Bize nasıl adamlar lazım?
"Bugün bunları yazacak zaman değil" dedik, Gezi olaylarını yaşadık. Hataların üstünü kapattık, 17/25 Aralık yargı cuntasını yaşadık. Bunları görmezden gelelim dedik, 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık!
"Bu kadar şey yaşanırken, neden özellikle AK Parti'nin
içindeki isimleri yazıyorsun" diye soranlar oluyor.
Tüm samimiyetimle cevap vereceğim.
14 yılı aşkın süredir Erdoğan'ı, hak bildiğim davaya hizmet
ettiğine inandığım için destekliyorum. Geride bıraktığımız bu 14
yıl içinde bu partinin doğruları kadar yanlışları da
oldu.
Dava adamı diye desteklediğimiz pek çok ismin, zaman
içinde davayla alakası olmadığını içimiz acıyarak
izledik.
Birileri bu yanlışların üstünü kapattı, "Kol kırılır yen içinde
kalır" diyerek yaşanan ihanetlerin üstünü örtmeye çalıştı.
"Bu kol kangrene dönüşüp tüm bedene zarar vermeden kesip
atın" dediğimiz için hainlikle, kriptolukla ve paralelcilikle
suçlandık.
Her seferinde, ama her seferinde haklı çıkınca, o günlerde bize
hain, kripto diyenler, "Bu kol zamanında kesilmeliydi"
diyerek ahkam kesti.
Bugün yine benzer bir dönemden geçiyoruz.
Partinin içinde olup, Erdoğan'ın yanında olmayanları yazınca
birileri yine susturmaya çalışıyor, "Şimdi bunları yazacak zaman
değil" diyerek bizleri susturmaya çalışıyor.
Hayır arkadaşım!
Başımıza ne geldiyse, "Kol kırılır yen içinde kalır"
demekten, "Şimdi bunları yazacak zaman değil" demekten
geldi.
"Bugün bunları yazacak zaman değil" dedik, Gezi
olaylarını yaşadık. Hataların üstünü kapattık, 17/25 Aralık yargı
cuntasını yaşadık. Bunları görmezden gelelim dedik, 15 Temmuz darbe
girişimini yaşadık!
Ergenekon ve Balyoz'dan içeri alınan bazı masum insanlardan yıllar
sonra özür diledik. Ben şahsım olarak aynı hataya bir kez daha
düşmeyeceğim.
Bu partiye düne kadar edilen dualar, yavaş yavaş beddualara
dönüşüyor. Ahları ve feryatlarıyla arşı titretenler adına
yazıyor, onlar adına isyan ediyorum.
Mesaj net!
Konuşmacı olduğunuz New York'taki panelin, 13 Temmuz Çarşamba günü, yani darbeden iki gün önce yerel saatle 15.00'te olduğu iddia ediliyor.
Dönüş biletiniz aynı gün saat 23.55'e kesilmesine ve başka bir programınız olmamasına rağmen neden Türkiye'ye gelmekten vazgeçtiniz?
Pensilvanya'da çocuklarınızdan birinin çiftliğinin bulunduğu ve darbe günlerinde bu çiftlikte bulunduğunuz iddia ediliyor? Doğru mu?
New York'a tüm aile bireylerinizi toplayarak gittiğiniz yönünde medyada dile getirilen ciddi iddialar var. Bu iddiaları tekzip edecek misiniz?
İstanbul'a dönüşünüzde, o gece sizinle irtibat ve koordinasyon görevi sağlayan Basın Danışmanı Serkan Fıçıcı ile Başkan Danışmanı Kortan Çelikbilek'i görevden aldığınızı duyurmuştunuz. Oysa bu isimler, size tepki olsun diye istifa etmişti. Görevden aldıysanız neden geri çağırdınız? Görevden almadıysanız, kamuoyunu neden yalan beyan vererek yanılttınız?
Erdoğan'ın, "Hastalığını bahane ederek bırakıp gitsin" diye size haber gönderdiği söyleniyor. Doğru mu?
Daha ne zamana kadar susacaksınız ve daha da önemlisi, daha ne zamana kadar o koltukta oturmaya devam edeceksiniz?
Kadir Bey orada mısınız duyuyor musunuz?
Halk, darbeci ve Fetö'cü yakınlarını, meslekten ihraç ettiği
masumların ve mazlumların yerine dolduranları istemiyor. Kavgalı
olduklarını, belge ve delil olmadan açığa alanları, ihraç edenleri
istemiyor.
Halk, Fetö'ye 17/25 Aralık sonrası destek vermeye devam etmesine
rağmen koltuklarında oturmaya devam eden yöneticileri
istemiyor.
Bu partiye oy verenler, mücahit davasını, müteahhit davasına tercih
edenleri istemiyor. Hak davasını savunuyormuş gibi görünüp
servetine servet katanları, Erdoğan'ın yanındaymış gibi görünüp,
arkasından iş çeviren alçakları, kaypakları, korkakları
istemiyor.
Açık ve net yazıyorum.
Bu partiye, mesele vatan olunca bir saniye düşünmeden şehadete
yürüyen Ömer Halisdemir gibiler lazım.. Darbeci kardeşine kefil
olan Şaban Dişli gibiler değil.
Bu partiye, tankların üstüne koşarak giderken oğluyla beraber şehit
düşen Erol Olçok gibi isimler lazım. Darbe sonrası Erdoğan'a eşini
ricacı olarak gönderip TRT'de işe başlayan Erhan Çelik gibiler
değil...
Bu partiye, beline silahını takıp, yanına 15 adamını alarak TRT'yi
darbecilerin elinden kurtaran Süleyman Soylu gibi soylu adamlar
lazım. Hangarlarda gizlenip, "Yerim belli olmasın"
diye telefonlarını kapatan ödlekler değil.
Bu partiye, "Milleti sokağa çağırırken biz Meclis'in sığınağına
inemeyiz. Bizim işimiz bugün burada ölmek" diyen, "Meclis'e
bomba atıldığında, "Roket atsanız da buradayız, bomba atsanız da
buradayız. Ölürüz ama gitmeyiz!" diyen Bekir Bozdağ gibi
adamlar lazım. "Darbe başarılı olursa kolay yoldan
sıvışırım" diyerek Gürcistan sınırında dolaşan yüreksizler
değil.
Bu partiye, "Bu yolun sonunda şehadet var. Ülkesine, milletine
ve bayrağına sadakatle bağlı olanlar benimle gelsin" diyerek
darbecileri Hadımköy Kışlası'na hapseden, Erdoğan'ı Atatürk
Havaalanı'nda karşılamak için binlerce insanla beraber 25 kilometre
yürüyen Necmi Kadıoğlu gibi adamlar lazım. Darbe söylentileri
üzerine ailesini toplayıp New York'a kaçan ve darbeden 3 gün sonra
ortaya çıkan Kadir Topbaş gibiler değil.
Bu partiye, İstanbul İl Başkanlığı binasını ele geçiren
darbecilerin arasına ölümüne dalan, Atatürk Havaalanında Erdoğan'a
gövdesiyle siper olan Metin Külünk gibi adamlar lazım. "Evinize
dönün, askerle karşı karşıya gelmeyin" diyen şeref yoksunu il
ve ilçe başkanları değil.
Bu partiye, İstanbul semalarında helikopterler ve uçaklar ölüm
kusarken Erdoğan'ın aracının ön kaputuna çıkıp ölüme meydan okuyan
Berat Albayrak gibi bakanlar lazım. Erdoğan'dan ve halktan 9 saat
sonra meydanlara çıkan korkaklar değil.
Bu ülkeye, "Devletimin ve milletimin emrindeyim. Darbeye karşı
birlikte mücadele edeceğiz" diyen Devlet Bahçeli gibi adamlar
lazım.
Bu ülkeye, canı kırmızı bir nehir gibi akarken bile İBB önünde darbecilere karşı tekbirlerle direnen İlhan Varank gibi profesörler lazım. İhanet bildirileri hazırlayan, devlete katil diyen akademisyenler değil.
Ağabeyinin ölüm haberini aldıktan sonra geri adım atmayan, dillere destan bir mücadeleye imza atan Mustafa Varank gibi adam gibi adamlar lazım. Telefonlarını kapatıp deliklere sığınan fareler değil.
Bu ülkeye, darbe girişimini haber alır almaz ahaber'e bağlanıp,
"Bugün bize düşen şereflice ölmektir. Geri adım atan
namerttir" diyen Mehmet Metiner gibi yürekli milletvekilleri
lazım. Evinin kapılarını sürgüleyen, perdelerini çeken gevşek
milletvekilleri değil.
Sözümüz sizedir, ey titreyen bacaklar üzerinde durmakta zorluk
çeken ürkekler...
Darbeyi haber alır almaz, "Yetişin Abdulhamit'i
deviriyorlar" diyen 21 yaşındaki genç kadar yürekli
olamadınız.
Büyükşehir Belediyesi'nin havuzunda abdest alıp şehadete gidenler
kadar inançlı olamadınız.
Oğullarını karşısına dizip, "Bugün ya devletin yanında
olacaksınız, ya devletin yolunda öleceksiniz. Hiç birinizi bu evde
görmek istemiyorum" diyen anne kadar fedakar
davranmadınız.
Utanın!
Suikast timleri kendisini ele geçirmeye gelirken, sefer namazına
durduktan sonra ekrana çıkıp, "Ölümüne, ölümüne"
diyerek adeta ölümü ürküten Erdoğan'dan...
"Ölürüz, ama bu darbecilere ülkeyi teslim etmeyiz" diyen
Binali Yıldırım'dan...
Bir çağrı beklemeden sokaklara sel gibi akan 40 milyon insandan,
"Yarabbi şehadetimi kabul eyle" diyerek zalimlerin üzerine
yürüyen 248 şehitten utanın!
Korkunuzdan insan içine çıkamıyorsunuz. Gittiğiniz her yerde
yuhalanıyor, protesto ediliyorsunuz.
Yapacağınız son onurlu şey, oturmakta olduğunuz ama asla
haketmediğiniz o koltukları terketmek olsun bari!..