan edenlere birkaç cevap!
Dikkatli gazete okurları, bugün 20 gazetenin ortak yayınladığı o bildiriyi okumuşlardır muhakkak.
Dikkatli gazete okurları, bugün 20 gazetenin ortak yayınladığı o
bildiriyi okumuşlardır muhakkak.
Ne deniyor o bildiride?
Mealen şu deniliyor: "İnternet siteleri bizim muhabir
göndererek ürettiğimiz haberlerimizi kaynak kullanmadan
alıntıladığı için, güç kaybı yaşıyoruz. Bunun önüne geçmebilmek
için, internet sitelerinin, bizim gazete haberlerimizi asla
ve kat'a kullanmasını istemiyoruz."
Dert buysa, baştan söyleyeyim yerden göğe kadar haklılar..
Asla itirazım yok!
Peki dert bu mu?
Gelin sonraki satırı okuyalım, niyet ne beraber sorgulayalım.
Deniliyor ki o bildiride, "Bugüne kadar bazı internet
sitelerinin, gazete içeriklerimizi fikir ve emek hırsızlığı
yaparak, pervasızca kullanmakta olduğu kamuoyunca da
gözlemlenmektedir. Takdir edileceği üzere; bu durum ciddi emek ve
maliyetlerle çıkartılan gazeteler ve gazetelerin internet siteleri
aleyhine açık bir haksız rekabet oluşturmaktadır. Bu, aynı zamanda
hukuka ve kanunlarımıza aykırı bir durumun ortaya çıkmasına da
sebebiyet vermektedir."
İşte benim bu yazıyı yazma nedenim, isyan nedenim tam da bu
satırlar.
Bir defa taktik, bildiğiniz geleneksel medya taktiği.
"Vur, iftira at, ürküt ve sindir"
Eskiden azamet sahibi komutanları gece yarısı darbeyi çağrıştıran
bildirileri yayınlayıp sabah sitelerine koyarlardı ya hani.
Taktik aynı!
"Sabah çapaklı gözlerini açmadan onları bir hizaya çekeyim,
bir gözdağı vereyim, fil sürüsünün çıkardığı gürültü gibi bir
gürültüyle hepsini bir çırpıda sindireyim"
Amaç bu...
Ne yaptılarsa olmadı.
"Pijamalı gazeteciler" diye aşağıladılar, olmadı.
"Bunlar kopyala yapıştır usulü habercilik yapıyor"
dediler, kimse inanmadı. "Sansür istediler" komik
duruma düştüler, lanetlendiler. Başbakan'a, Cumhurbaşkanına
gittiler, yüz bulamadılar.
Sonunda çareyi buldular.
Hırsız damgası vurdular!
Kurban olduğum atalardan biri ne güzel düşünmüşte, "Dinime
küfreden Müslüman olsa" demiş.
Bir dönem vergi hırsızlığı yaparken suçüstü yakalananlar, katekulli
yöntemiyle ele geçirdikleri bankaların içini boşaltanlar,
"Efendimiz hırsızlık yaptık, kabul ediyoruz. Lütfen
borçlarımızı siliniz" diyerek itibarlarını başbakanlık
koridorlarında bırakanlar şimdi kalkmış bize
"hırsız" diyor iyi mi?
Utanmadan, arlanmadan, "Tiraj ve güç kaybetmemizin nedeni
bunlar" diyerek bizi suçlama yolunu seçiyorlar.
Sizin tiraj ve güç kaybetmenizin nedeni bizleriz öyle mi?
Peki, Meclis'in iradesini ayaklar altına alarak, "411 el
kaosa kalktı" manşeti atmanızın...
Karın bölgelerinizde toplanan yağlarınızı ovuşturarak, siyasi
tercihlerinden ötürü bir kesimi "Göbeğini kaşıyan
adamlar" diye aşağılamanızın...
Yine siyasi tercihlerinden ötürü bu kesime, "Bidon
kafalalılar" demenizin...
28 Şubat'ta Necmettin Erbakan'la alay eden askerleri
ilahlaştırmanızın ve merhum lidere iri puntolu başlıklarla
hakaretler dizmenizin..
Başı seccadeye değene "Aşırı dinci"
demenizin...
Başı kapalıya "İrticacı, şeriatçı, yobaz, bağnaz"
demenizin...
Toplumun değer yargılarına, insanların inançlarına hakaret
etmenizin hiç mi etkisi yok sizin eriyip gitmenizde?
İnternet sitelerini hırsızlıkla mı suçluyorsunuz?
Siz New York Times'ın, Bild'in, The Wall Setreet Journal'ın
haberini aşırıp olduğu gibi sayfanıza koyunca hırsız
olmayacaksınız. Biz sizin haberinizi kaynak göstererek kullanınca
hırsız olacağız.
Yesinler sizin hırsızlık anlayışınızı!
Bırakın dış basını...
Gelin, bir masanın etrafında toplanalım. Ben yarım saat içinde
,inter'dan çaldığınız onlarca haberi gözünüze sokayım.
Hatta haberi geçtim.
Siz internet sitelerinin tasarımlarını, mizanpajlarını topyekün
çalmadınız mı? Türkiye'de değil, dünyada haberin altına
"Yorum ekle" fikrinin mimarı
İnternethaber'dir.
Yine Türkiye'de, mause ile üzerinde gezindiğinde değişen haber
başlıklarının mucidi İnternethaber'dir.
Nereden aldınız bu uygulamaları açıklayın, hadi?
Siz Alman Bild gazetesinin internet sitesinin tasarımını hamuduyla
beraber götürenler değil misiniz değerli büyük gazeteci
amcalar...
Kime neyi yutturma çabasındasınız?
Biraz dürüst olun dürüst!
Çıkın adam gibi "Mızrak çuvala sığmıyor. Biz vakti
zamanında kendimizi yeryüzünün ilahı ilan ettik. Şimdi sığındığımız
tapınaklar tepemize ylıkılıyor. Bir zamanlar suçsuz, günahsız kapı
dışarı ettiğimiz gazeteciler şimdi habercilik anlamında bize kök
söktürüyor, nal toplatıyor" deme cesaretini
gösterin.
Hadi Özışık, Süleyman Özışık, Serkan Kalemciler ve daha
niceleri..
Kim bunlar?
28 Şubat'ta siyasilerin önünde başınız yerleri süpürerek aldığınız
talimatlar sonucu açlığa mahkum ettiğiniz kişi değil mi Hadi
Özışık!
7 yıl sigortasız çalıştırıp, hastalık halinden ötürü sigortaya
ihtiyaç duyunca beş parasız sokağa attığınız isim değil mi Süleyman
Özışık?
Gazeteci değil diyerek dışlanan Ünal Tanık'lar, Serkan Kalemciler,
sizin bir sonraki gün bile körelmiş gözlerinizle görmediğiniz
haberleri bir gün önceden Türkiye'nin gündemine sokuyarlar diye mi
hırsız oldular?
Yemezler efendiler, yemezler!
Aşağılayarak, karalayarak, çamur atarak başarıya ulaşma devri
kapanalı çok oldu... Düne kadar haliniz vaktiniz yerindeydi.
Astığınız astık, kestiğiniz kestikti.
Bu devir kapandı 12 yıl önce...
Dev plazalarda ahkam kesenlerin, yaptığı yalan yanlış haberlerle
ocakları söndürenlerin, inançları ayaklar altında paspas etmeye
niyetlilerin devri bundan tam 12 yıl önce kapandı.
Siz Türkiye'nin üzerinde kümelenen birer gri gölge misali
dururken...
Siz kendinize çirkin, dar, ama uzun bir yol açmak için
debelenirken...
Biz tam 12 yıl önce kapınızı şiddetli bir şekilde çalıyor,
"Bundan sonra böyle gitmez" diyerek size
sesleniyorduk hatırladınız mı?
Siz o zamanlarda da böyle hakir görüyor, hakaretler
ediyordunuz.
Siz ne feci şeyler yaptınız, iyi bilirsiniz?
Bugün kapı kapı dolaşıp aman dilemek için çok geç!
Gelin erimenize başka nedenler de arayalım!
Sizin erimenizin, güç kaybetmenizin nedeni, kadın bedenini şevhet
düşkünlerinin önüne sermeniz olmasın sakın?
Sizin güç kaybetmenizin nedeni, ahlaksız yayınlarınız nedeniyle
yurt dışında bazı ülkelerde dahi "Porno site"
damgası yiyip yasaklanmanız, engellenmeniz olmasın?
Bu tür ayak oyunlarıyla bizim önümüze set olamazsınız,
olamayacaksınız!
Türkiye'de bizim adımız internet siteleri diye yazılır ama,
"Toplumun içinde dalga dalga kabaran o çığlığın dışa
vurumu" diye okunur bunu bilememişsiniz.
Siz paraya, güce taparken... Siz nereden hangi ihaleyi alırım
derdindeyken... Siz, size ihale vermeyen bakanın kellesini nasıl
kopartırım diye kara kapılar ardında planlar yaparken...
Biz internet siteleri yol arkadaşlığımızı gücümüzle, gücümüzü
hızımızla, hızımızı inancımızla, inancımızı, bizimle el ele yürüyen
milyonlarca okurumuzun sevgi ve sadakatiyle birleştirip yol
aldık.
Siz çıkardığınız yeni gazetelerinizin adını bile bacak arası cinsel
organ bileşenlerinden, küfürden (AMK)
oluştururken, hangi yüzle insanlara bize sahip çıkın
diyebilirsiniz?
Hatırlıyor musunuz?
Bu ülkede bir zamanlar Tan, Bulvar gibi aile içi ensest ilişki
isteğini köpürten gazeteler vardı. Seçim dönemlerinde yayınlanıp
sonra kapatılan gazeteleri hatırladınız mı? Sırf tetikçilik için
yayınlanan gazeteleri unuttu mu bu millet sanıyorsunuz?
Ahmet Hakan'a sarılarak, Bekir Coşkun-Emin Çölaşan'ı ikilisini
kovarak, ama Yılmaz Özdil üzerinden çakarak muteberler dergahına
girebileceğinizi sandınız.
Ama kabul ediniz, fena bir halde çuvalladınız!
Bugünkü bildirinizle de kendi taziye ilanınızı yayınladınız!