Bize düşen görev...
Kemal Kılıçdaroğlu'na kızmıyorum artık. Böyle bir adamı her gün görmek ve dinlemek zorunda kalan ailesi düşünsün, bana ne!
Kılıçdaroğlu'nun Adana'daki mitingde darbeye çanak tutan
gazetecileri alkışlatmasını ve Nazlı Ilıcak'ın ismini anarken
meydandakilerin "Burada" diye bağırmasını ben de herkes gibi
utanç içinde izledim.
Ancak bu duruma kızıp, "CHP nasıl bu hale geldi" diye isyan
edenlerden değilim.
Çünkü benden önce kızması ve isyan etmesi gerekenler var.
Tuncay Özkan, İlhan Cihaner, Dursun Çiçek, Mehmet Haberal gibi
isimler mesela...
Fetö kumpası sonucu hapse girdiklerinde Nazlı Ilıcak'ın, Ahmet
ve Mehmet Altan isimli kardeşlerin, Ahmet Turan Alkan
ile Şahin Alpay'ın yazdığı küfür gibi yazılar onlar için yazıldı,
benim için değil...
Onların veremediği tepkiyi ben niye vereyim?
Hem Kemal Kılıçdaroğlu'na da kızmıyorum artık. Adam hem
Fetöcüleri alkışlatıyor, hem de "İçinizdeki Fetöcüleri neden
temizlemiyorsunuz" diye AK Parti'ye kafa tutuyor.
Hem HDP görünümlü PKK'lı siyasetçilere destek veriyor, hem de
"Terörü neden bitirmiyorsunuz?" diye iktidarı suçluyor.
Hem Yenikapı'da darbeyi ve darbecileri lanetliyor, hem de yazıları
ve eylemleriyle darbeyi destekleyenleri alkışlayıp
alkışlatı. Öz kardeşi bile kendisine tahammül edemiyor,
"Benim abim Fetö'nün CHP imamı olmuş" diyor.
Başka söze gerek var mı?
CHP'nin farklılaşmasından, millileşmesinden yana bir umudum da
yok.
Teröristlerle bir olup "sallamak", Alman finoluğu yapan
'Can'cıkların ihanetine ortak olmak, Fetöcü darbecileri
meydanlarda alkışlamak onların asli görevi...
Bizim, kan dursun diye oturduğumuz masaya, kanın yeniden akması
için oturmaları normaldir!
Biz, hizmet hareketi olduğuna inandığımızın yanında, ihanet
hareketlerinin karşısında dururuz. Onlar ise hizmet
hareketinin karşısında, ihanet hareketinin yanında olmayı tercih
eder.
Biz hainlerin inlere girdikçe onları bir inilti tutar!
Onların hendeğiyle bizim hendeğimiz bir değil, aynı değil!
Onlar hevallere, biz Mehmetçiklere... Onlar dağda yediğini
şehirlerde kusan leş kokulu PKK'lılara, biz cennet kokulu şehitlere
ağlarız.
Onlar darbecileri, biz darbenin karşısında duran kahramanları
alkışlarız.
Onlar darbeci Semih Terzi için, biz Şehit Ömer Halisdemir için
yanarız. Onlar linç edilen darbeci askerler için, biz 247 şehit ve
2 bin gazi için gözyaşı dökeriz.
Onların Sisi dediği yerde biz Mursi'yi anarız. Onlar Tahrir
Meydanı'ndayken biz Rabia-tül Adeviyye'de oluruz. Onlar Taksim'de
yakıp yıkarken, biz sel gibi Kazlıçeşme'ye akarız.
Onlar katil Esad'ı savundukça, biz onun zulmünden kaçanlara kucak
açarız. Onlar İsrail dedikçe, biz Filistin diye çığlık
atarız.
Onlar Avrupa dedikçe, biz inadına Türkiye diye haykırır, onlar
Avrupa Birliği dedikçe, biz ümmetin beraberliği için çabalarız.
Onların bir amacı, bizim ise bir görevimiz var.
Onlar Abdulhamid Han'ı devirecek, biz Adnan Menderes'i
getireceğiz.
Onlar Menderes'i asmanın sevincini yaşarken, biz Turgut Özallar
yetiştireceğiz.
Onlar Turgut Özal'ı zehirleyip ortadan kaldırırken, biz Mücahit
Erbakan'ı sahneye süreceğiz.
Onlar Erbakan'ı postmodern darbe ile indirdikleri için bayram
ederken...
Biz karşılarına Recep Tayyip Erdoğan adında bir arslan oğlu arslan
dikeceğiz!
Ve biz; "Seni muhtar bile yaptırmayacağız" diyenlere
inat, onu önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı yaptık.
Şimdi de Başkan yapacağız!