BIST 9.916
DOLAR 35,22
EURO 36,64
ALTIN 2.974,06
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Bir Spor Filozofu

Galatasaray ve Türk Futbolundan Geçen Bir Dev

Abone ol

Gündüz Kılıç, on sekiz yıl sürmüş çok uzun, çok başarılı bir oyunculuk hayatı geçirmişti. Kuvvetli ve atak bir futbolcuydu. Hava hakimiyetine sahip bir ‘santrfor’ olarak görev yaptığı Galatasaray futbol takımı ile (ve kısa süreler oynadığı Ankara takımlarında) bir çok zafere imza atmıştı. Daha futbolculuğu sırasında; hoşgörü, anlayış, sevecenlik, tatlı dil ile birleşen liderlik özelliklerinden ötürü takım arkadaşları tarafından kendisine ‘Baba’ unvanı verilmişti. Futbolu bırakışına yakın, Galatasaray kulübü idarecilerinden Alp Kun, onun için kaleme aldığı yazısını şöyle bitiriyordu: “Ve bir gün sahadan çekilirse, muhteşem hatırası Türk sporunda klasın, efendiliğin, sportmenliğin, tevazu ve feragatin timsali olarak ebediyen yaşayacaktır.”   

Galatasray'da en uzun süre antrenörlük yapan kişi 
Galatasaray’ın gerçek anlamda takımı antrene eden ilk Türk antrenörü olmuştu, daha sonra Galatasaray’da en uzun süre antrenörlük yapan kişi unvanını da elde edecek, hem İstanbul Profesyonel Liginde, hem Türkiye Liginde çalıştırdığı takımı arka arkaya ikişer kez şampiyonluğa taşıyan ilk ve tek antrenör olacaktı. Türkiye Kupasını arka arkaya dört kez kazanan takımın başında o vardı. Bir Türk futbol takımına Avrupa’da çeyrek final oynatan ilk teknik adam da ondan başkası değildi!


Çalıştırdığı diğer takımlar 
(Vefa, Feriköy, Altay, Beşiktaş) ondan aldıkları feyzi unutmadılar. 1959-60 sezonunda Feriköy’ü çalıştırıyordu; Galatasaray’ın: ”Sana ihtiyacımız var, gel!” demesiyle ‘3 büyüklere kafa tutar hale getirdiği’ Feriköy’ü bırakırken; Feriköylü taraftarlar Mithatpaşa stadı tribünlerine 4 metre boyundaki dev portresini asmış, bağırlarına bastıkları sevgili çalıştırıcılarına dakikalarca “gitme, kal!” tezahüratı yapmışlardı.


Futbolculuğu döneminden itibaren bulduğu her fırsatta, futbol ile ilgili her türlü birikimini yazıya geçirmeye çalışmıştı. Çıktığı futbol seyahatlerinden, yurt dışında katıldığı futbol seminerlerinden, takip ettiği dünya kupalarından sonra izlenim ve görüşlerini okurlarıyla paylaşmış; futbol camiasına futbolun dünyada geçirdiği evrim konusunda rehberlik yapmıştı. Antrenörlüğü bıraktıktan sonra da hayatının sonuna kadar gazeteci ve spor yazarı olarak, usta ve etkin kalemiyle futbolun ve ülkesinin hizmetinde olmayı sürdürdü…

Ölümünün ardından, ülkemizin futbol otoriteleri verdikleri demeçlerde onun büyüklüğünü ve eşsizliğini dile getirmişlerdi:

Ne dediler:

“Onun ölümüyle bütün hayatını vakfettiği Türk Futbolunun doruklarındaki ‘Hoca’ kürsüsü boş kalmış, içinden yetiştiği Galatasaray en değerli evlatlarından birini daha kaybetmiş ve Türk spor basınındaki en mümtaz kalem susmuştur.”
(Eşfak Aykaç)

“Ölmeyen faniler de vardır. Baba Gündüz onlardan biridir. Futbol dendikçe, futbol var oldukça Türkiye’de, Baba Gündüz de var olacaktır…”
(Tahsin Öztin)

“Baba Gündüz’ün arkasından yazı yazacağız. İşin zorluğuna bakın. Şu andaki hislerimi, acımı sütunlara dökecek kadar yetenek sahibi değilim. İnancımdı, güvencemdi, hocamdı. Oturmasını kalkmasını, konuşmasını hemen hemen her şeyi ondan öğrendim…”
(Birol Pekel)

“Canlı, hareketli, cin gibi zeki bir sporcu, spor adamı ve yazar… Hem de herkese nasip olmayan bir kaleme sahip olarak…”
(Namık Sevik)  

“Baba Gündüz sadece Galatasaraylıların ya da antrenörlük yaptığı kulüplerin, futbolcuların değil, hepimizin babasıydı…”
(Necmi Tanyolaç)

“Gündüz Kılıç’ın ölümü bir çağ dönümüdür. Türk futbol tarihini inceleyecek gelecek kuşaklar, bu tarihi “Gündüz’den önce” ve “Gündüz’den sonra” diye ikiye ayıracaklardır. Türk futbolu, tarihinin en önemli adamlarından birini, Türk milleti eşi az bulunur bir Atatürkçüyü kaybetti…”
(Kahraman Bapçum)