BIST 9.673
DOLAR 35,26
EURO 36,68
ALTIN 2.967,33
HABER /  GÜNCEL

Birand, AB için medyayı suçladı!

Türkiye'nin AB ilişkileri ne kadar bilimsel bir şekilde ele alınabiliyor? M. Ali Birand'a göre medya kulaktan dolma şeylerle uğraşıyor. Birand medyayı yerden yere vuruyor.

Abone ol

Türkiye'nin AB'ye adaylığı medyada en çok tartışılan bir konu. Mehmet Ali Birand medyayı bu konuda yüzeysel davranmakla eleştiriyor ve yerden yere vuruyor. Birand'ın "Asıl medya KK’ya uyum sağlamalı" yazısı şöyle:

KK’ya (Kopenhag Kriterleri’ne) uyum için Devlet çok çaba harcıyor. Bürokrasi, zorlanmasına rağmen elinden geleni yapıyor. Oysa, KK’ya en çok ihtiyacı olan medya hiç oralı değil. Eski tas eski hamam , yoluna devam ediyor. Farkında değil, sürekli kan kaybediyor.

Türkiye -çoğumuz farkında değiliz, ancak- hızla değişiyor. Özellikle Kopenhag Kriterlerine uyum fırtınası sırasında toplumun uzun süredir sesiz kalan önemli bir kesiminin gözü açıldı. Artık eski alışkanlıklardan vazgeçiliyor, eski tabular yıkılıyor. Daha gidilecek çok yolumuz olmasına rağmen, olaylara bakışımız değişim sinyalleri veriyor. İlk defa konuştuğumuz konular farklılaşmaya başladı. Olayların perde arkası, yorum ve analizini öğrenme isteği arttı. Yıllar geçtikçe bu değişim daha da hızlanacak.

Ülkenin genelinde böyle bir rüzgar eserken, hayatımızın en önemli parçası olan, hergün birlikte kalkıp birlikte yattığımız Medya’nın durumu ne?

Bence içler acısı...

Kopenhag Kriterlerine uyum sağlanması için “denetimcilik-gözlemcilik” yapan veya “eleştirileriyle” gelişmelere yön veren Medya, tek kelimeyle dökülüyor.

Devletin nasıl uyum sağladığını gözleyip, eleştireceğimize, KK’ya asıl kendimizin uyum sağlamamız gerektiğini bir türlü göremiyoruz.

HERŞEYİN ZARFINA ÖNEM VERİYORUZ

Avrupa basını ile bizim aramızda öylesine farklar var ki, Kopenhag Kriterlerini uygulayamadığımız taktirde müzakereleri sağlıklı şekilde yürütmemiz imkansızlaşır.

1. Dikkat edecek olursanız, olayların genelde zarfıyla ilgileniyoruz. İçeriğine pek yer vermiyoruz. Uluslararası medya’da da olayların zarfına önem veren veya yer verenler vardır, ancak bizdeki kadar değildir.
En basit örneğini, Başbakanın son Suriye gezisinde gördük. Türkiye’nin en önemli komşularından birine gidiliyor ve büyük basının manşetlerinde “kötü çalınan İstiklal Marşı ve yanlış bayrak”tan başka konu yok. Yanlış çalınan İstiklal Marşı ve hatalı bayrak basit bir hatadır. Ona da yer verilebilir, ancak tek konu yapılmaz. Türkiye-Suriye ilişkileri, bu kadar basit bir hatadan kaynaklanan bir olayın gölgesinde kalabilir mi?

2. Medyamızda hala, doğruluğu yeterince kontrol edilmiş, her yönü incelenmiş haber yazılmıyor. Olayın derinine inilen bir yorum veya analize rastlanmıyor. Herşeyi düzeysel, kulaktan dolma, incelemeden ve hafif yönünden alarak kamuoyuna yansıtıyoruz.

3. Diğer bir kriter de kameramanlarımız ve foto muhabiri arkadaşlarımızla ilgili. Avrupa’daki uygulamalara bakın, bir de bize bakın. Hangi toplantıya giderseniz gidin, hele Başbakan, Bakan veya üst düzey bir şöhret oldu mu, kıyametler kopar. Tam bir kamera terörü eser. Üst üste çıkmış, birbirini ezen, bağırış çağırış, haykırma hatta küfürleşerek çalışan kameraman ve foto muhabiri ordusu görürsünüz. Bir bölümü düzgün olsa dahi, kimi sakallıdır, kiminin üstü başı dökülür.

Bu manzaralardan, kendilerinin de rahatsızlık duyduklarını çok iyi biliyorum. Ancak bir türlü kendi aralarında bir disiplin kuramadıklarından dolayı, özellikle Avrupada çalıştıkları zaman müthiş rahatsızlık yaratıyorlar.

SORUMLULAR ÜST YÖNETİCİLERDİR

Bu yazıya bakıp, benim muhabirleri veya kameraman-fotoğrafçıları eleştirdiğimi sanmayın.

Bende muhabirlikten geldiğim ve hala muhabirlik yaptığım için tümüyle konuşuyorum. Sorunlarını çok iyi biliyorum.

Balık baştan kokuyor. Uluslararası medya kurallarını muhabirlerine uygulatması gerekenler, genel yayın yönetmenleri, yazı işleri müdürlüri, servis şefleridir. Onlar ne kadar titizlik gösterir, neyi nasıl isterlerse muhabirler ona göre haber yazar, ona göre tutum alır.

Aynı şekilde bir diğer sorumlu kesim, kamera ve foto çekimlerinde kural koyması gerekirken hiç oralı olmayanlardır.

Yukarıda saydıklarım uygar ülkelerde uygulanan en basit kriterlerdir. Ancak bu kriterlere uyum sağlanması da gereklidir.

Kopenhaf Kriterlerinin İnsan Hakları, demokrasi veya hukukun üstünlüğü bölümleri kadar, medya’yı kapsayan “genel davranış ilkeleri”de önemlidir. Üstelik, bu kriterlerin uygulanması, bize toplum olarak büyük yarar sağlayacaktır. Önümüzdeki 10 yıl müzakerelerle geçecektir. Biz (tüm medyadan söz ediyorum) kendimize reform programları uygulamaz, temel kriterleri devreye sokmazsak, bu ülke AB müzakerelerini tamamlayamaz.

YAZI:Mehmet Ali BİRAND