BIST 8.619
DOLAR 34,32
EURO 37,52
ALTIN 3.023,90
HABER /  GÜNCEL

Biz kovduk Almanlar sahip çıktı

1961'de İstanbul Üniversitesi'nden kapı dışarı edilen Prof. Fuat Sezgin Almanya gitti. Sezgin, burada yaptığı çalışmalarla dünyanın sayılı bilimadamları arasında yeraldı

Abone ol

Modern bilimin kuruluşunda Doğu'nun, özellikle Müslüman Doğu'nun payı nedir? Bu sorunun yanıtını 60 yıldır arayan Prof. Dr. Fuat Sezgin, Doğu' nun hak ettiği yeri almasına ciddi katkı yapan bir isim. Prof. Sezgin, 'bilimler tarihi' alanında dünyanın sayılı isimlerinden. Almanya'daki Goethe Universitesi Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü Müdürü Sezgin, son olarak İslam âlimlerinin kitaplarına dayanarak yaptırdığı 800 icadın yer aldığı müzesiyle konuşuldu. Sezgin, Frakfurt'taki müzede yer alanların, buluşların yüzde 1'i bile olmadığını vurguluyor. Bu koleksiyonun 2006 ilkbaharında, Paris'te geniş kapsamlı bir sergiyle tanıtılması hedefleniyor. Prof. Dr Sezgin'e göre 'modern bilim'in temeli, 9-16. yüzyıl arasında yaşayan Müslüman bilim adamlarına dayanıyor. Bu bilgilerin Sicilya ve Endülüs'te yapılan çevirilerle Avrupa'ya ulaştığını anlatan Sezgin, Portekizlilere mal edilen modern denizcilik bilimini örnek veriyor: "Denizcilik ilminin iki temel prensibi vardır. Biri, engin denizde büyük mesafeleri ölçmek, diğeri de bulunduğunuz noktayı tespit edebilmek. Müslümanlar bu iki temeli 15. yüzyılda kurmuştu. Afrika ile Endonezya'nın Sumatra Adası arasındaki mesafeyi 20-30 kilometre hatayla ölçmüşlerdi. Bunun ötesinde Müslümanlar, enlem-boylam derecelerini gösteren dünyanın ilk haritasını çizdi. Bugün küçük düzeltmeler dışında bunun doğru olduğunu görürsünüz. Kuzey-güney, kuzey-doğu, hatta en zoru olan ekvatora paralel ölçümleri yapabiliyorlardı. Avrupalılar bunları Müslümanlardan öğrendi ama trigonometri bilgileri yeterli olmadığından nasıl yapıldığını bir türlü anlamadılar." Schröder'den mektup var İslam bilginleriyle Prof. Dr. Sezgin'in yolu, 1942'de İstanbul Üniversitesi Arap Filolojisi eğitimi almaya başlamasıyla kesişir. Ünlü şarkiyatçı Alman Prof. Dr. Helmut Ritter'le tanışır. Matematiğe meraklıdır. Hocası, Harizimî, Ebu'l-Vefa Buzcanî, İbn Heysem, Birunî gibi isimlerin, sonraki dönemlerin Avrupalı matematikçileriyle aynı seviyede, yer yer üstün olduğundan söz eder. Arapça öğrenmesini de önerir. Sezgin, Arapçayı nasıl öğrendiğini şöyle anlatıyor: "O tarihlerde Almanlar Bulgaristan'ı işgal etmişti. Türkiye'de devlet bütün üniversiteleri kapattı. Eve kapandım ve altı ay hiç çıkmadan çalıştım. Babamdan kalan 'Taberî Tefsiri'ni okudum. Hepsini anlamasam da ısrarla okuyor, Türkçe Kur'an tefsirleriyle karşılaştırıyordum. Bu şekilde gece gündüz 30 cildi okudum." Ritter'e "Hayatta bir dili bu kadar hızlı öğrenen birini görmedim" dedirten Sezgin, Süryanice, Farsça, Latince ve İbranice eserleri orijinallerinden okuyabilir hale gelir. Yakınlarına göre şu anda 27 dili 'çok iyi bilen' Sezgin, İÜ Arap Edebiyatı'nda öğretim üyesi olduğunda İslam bilimleri tarihini yazmaya karar verir. Ama 1960 darbesinde üniversiteden atılan 147 profesörün arasında onun da adı vardır. ABD'den iki, Almanya'dan bir davet alır. Sık sık İstanbul'a gelip gitmek için Goethe'yi tercih eder. Frankfurt'a gittiğinde karşısında 'İslam Bilimleri Tarihi' yazmaya çalışan uluslararası bir komite bulur. 12 ciltlik kitabının ilk cildi 1967'de yayımlandığında komite kendini lağveder. Sezgin bugün 80 yaşında ve son yazdığı beş ciltlik İslam bilimleriyle ilgili kronolojik buluş indeksinin yer aldığı kitap için Alman Başbakanı Gerhard Schröder'den şöyle bir mektup aldı. "Bu iki kültür dünyasını birbirinden ayıran kesimlerin karşısında mücadele edebilmemiz için bize en büyük desteği verdiniz." Gökyüzü ölçülüp biçildi İslam bilginlerinin sonradan 'Avrupa bilimi'ne temel olacak bilimsel çalışmaları konusunda Sezgin şu bilgileri veriyor: İslam'ın 150. yılında Abbasi Halifesi el Mem'un, Hint astronomlarını Bağdat'a davet etti. Astronomi ve matematik kitabı Siddhata, Arapçaya çevrildi. Yunanlıların tanımadığı sıfır sayısı ve trigonometrik elamanlar, İslam dünyasına girdi. 'Jiva' terimi, Arapçaya 'gib' oradan Latinceye 'sinüs' (cep) olarak çevrildi. Câbir ibnü Heyyân, kimyayı bir bilim olarak kurdu. Cabir, tüm insani duyguların matematiksel olarak ifade edilebileceğine inanıyordu. Ekvatorun uzunluğu, Halife Mem'un zamanında ölçüldü: Bugün bildiğimiz gibi 40 bin kilometre! MS 950'de Ebu Cafer el Hazin, ilk kez üçüncü dereceden denklemi çözdü. İbnü'l Heytem ise 11. yüzyılda bir optik problemi dördüncü dereceden denklemle çözdü. Ömer Hayyam'ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan kitabının Avrupa'ya ulaşmadığı sanılıyor. Bu kitabın bir benzeri ancak 17. yüzyılda Rene Descartes, Franz van Schooten ve Edmund Halley tarafından yazılabildi. Güneşle Dünya'nın yıllık en uzak aralığının değişken olduğunu 9. yüzyılda Müslümanlar saptadı. Yörüngedeki küçülmeyi 12.09 saniye olarak hesapladılar. Bugün bu değer, 11.46 saniye. Tahran'da 10. yüzyılda saptanan bu bilgiye Avrupalılar 19. yüzyılda gök mekaniğiyle ulaşabildi. El Birunî 11. Yüzyıl'da dünyanın enlem ve boylam derecelerini 6-40 dakikalık küçük farklarla hesapladı. Hataları 20. yüzyılda düzeltilebildi. 11. yüzyılda tacir Costantinus Africanus, İtalya'ya İslam bilginlerine ait 25 tıp kitabı götürdü. Latinceye çevrilen kitaplar, Yunan bilginlerinin adıyla yayımlandı. Leonardo da Vinci'nin çizdiği aletler ve matematik hesapları bugün bile 'inanılmaz' bulunuyor. Halbuki bu İslam bilginlerine ait olduğu kabul edilirse, tasarımların 'sır'ları da ortaya çıkıyor. Haber: İbrahim Günel Kaynak: Radikal