BIST 9.673
DOLAR 35,16
EURO 36,57
ALTIN 2.959,13
HABER /  DÜNYA

Biz ‘Gülün Sarısına’ bakmayız ...

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP’yi küçümseyenlerin 30 Mart’ta hak ettikleri cevabı alacağını belirterek, "Biz ...

Abone ol

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP’yi küçümseyenlerin 30 Mart’ta hak ettikleri cevabı alacağını belirterek, "Biz ‘Gülün Sarısına’ bakmayız, ‘Başın Toplusuna’ aldırmayız" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 2014 Mahalli İdareler Seçimi III. Etap Aday Takdim Toplantısında katıldı.
Toplantıda konuşan Bahçeli yerel seçimlerin büyük bir fırsat olduğunu belirterek, “Bu seçimlerde iktidara vade biçilmeli, geldiği gibi gideceğinin işareti verilmelidir. Vatanımızın hayrı, milletimizin bekası, devletimizin selameti için Adalet ve Kalkınma Partisi inişe geçmeli, sandığa çakılmayla son bulacak mukadder günlere şimdiden alışmalı ve hazırlık yapmalıdır. Türk milleti AKP yarasını, kangrene dönüşmeden, daha da büyümeden kesip atmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, her şart ve ortamda AKP ve diğerleriyle kaçınılmaz hesaplaşmaya hazırdır” dedi.
Hükümetin politikalarının Türkiye’yi bölünmeye götürdüğünü savunan Devlet Bahçeli, “ Bu zihniyet olduğu sürece, gücünü koruduğu müddetçe sancılı ve kanlı bölünme önümüzde durmaktadır. Mahalli İdareler Seçimlerinde kalıcı, sağlam, tesirli ve saygın bir netice almak en başta tarihin bize yüklediği bir görevdir. Bu seçimlerde oluşacak siyasi atmosfer peşinden gelecek Cumhurbaşkanlığı Seçimini ve sonrasındaki Milletvekilliği Genel Seçimlerini de yakından tayin edip yönünü çizecektir.
Her anlamda birbirine eklemlenen ve birbirini tamamlayan bu üç siyasi hadise Türkiye’nin akıbetini belirleyecektir” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE EN AZ 12 EYLÜL ÖNCESİ KADAR TEHLİKELİ BİR ORTAMLA KARŞI KARŞIYA
Türkiye’nin en az 12 Eylül öncesi kadar tehlikeli bir ortamla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “Bunun için işimizi şansa bırakmadan; bir olacağız, iri olacağız, saflarımızı sıkı tutacağız ve ihlaslı şekilde gücümüze güç katacağız. Milliyetçi-Ülkücü Hareket yerel yönetimlerde fark oluşturmak, diğerleriyle arayı açmak ve hak ettiği seviyelere tutunmak için yerinde durmayacak, olduğuyla yetinmeyecek ve yeter demeyecektir. Başarıdan başarıya koşmamız milletimizi kurtuluşa erdirecek ve Türkiye’yi AKP’den kurtaracaktır. Aziz milletim hizmetkarlarını dört gözle beklemektedir. Doğudan batıya, güneyden kuzeye ülkemin tüm güzel insanları, sizlerle tanışmak ve sizlerle kaynaşmak istemektedir. Biliyoruz ki, gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa mahkumdur. Bugün çalışmayan, kararsızlık içinde kıvranan ve ihmalin kurbanı olan yarın başarısızlıkla karşılaşacaktır” diye konuştu.
MHP’nin hiçbir zaman başkalarının oyununda yardımcı aktör olmadığını vurgulayan Bahçeli, “Kimseye uşak olmadık, hiçbir küresel gücün etrafında pervane gibi dönmedik, milletimize yabancı hiçbir vahşi projenin kıyısında köşesinde bulunmadık. Dün söylediklerimizi bugün çiğnemedik, yalanlara ve aldatmalara gömülüp gitmedik. Bölücü teröristlere gözyaşları dökmedik, sahne berisinde karşılıklı ağlaşıp da, arkada Türkiye’nin infaz hükümlerini gülerek onaylamadık. Gemi alıp gemicik demedik, ona buna önce kardeşim, dostum deyip arkasından düşman kesilmedik. Sultan Alparslan’ın mezarı dahi bulunmamışken, türbe restorasyonundan bahsedecek kadar aklımızı oynatmadık, merhum ‘Sütçü İmam’ı, ‘Sütçü Nine’ yapacak kadar da süte su karıştırmadık. Hamd olsun ki, tek millet deyip de 36 etnik dilime ayırmaya teşebbüs etmedik. Allah muhafaza, hainlere kucak açmadık, teröristsever olmadık, başımıza peşmerge çuvalı geçirmedik, İmralı’ya sevdalanmadık, Kandil’e boyun bükmedik, iktidar ehliyetini yabancı başkentlerde aramadık. Çünkü biz; adı belli, kimliği net, nerde durduğu açık, nereye varacağı gün gibi bariz olan Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Artık Türkiye’yi içten çökertmeye, Türk milletini içinden çözmeye azmetmiş AKP’nin devri kapanmalıdır. 98 yıl önce Çanakkale önlerine gelen, 95 yıl önce İstanbul’a çıkarma yapan düşmanların içimize sızmış yerli uzantıları, sandık yoluyla iktidar olmuş yerli acenteleri siyasetten silinmelidir. Aksi olursa, bu gidişle Türkiye’nin yerinde yeller esecektir” ifadelerini kullandı.

BAŞBAKAN ERDOĞAN VE HÜKÜMETE SUÇLAMA
Başbakan Erdoğan ve hükümeti Türk milletini yok etmeye çalışmakla suçlayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bunların yetmedi mi çaldıkları, yetmedi mi aşırdıkları, yetmedi mi yüzsüzlükleri, yetmedi mi rezillikleri, yetmedi mi başarısızlıkları, yetmedi mi ihanetleri? Bundan sonra felaketten başka ne göreceğiz? Bundan sonra sızıdan, ağrıdan, hüzünden, kayıptan, fitneden ve yalandan başka neye şahit olacağız? İstanbul’un başına 20 yıldır Recep Tayyip Erdoğan ve zihniyeti musallattır. Dünya’nın bu en büyük Türk kenti 20 yıldır nefes alamamaktadır. 20 yıldır hırsızlar, haramzadeler, orman talancıları, arazi vurguncuları, sokak çeteleri, suç örgütleri, AKP vizeli rantiyeciler, faizciler, imar mafyaları, kapkaççılar, yan kesiciler faaldir. İstanbul suça teslimdir. Asayişsizlik diz boyudur. Bir zamanlar taşı toprağı altın olan kentin, şimdilerde altı üstü buhran ve bunalımlıdır. Herkes elini vicdanına koyup şu soruların cevaplarını aramalıdır: 20 yıl öncesine göre İstanbul’da; Trafik çilesi azalmış mıdır? Saatler boyunca süren ve hayatı zindana çeviren şehir içi seyahatlerde en küçük bir düzelme ve iyileşme görülmüş müdür? Kaçak yapılaşma durmuş mudur? Sosyal ve ekonomik problemler halledilmiş midir? Altyapı sorunları bitmiş midir? Muhtemel büyük bir depreme karşı etkili önlemler alınmış mıdır? Düzgün ve dengeli şehirleşme sağlanmış mıdır? İstanbul’da 20 yılda yapılan, fakat bizim bilmediğimiz ve görmediğimiz neler vardır? İstanbul’da öyle çarpık, öyle çelişkili ve öyle birbirine yabancı hayatlar vardır ki, buna katlanmak, bunları insani ve İslami görmek mümkün değildir. Bir yanda zevk-ü sefa süren, debdebe içinde yaşayan, konak ve yalılarında ömür geçiren, İstanbul gecelerinde magazincileri peşinden koşturan küçük bir azınlık vardır; diğer yanda varoşlarda, kenar mahallerde karnını doyurmaya çalışan milyonlar yer almaktadır”
Başbakan Erdoğan’ın Marmaray projesi ile övündüğünü hatırlatan Bahçeli, “Fakat on yıllardır gündemde olan bu projeye Milliyetçi Hareket Partisi’nin katkısını ve bugünkü aşamaya gelmesindeki çok önemli payını görmezden gelmektedir. İstanbul’un iki yakası denizin altında tüp geçitle birleşmişse bunun gerisinde bizim gayret, alın teri ve mücadelemiz çok fazladır. Başbakan Erdoğan’ın aklının yetmeyeceği, hayalinin almayacağı, kafasının basmayacağı muazzam icraatları biz 3,5 yıllık hükümet süresine ve hem de iki koalisyon ortağına rağmen sığdırdık. Fırsat verilirse, imkan tanınırsa projelerimizle, yetişmiş kadrolarımızla, heyecan ve hedeflerimizle İstanbul’un tüm meselelerini çözer, burayı herkesin imrenerek baktığı bir şehir haline getiririz. İstanbullu kardeşim ne AKP’ye, ne CHP’ye mecbur değildir. İstanbul’da Milliyetçi Hareket Partisi’ni hesaba katmayanlar, yok sayanlar, çalışmasını, varlığını ve temposunu küçümseyenler 30 Mart’ta hak ettikleri cevabı alacaklar, mahcubiyetten sokağa bile çıkamayacaklardır. Biz ‘Gülün Sarısına’ bakmayız, ‘Başın Toplusuna’ aldırmayız. Biz aldatma markası, yalan makinesi, iftira mekanizması, cehalet membağı Recep Tayyip Erdoğan’a itibar etmez, İstanbul’u emellerine teslim etmeyiz. Herkes bilsin ki; Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmak, bu kutlu kentin şehremini olmak için her mücadeleyi yapacaktır. Bu defa biz varız. Bu defa biz kazanacağız” dedi.

HÜKÜMETE DIŞ POLİTİKADA ELEŞTİRDİ
Hükümetin dış politikasını da eleştiren Bahçeli, “AKP’nin diyalog halinde olduğu hiçbir ülke yoktur ki, politikaları, arşiv kayıtları Türk milletinin ve Türk vatanının bölüşülme planlarıyla dolu olmasın.
Aziz milletimiz asırlardır saldırganların, bölünme projelerinin, ihanet planlarının hedefindedir.
Ne hazindir ki, Türkiye’nin bölünmesi ve parçalanması için dış güçler yerini AKP’nin başını çektiği, sevk ve idare ettiği iç düşmanlara çoktan bırakmıştır. Türk milleti içinden kuşatılmıştır. Bedeli kanla ödenerek kazanılmış bağımsızlığımız, bin yıl boyunca sevgi ile yoğurduğumuz kardeşliğimiz, asırlarca alın terimizle oluşturduğumuz mili varlıklarımız, birlikte yaşanan binlerce yılın ürünü olan milli kültürümüz, milli dayanışmanın temeli olan huzur ve güvenliğimiz içimizdeki kuzu postuna bürünen canavarların saldırısına uğramıştır. Cumhuriyetimizin değerleri, devletimizin varlığı, milletimizin birliği ve bütünlüğü tehlike altındadır. Bu konu artık milliyetçi bir hassasiyettin de ötesinde, bir beka meselesi haline gelmiştir. İşbaşındaki AKP zihniyetinin yol açtığı ağır tahribat artık milli afet boyutlarındadır. Siyasi, ahlaki ve vicdani hiçbir ölçü ve sınır tanımayan Başbakan ve hükümeti; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli güvenliğini, Türk milletinin milli birliğini, bekasını ve refahını, Toplumsal huzur ve asayişimizi, çok ciddi ve ağır badirelerle karşı karşıya bırakmıştır. Başbakan Erdoğan; Türkiye üzerinde hesapları olan mihrakların ümit ışığı, vurgundan hisse kapmaya çalışan çıkar çevrelerinin geçim kapısı haline gelmiştir. Hükümet düştüğü borç ve sıcak para tuzağında yabancı güçlerin tam egemenliği altına girmiş, varlığını ve meşruiyetini küresel mihraklara hizmet ve sadakatte aramıştır.
AKP’nin iktidar yıllarında, dış ilişkiler tek yanlı bir dayatmaya dönüşmüş, Türkiye bütün pazarlık gücünü, etkinliğini, yaptırımını, saygınlığını ve nüfuzunu kaybetmiştir. Başbakan’ın merkezinde bulunduğu, planlı bir gerilim ve baskı politikasıyla, ülkemizde her şeyin çivisi çıkmıştır. Gezi Parkı’ndan öğrenci evleri tartışmalarına, stadyumlardaki hercümerçten özel hayat ihlallerine kadar tüm yaşananlar bunu göstermektedir” diye konuştu.
Devlet Bahçeli Yüksekova’da yaşanan olaylara da değinerek, “Yüksekova’daki terör kışkırtması, maskeli canilerin güvenlik güçlerine molotof fırlatması ve ateş açması süreç ihanetinin foyasını ortaya çıkarmıştır. Sözde barış ikliminden ve çözüm havasından bahseden Başbakan, PKK’nın tetiğe basmak için aceleci olduğunu, Yüksekova’da iki kişinin ölümüyle çıkan olayların kontrolden çıkabileceğini görmekte midir? Hakkâri’de devlet yoktur, hükümet kayıptır. Başbakan Erdoğan ise sömürgeci güçlerin Kürdistan planlarını hayata geçirmek için gözünü kan bürümüş gibi hareket etmektedir.
Görülmektedir ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm milli güvenlik duvarları çökmenin sınırındadır.
Devlet ve milletin kırmızı çizgileri karalanmak üzeredir. Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve yeni diye adını koyduğu parçalanmış, ufalanmış, marjinalleşmiş bir rejimi inşa etmek için çırpınmaktadır. Kürdistan’a duyduğu derin ve kahredici ilginin altında bu yatmaktadır. Sanırsınız ki Başbakan, İmralı canisi tarafından görevlendirilmiş, Barzani tarafından yetkilendirilmiş ve Kandil çetesi tarafından yönlendirilmiştir. Başbakan’ın Kürdistan’a meşruluk kazandırmaya dönük fiil, eylem, ima ve açıklamaları ihanettir, anayasal suçtur ve en ağır şekilde de cezalandırılacaktır. Kürdistan sözleri artık TBMM’ye kadar sirayet etmiş, bütçeyle ilgili sürece damga vurmuştur. Görülen odur ki, BDP ve PKK’nın yan kolu gibi çalışan Başbakan’ın, sözlerinden ve girişimlerinden cesaret alan Meclis’teki bölücüler çıtayı yükseltmişlerdir. Sayın Başbakan, ‘Türkiye Kürdistanı’ nedir? Bunun sınırları nereye kadar uzanmakta, nereleri kapsamaktadır? Bu bağlamda söz verdin mi? İhanetin bu en koyusuna, yedi düvelin başaramadığı bu alçak projeye el altından tamam dedin mi? Oslo’da Kürdistan konusunda bir mutabakat sağladın mı? İmralı canisiyle bu çerçevede fikir ve emel birliğine vardın mı? Bu zihniyet eğer esir değilse, eğer tehdit edilmiyorsa, eğer etrafını keneler sarmamışsa, tam ve kesin bir vatan haini olarak tarihe geçecektir. Türkiye Kürdistan’ı demek; Sevr’in dirilişi, kurtuluş mücadelesinin hükümsüz kalması ve Cumhuriyet’in katledilmesi demektir. Türk milleti daha kötü ne yaşayacak, daha beter ne görecektir?Başbakan Erdoğan varlığımıza ve kimliğimize bu kadar mı öfkelidir? Bu kadar mı azılı Türk düşmanıdır? Gazi Meclis’te böylesi bir densizliğin, böylesi bir şirretliğin, böylesi bir gayri meşru eğilimin mazur görülmesi söz konusu olamayacaktır” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan’ı bölücü başı Öcalan ile işbirliği yapmakla suçlayan Bahçeli, “Başbakan Erdoğan, İmralı canisini siyasete taşımak, PKK’yı genel afla taltif etmek için olağan üstü gayret göstermektedir. Başbakan Erdoğan ya Türkiye’yi imha edecek, ki buna gücü yetmeyecektir, ya da kendisiyle birlikte zihniyeti hesap verecek ve ihanetten milli vicdanlarda müebbet cezaya çarptırılacaktır” ifadelerini kullandı.

VATANDAŞLARA ÇAĞRIDA BULUNDU
Konuşmasının sonunda vatandaşlara çağrıda bulunan Bahçeli, şunları söyledi:
“Ön kapıdan iki torba kömür, üç teneke peynir girerken, arka kapıdan vatan gitmekte ve arka bahçede Kürdistan kurulmaktadır. Ön kapıdan beş torba makarna girerken, arka kapıdan Türklük çıkmakta, arka tarafta milli varlığımız ateşe verilmektedir. Ön kapıdan sadaka gibi yardımlar girerken, arka kapıdan imtiyazlı hanedan mensupları karadan, denizden, havadan malı götürmektedir.
İş işten geçmeden, herkes iyi düşünmelidir. Sorun birliğimizi parçalayacak boyuttadır. Ülkemiz altımızdan kayıp gitmektedir. Bin yıllık kardeşliğimiz bombalanmaktadır. Biz bunların bilincindeyiz ve uyarıyoruz ki; 30 Mart 2014 tarihinde Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceği oylanacaktır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket her şeyin farkındadır. Şükürler olsun ki, bizler milletimize hizmet konusunda heyecanlı, sabırsız ve kararlıyız. Varsın başkaları yabancıların piyonu olsunlar. Varsın başkaları vahşetin eş başkanı olsunlar. Biz milletin iktidarı olacağız”.
(İHA)