Biz bize yeteriz Türkiyem ve yardım kampanyaları
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yedi maaşını bağışlayarak bir yardım kampanyası başlattı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 5 maaşı ile iştirak etti.
Niye 8 veya altı değil, çünkü devlet adabı onu gerektirdiği için. Ülkenin Cumhurbaşkanını geçmesi şık olmazdı. TBMM Başkanı’nın sırasını almak da uygun düşmezdi.
Onun için 5’ olarak açıkladı. Benim tahminim böyle.
Ama Devlet Bey’in usule, erkana ne kadar riayet ettiğini bilen biri olarak 5’ini böyle düşünüyorum.
Milletimiz zor zamanlarda hayırda yarışır. Destek olur, birbirini ayakta tutar. Büyük ve gurur duyduğumuz bu milli hasletimiz, Covid 19 nedeniyle işini gücünü kaybeden kardeşlerimiz için de hemen ayağa kalktı.
Siyasetçilerimiz, bürokratlarımız, üniversitelerimiz, işadamlarımız bu yarışta yerlerini aldılar. Allah’a şükürler olsun ki, herkes iyi niyetle, kalp rahatlığı ile elinden geleni yapmaya çalışıyor.
Pek çok sivil toplum kuruluşu ve belediyelerimiz de bu çerçevede devreye girdiler. Ancak geçmişte bu neviden kampanyaların suiistimali ile karşı karşıya kalındığı için kanun ile kampanya düzenleyecek kuruluşlar için izin alma mecburiyeti getirildi.
İçişleri Bakanlığı belediyerde dahil tüm kurumlara bu düzenlemeyi genelge ile yeniden hatırlattı. “2860 sayılı Yardım Toplama Kanununda kamu yararına uygun olarak, amaçlarını gerçekleştirmek, muhtaç kişilere yardım sağlamak ve kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirmek ya da destek olmak üzere gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergilerin Kanunu 6'ıncı maddesi gereğince yetkili makamlardan izin almak şartı ile yardım toplayabilecekleri düzenlenmiştir”
Milletimizin hamiyet duygularının sömürülmesinin önüne geçmek için, toplanan paraların amaç dışında tasarruf edilmemesi için bu izin müessesi elbette gerekli.
Dünya uygulamalarına baktığımız zaman benzer düzenlemelerin neredeyse her ülkede olduğunu, insanlardan para toplamanın kurallara bağlandığını, toplanan paraların kullanımının ise kesinlikle amaç doğrultusunda olması için açıklık ve şeffaflığa önem verildiğini görüyoruz.
Birileri bunu yanlış yorumluyor, birileri de amacından saptırıyor. Ya cehaletten ya da kötü niyetten “Merkezi Hükümet”, “Yerel Hükümet” gibi laflar edenler de çıkıyor.
Tam bir terbiyesizlik, cahillik veya hadsizlik…
Türkiye üniter bir devlettir. Bir tek hükümeti vardır. Cumhuriyet kuruldu kurulalı bu böyledir. Hiçbir zaman yerel hükümetler olmamıştır. Yerel yönetim ile hükümeti karıştırmak ancak büyük bir cahillik veya kötü niyet ile mümkündür.
Hükümet, yerel yönetimlere de amirdir. Anayasamız, yasalarımız hükümet ile yerel yönetimler arasındaki ilişkileri tanzim etmiştir. Yerel yönetimlerin hükümetlerden bağımsız bir hal ve harekât tarzı anayasamıza ve yasalarımıza göre mümkün değildir. Kendilerine verilen yetki sınırları içinde hareket ederler. Hiç birisinin anayasa ve yasaların dışına çıkmak gibi bir tasarrufu olamaz.
Yardımlaşmayı ve dayanışmayı teşvik ve gerçekleştirmek için yerel yönetimlerimizin böyle bir dönemde görev üstlenmelerini elbette takdirle karşılar ve destekleriz. Onlardan da açıklık ve şeffaflık içinde hareket etmelerini bekleriz. Ancak izinsiz iş yapmalarını ve karanlıkta kalacak şekilde hareket etmelerini istemeyiz.
İzin almak bu kadar zor mu? Polemiklere girmeden, yasanın amir hükmünü yerine getirip kampanyalarını başlatmış olsalar kim kendilerine engel olacaktı?
Polemikler yerine yasaların, açıklık ve şeffaflığın olduğu bir yapıyı tercih ve teşvik edelim; hükümet ne demek, yerel yönetim ne demek kavramamış cahillere, karanlıklardan medet uman kötü niyetlilere meydan vermeyelim.
Cumhurbaşkanı devletin başı olarak böylesi tarihsel sorumluluğumuzun yüksek olduğu bir süreçte hepimize hayırda yarışacağımız bir ufuk açtı, biz de kendi gücümüz ve kudretimizce içinde olma çabasına girelim.
Bu günler de geride kalacak ve inşallah millet ve devlet olarak ebet müddet yaşayacağız. Bunun bilincinde olalım.