Bitlis’in ücra köylerinde eğitim hizmeti veren bayan öğretmenler, çocukların eğitimleri için her türlü zorluğa katlanıyorlar.
Abone olAnkara, Balıkesir, Isparta ve İstanbul gibi batı illerinden sevdiklerini geride bırakarak köylere gelen bayan öğretmenler, her gün kilometrelerce yol kat edip öğrencilere sağladıkları eğitim olanaklarıyla büyük takdir topluyor.
Her sabah ilk olarak öğrencilerinin sınıflarda üşümemesi için sobaları yakan öğretmenler, kendi çocuklarından ayırmadıkları öğrencilerine hem anne hem de baba şefkati gösteriyor. Tüm zorluklara göğüs geren bayan öğretmenler, çektikleri onlarca zorluklara rağmen öğrencilerinin öğrenme hevesinin kendilerini mutlu etmeye yettiğini ifade ediyor. Ailelerinden uzak, yalnız başına gittikleri doğunun ücra köylerinde birçok zorlukla mücadele etmek zorunda kalan öğretmenler, meslek aşkıyla tüm zorlukları göğüsleyerek öğrencilerin iyi birer birey olması için çabalıyor.
Ankara, Balıkesir, Isparta ve İstanbul'dan gelerek Bitlis merkeze bağlı Alaniçi ve Yenice köyü ilkokullarında görev yapan 4 bayan öğretmen, öğrencilerine hem öğretmenlik, hem de anne ve babalık yapıyor.
Bitlis’e İstanbul’dan gelen ve Alaniçi İlkokulu'ndaki 2. yılını geçiren sınıf öğretmeni Nurhan Duran, "Bizim için ülkenin her yeri aynıdır. Mesleğimiz fedakârlık gerektiriyor. Biz de bu gün bu fedakârlığı yapmak için buradayız.” diyor. Ispartalı olan ve Alaniçi köyünde 2 yıldır görev yapan okul öncesi öğretmeni Emine Öztop ise “Doğuya gelirken önyargıyla geldik. Fakat burada bu insanların tavrı bize karşı olan davranışları, çocukların öğretmene vermiş olduğu değer ön yargılarımızı kırdı.” ifadelerini kullanıyor.
Sekiz yıllık öğretmenlik hayatını köy okullarına adamış olan Balıkesirli Hülya Topsakaloğlu ise doğuya kendi isteğiyle gelmiş. Topsakaloğlu, "Doğuda çalışmak benim için bir ayrıcalık.” derken, Ankara’dan gelen ve Yenice İlkokulunda görev yapan sınıf öğretmeni Duygu Koçak “Buradaki çocukların varlığı, sevecenliği ve içtenliği bizi buraya bağlıyor.” açıklamasında bulunuyor.
İstanbul’dan Alaniçi köyüne tayin olup göreve başlamak üzere köye geldiğinde ilk başlarda çok zorlandığını belirten sınıf öğretmeni Nurhan Duran, şunları aktarıyor: “Bu köye İstanbul’dan geldiğim için ilk etapta çok zorluklar yaşadım. Büyükşehirde büyümüş biri olarak köyde yaşamaya başlamak bana zor geldi. Okulumuzdaki sobamız mesela... Ben hayatımda soba yakmadım ama burada mecburen soba yakmayı öğrendik. Her şeye rağmen mesleğimizi severek yapıyoruz. İşimizi sevince zorlukları da azalıyor. Ama buraya daha çok destek verilmesi gerekiyor. Geçen sene kıştan dolayı köy yolları tamamen kapalıydı. Biz bu olumsuz şartlarda bile sırf çocuklarımız öğretmensiz kalmasın diye her türlü zorluğu göğüsleyerek geliyorduk.”
“BEN KÜRTÇE, ÖĞRENCİLERİM TÜRKÇE BİLMEZKEN BİZİM İLETİŞİM DİLİMİZ 'SEVGİ' OLDU”
Meslektaşlarına seslenerek tavsiyelerde bulunan Duran, “Gerçekten bu mesleği seviyorsak, buraları biz kalkındıracağız, öğrencilerimizi iyi yere biz getireceğiz. Yani buraya gelmekten çekinmesinler. Çünkü ilk etapta zorlukları oluyor ama ben İstanbul’dan geldim. Yani Türkiye’nin neredeyse en batısından en doğusuna geldim. Hiç bilmediğim bir dille tanıştım. Kürtçe dilini bilmiyordum öğrencilerim de Türkçe bilmiyordu. Bizim iletişim dilimiz sevgi oldu. Burası bizim memleketimiz. Her yer bizim sonuçta. Bu çocuklar da bizim. Çocuklarımızın bir yere gelmesini istiyorsak, hepimiz fedakâr olmalıyız.” diyerek duygularını ifade etti.
Öğretmen Hülya Topsakaloğlu ise özellikle sınıf öğretmenliği okuyan gençlere doğuyu tavsiye ediyor. Topsakaloğlu, "Meslektaşlarıma tavsiyem; gelsinler mutlaka doğuda çalışsınlar. Bu, sevgiye muhtaç çocukların o güzel gözlerini fark etsinler.” şeklinde tavsiyede bulunuyor.
“ÖN YARGIYLA GELDİK AMA ŞİMDİ ÖN YARGILARI KIRMAK İÇİN BURADAYIZ”
Isparta’dan gelen öğretmen Emine Öztop da “Doğu iline gelirken bazı sıkıntılar yaşadık. Önyargıyla geldik. Fakat burada bu insanların tavrı bize karşı olan davranışları, çocukların öğretmene vermiş olduğu değer, hepsini bize unutturdu. Çocuklarımızın okula karşı olan sevgisini, heveslerini görünce buradaki öğrencilerin öğretmenlere ne kadar hasret duyduklarını anladık. Bizim burada üç bayan olmamızı, ya da soba yakmamızı, temizlik yapmamızı, eşlerimizden ayrı olmamızı göz önünde bulundurmuyoruz. Onların bu hevesleri sayesinde bugün bu köy okulunda görev yapmak bize mutluluk veriyor.” şeklinde konuştu.
Ankaralı öğretmen Duygu Koçak, ilk geldiğinde Türkçe öğrettiği öğrencilerinden Kürtçe konuşmayı öğrenmeye başladığını söyledi.
"Buradaki çocukların varlığı, sevecenliği ve içtenliği bizi buralara bağlıyor." diyen Koçak, şöyle konuştu: “Benim tek amacım çocuklar için buradayım. Eğitim, öğretim için buradayım. Onun için biz savaşıyoruz. Türkiye'nin her yeri bizim neresi olursa biz orada görev yapmaya razıyız. Bunun için buradayız zaten. Biz onlar için buradayız. Kürtçe biliyorlar ben Türkçe biliyorum onlara Türkçe öğrettim onlar da bana Kürtçe öğretti. Bu şekilde iletişim sağlamaya çalıştık. Her şey eğitim-öğretim için onlar için onların geleceği için.” ifadelerini kullandı.