BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Bir zamanlar Ankara vardı

Başkent Ankara’nın bir zamanlar “moda mekanları” olarak adlandırılan uğrak yerleri bir bir yok oldu.

Abone ol

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Çarliston model giysili, şık şapkalı hanımlar, takım elbiseli beyler, gazeteciler, yazarlar ve sanatçılar için Ankara’nın uğrak yerleri olan Karpiç ve Cumhuriyet lokantaları, İstanbul, Özen ve Kutlu pastaneleri gibi mekanlar, bir bir kapanarak tarih olurken, bunların yer aldığı Ulus ve Kızılay şimdilerde işhanları ve ayaküstü yiyecek satan dükkanlarla doldu.

Ankara üzerine araştırmalar yapan yazar Turan Tanyer, büyük bir köy olan “bozkırın yetim şehri” Ankara’nın çehresinin, TBMM’nin açılması ve Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte yavaş yavaş değişmeye başladığını söyledi.


Ankara’da 1925’lerden sonra yeni apartmanların yapılmaya ve bugün Kumrular Caddesi olarak bilinen yerde yeni bir şehrin kurulmaya başladığını anlatan Tanyer, Ulus ve civarını kapsayan eski şehirle yeni şehrin Atatürk Bulvarı ile birleştirilmeye çalışıldığını ifade etti.

“İSİM BABASI ATATÜRK’TÜR”


Şık hanımlarla beylerin görülmeye başlandığı ilk mekanın Ankara Palas olduğunu, Karpiç Lokantası’nın da gözde mekanlar arasında yer aldığını belirten Tanyer, şöyle konuştu:

“Beyaz Rus olan Karpotaviç’in, Ulus’ta bugünkü Sümerbank binasının yerindeki Taşhan’ın arka bahçesinde açtığı lokantanın isim babası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Karpiç, beyaz masa örtüleri, peçeteleri ve şık yemek takımlarıyla Ankara’nın ilk modern lokantasıdır. İkinci şubesini Merkez Bankası yakınında açan Karpiç, başkentte böyle bir lokanta bulunması adına devlet tarafından desteklenmiştir.”

En büyük zevki mutfakta şiir yazmak olan, para hırsı bulunmayan, ünü Balkanlar’a kadar yayılmış “Baba Karpiç”in, müşterilerini kapıdakarşıladığını anlatan Tanyer, yetenekli gençleri yetiştiren ünlü aşçının, Karpiç geleneğinin devam etmesini sağladığını söyledi.

“ANKARA’NIN KÜLTÜR MERKEZİ OLAN PASTANE”

Ulus Meydanı’nda 1920’lerin başında açılan, “yarı pastane yarı kahvehane” olarak tanımlanabilecek İstanbul Pastanesi’ne yazarların, ressamların, milletvekillerinin ve gazetecilerin geldiğini ifade eden Tanyer, Ankara’nın kültür merkezi olan pastanenin müdavimleri arasındaRessam Ali Saip, Hasan Ali Yücel, Faruk Nafiz, Samet Ağaoğlu, Ahmet Muhip Dranas’ın bulunduğunu anlattı.

Yenişehir’de, İzmir Caddesi ile Atatürk Bulvarı’nın köşesinde bulunan Özen Pastanesi’nin, Nurullah Ataç ile birlikte anıldığını söyleyen Tanyer, ünlü yazarın randevularını hep bu pastanede verdiğiniifade etti. Tanyer, daha sonraları Kızılay Genel Merkezi yanında ikinci bir şube daha açan Özen Pastanesi’nin 1960’lı yıllara kadar müşterilerine hizmet sunduğunu kaydetti.

Özen’in karşı köşesinde bulunan Kutlu Pastanesi’nin oldukça şık bir mekan olduğunu belirten Tanyer, şöyle konuştu:
“Seçkin zümrenin gözde mekanı olan Kutlu’da akşam saatlerinde küçük bir orkestra batı müziği çalardı. Bu pastaneler, Paris kafelerine benzetilirdi. Kaldırım üzerine kadar uzanan renkli tentelerin altını şık kadınlarla şık erkekler doldururdu. Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar, ünlü ressamlar Refik Ekipman, MuhittinSebati, Yenişehir’e indiklerinde bu pastanelerde buluşurlardı.”

Bugün insanların, başkenti sadece barınacak bir yer olarak gördüğünü ifade eden Tanyer, “Oysa Ankara keyifle yaşanacak güzel ve geçmişi olan bir şehir” diye konuştu.