BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54

Biz ne istiyoruz?

Bir sabah kalktığımızda, bilmediğimiz bir suçu işlemiş olabiliyoruz. Bir sabah kalktığımızda sitemizin kapatıldığını görebiliyoruz.

İnternet Medyası Derneği (İMD) bugün önemli bir sempozyuma ev sahipliği yapıyor. Kadir Has Üniversitesi'ndeki sempozyuma Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç katılacak.

İnternet Medyası'nı konuşacağız.

Yasamızı isteyeceğiz bir kez daha.

Arınç, bu toplantıya kurmaylarıyla geliyor. Anlaşılan o ki, bugün İnternet Medyası Yasası için düğmeye basılacak.

Bu yasa neden gerekli?

Anlatayım...

İnternet Türkiye'de delikanlı oldu. 18 yaşını devirdi, 19'a adım attı. İnternet Medyası'nın yaşı da az değil, 12 yaşına girdik.

Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ağırlığını hissettirmeye başladı bu delikanlı. İnternet hayatımıza gireli, hiçbir şey eskisi gibi değil artık. İnternet'in hızı baş döndürücü olmasına rağmen, ülkemizde ne yazık ki hala yasalar konusunda eksikler var.

İnternet Medyası'nın yasası ise, yıllardır attığımız çığlıklara rağmen çıkarılmıyor.

Her şeye rağmen umudumuzu koruyoruz.

Bu yasa çıkarılacak.

Ama bugün, ama yarın.

İyi niyet var çünkü. İstek var.

Onu görüyoruz!

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın bu konuda yaptıklarını inkar edemeyiz. Bülent Arınç'ın da İnternet Medyası Yasası için kafa yorduğunu biliyoruz. Tek bir şey kalıyor geriye; bu yasanın çıkarılması için gereken adımların atılması.

Bilinmeli ki, bizler İnternet gazeteciliğini merdiven altında ve illegal yürütmüyoruz. Bizler mesleğini İnternet ortamında hakkıyla yapan gazetecileriz. Bizler iddia edildiği gibi üç beş işsiz gazeteci değil, işveren konumunda bir haberciler ordusuyuz. 

İnternet gazeteciliği yapan birçok arkadaşımızın geçmişte ve bugün başarılı haberlerin altında imzası var. Bir çoğumuzun "basın kartı" da var. Ancak bizler, birlikte yola çıktığımız mesai arkadaşlarımıza ne yazık ki bu imkanı tanıyamıyoruz.

Bizler gazeteci olduğumuz için, gazetecilik ahlakını bildiğimiz için, posta kutumuza düşen o malum alçaklığı gözümüzü kırpmadan çöp sepetine gönderebildik. Ama ne yazık ki, o yayın sonrasında, biz gazeteciler İnternet'i kirletenlerle bir tutulduk.

Neden?

Bir yasamız yok çünkü. 

Bir yasamız yok ama, sorumlu yazı işleri müdürlerimiz yasalarla boğuşabiliyor. Bir yasamız yok ama, basın yasasına göre yargılanabiliyor, yüklü tazminatlara mahkum olabiliyoruz.

Bir de 5651 sayılı baş belamız var.

İnternet ortamında işlenen suçlarla mücadele için çıkarıldı bu yasa.

Bizler için, tehditten de öte...

Bir sabah kaltığımızda, bilmediğimiz bir suçu işlemiş olabiliyoruz. Bir sabah kalktığımızda sitemizin kapatıldığını görebiliyoruz. 

Diyelim ki benim yazdığım bir yazı,  x kişinin hoşuna gitmedi. O kişi cevap hakkını kullanmak istediğinde, bir hafta süreyle köşemin kapısına kilit vurabiliyor. Yasanın ilgili maddesi, cevap hakkının bir hafta süreyle yayımlanmasını emrediyor çünkü.

24 saat sıcak haber veren bir siteye ayda 10 tane cevap hakkı gelse, o sitenin halini varın siz düşünün.

Peki biz ne istiyoruz?

Aslında fazla bir şey istemiyoruz.

Biz gazeteciyiz, gazeteci kimliğimizi istiyoruz.

Derdimiz o karta sahip olmak değil. 

Ama ne yazık ki, bu kart olmadan da, Türkiye'de gazetecilik yapılamıyor.

Biz ne istiyoruz?

Gazeteci olduğumuzu artık herkes anlasın istiyoruz.

Trajikomik bir örnek vereyim size.

FİFA, İnternet'i medya olarak kabul ediyor ve bize uluslararası müsabakaları izleme daveti gönderiyor. Ama benim ülkemde, bu kapılar bizlere hepten kapalı. Çünkü ilgililer, bizim gazeteci olduğumuzu hala algılayamamış.

Biz ne istiyoruz?

Yasamızı istiyoruz!

"Sorunlu" değil, "sorumlu" olmak istiyoruz.

Bakalım bugün, devletin zirvesinde sorumlu olmak için gereken adımlar atılacak mı?