BIST 9.550
DOLAR 34,57
EURO 36,21
ALTIN 2.963,21
HABER /  GÜNCEL

Bir zamanlar kafatası ölçülmüş!

Şaka gibi görünse de gerçek! Türkiye'de bir zamanlar kafatası ölçümleri yapılmış! Yıl 1932. Ankara'da 1. Tarih Kongresi yapılyor. Gerisini Hilmi Yavuz'dan dinleyelim.

Abone ol

"Türkiye'de kafa tası ölçüldü mü?" Bu sorunun cevabını Türk şiirinin usta isimlerinden Hilmi Yavuz'un bugünkü yazısı den öğreniyoruz. Söz Hilmi Yavuz'un:

Yazı: Hilmi Yavuz
Kaynak:  

Çok sevgili arkadaşım, aziz dostum Yağmur Atsız’ın, o gerçekten benzersiz ‘Ömrümün İlk 65 Yılı’ adlı kitabının bir bölümünün başlığı, ‘Atsız, Bir Kafatasçıydı’dır. Yağmur, ‘mutad harici bir mizah anlayışı’ olan babasının, adı ‘kafatasçı’ya çıktığından dolayı, onu kafatasçı zannedenleri sarakaya alıp, deyiş yerindeyse ‘gırgır geçmek için’ kafatası ölçmeye kalktığını bildirir ve Atsız’ın, ‘gençliğinde ırkçılık teorilerine inanmakla beraber, bunu bir kafatasçılık seviyesine indirgeyecek kadar aptal olmadığını’ ilave eder.

Gerçi, Yağmur’un kitabının bu bölümüne atıfta bulunarak, Nihal Bey’in gerçekte ‘kafatasçı’ olup, Dr. Rıza Nur’dan kalma ‘havsala [‘leğen kemiği’] ölçme aleti’ ile, gerçekten ve ciddiyetle kafatası ölçtüğünü yazacak kadar, meslek etiğinden yoksun birtakım sözümona muhabirler çıkmıştır, ama ne bu haberlerin çıktığı gazetenin yöneticilerinin ne de anlışanlı Basın Konseyi’nin bu konuda kılını bile kıpırdatmadıkları da bir gerçektir. Burası Türkiye, var böyle;- geçelim!

Atsız, işi sarakaya alarak ‘gırgır olsun diye’ kafatası ölçme oyunu oynamıştır ama, Türkiye Cumhuriyeti’nde Atsız gibi ‘gırgırına’ değil, ciddi ciddi kafatası ölçenler de çıkmıştır. 1932 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti’nce düzenlenen Birinci Türk Tarih Kongresi’nin ikinci oturumunda, Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti azasından ve Musıki Muallim Mektebi Tarih Muallimi Afet [İnan] Hanım, ‘Tarihten Evvel ve Tarih Fecrinde’ başlıklı tebliğini sunar. Afet Hanım bu tebliğinde, Orta Asya’nın ‘otokton’ [yerli] halkının Ari ırka mensup Türkler, dillerinin de Türkçe olduğunu önesürdükten sonra şu tespiti yapar: Ari ırkın kafatası, brakisefal tip kafatasıdır!

Afet Hanım’dan sonra İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi Antropoloji Müderris Muavini [doçent] Dr. Şevket Aziz Kansu söz alır. Dr. Kansu’nun, ‘büyük şefim’ diye başlayan konuşması (Konferansı Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa da izlemektedir) Afet Hanım’ın tebliği üzerinedir ve özeti, kendi ifadesiyle, şudur: ‘Anadolu, brakisefal buğday renkli veyahut beyaz, güzel, bazen mavi gözlü ve kumral bir ırk tarafından iskan edilmiştir. Bu ırk Orta Asya’dan geliyor.’

Dr. Kansu, Türklerin, ‘Alp insanı’ olarak adlandırdığı Ari ırktan brakisefal kafatasına sahip olduklarını kanıtlamak için, dikkat edilsin, şunları söylemektedir: ‘Keza diyeceğim ki, ilim metodla yapılır. İlim, metodun mahsulüdür. [...] Bendeniz, Anadolu’da gezdiğim zaman ne kadar saf, güzel velut Türk ırkına tesadüf ettim. Aldığım ölçüler, morfolojik karakterler, bu kanaatimi sarsılmaz imana dönüştürdü.’

Dr. Şevket Aziz Kansu, üç gün sonra, bu defa kendi tebliğini sunmak üzere kürsüye çıkacak ve bir önceki konuşmasında sözünü ettiği ‘ölçüler ve morfolojik karakterler’den neyi kastettiğini, ‘Türklerin Antropolojisi’ başlıklı tebliğinde açıkça dile getirecektir;- şöyle: (Birinci Türk Tarih Kongresi tutanaklarından aynen ve harfiyen aktarıyorum): ‘1929 senesinde ilk antropolojik tetkiklerime başladığım zaman 25 Türk kadını ve 25 Türk erkeğinin kafasını ölçtüm. Bu ölçülerin vasatisini [ortalamasını] Fransızların kafa ölçüleriyle mukayese etmek istedim.’

Dr. Kansu, bu ‘iki etnik grubun sefalometrik [kafatası ölçüleri] mukayesesi’nin sonuçlarını bildirir ve bununla da yetinmez, Türk ırkının ‘brakisefal, ince burunlu, vasati ve vasatiden uzun boylu, buğday renkli yahut kumral’ Alp tipi’ne mensup olduğunu kanıtlamak için, sahneye bir aileyi de çıkarır. Devamını Dr. Kansu’dan dinleyelim:

‘Ankara’nın biraz şimalinde ‘Bağlum’ köyünden Aptullah’ı, kadınını ve küçük yavrusunu takdim ediyorum. İşte [...] halis dağlı adam, Alp adamı, Türk adamı (Alkışlar). Aptullah, koyu olmayan gözlere, buğdaydan daha açık kumral bıyıklara ve beyaz bir tene sahiptir. Fakat işte yavruları, saçları altın renkli olan bu yavru Türk ırkına mensuptur (Alkışlar). İşte Alp adamı. Orta Asya’dan gelmiş olan adam, bizim ecdadımıza bağlı olan adam (Alkışlar).

İnsanın havsalası almıyor, değil mi?

Ata