BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Bir sosyal medya olimpiyatı: Londra 2012

Olimpiyat haberlerinin tek bir ortak buluşma noktası var: Olimpiyat Parkı veya Su Sporları Merkezi değil, 'Twitterosfer'.

Abone ol

Olimpiyat Oyunları'nın sonuna gelindi. İki hafta boyunca orada neler olup bittiğiyle ilgili haberlerin yoğunlaştığı tek bir buluşma noktası var: Olimpiyat Parkı veya Su Sporları Merkezi değil, 'Twitterosfer'.

İster Sir Chris Hoy'un aldığı altın madalya, ister Tom Daley'in yarışmadan sonra maruz kaldığı taciz söz konusu olsun; Twitter, Facebook ve diğer sosyal ağlar oyunlar boyunca son dakika gelişmelerinin merkezinde yer aldı.

Bu tek başına, 2012'dekinin gerçekten ilk sosyal medya olimpiyatı olarak tanımlanmasına yeter.

Olimpiyatçıların bu sosyal medya içeriği dalgasını önceden sezmesine rağmen, sosyal medyanın yayıncılar ve yazılı basın için böylesine önemli bir haber kaynağı olacağını öngöremezlerdi.

Zira, oyunlarda neler olduğunu duyurmak için sürekli olarak Twitter'dan doğrudan alıntılar yapıldı.

Gözler Twitter'daydı

İlk haber, oyunların hemen öncesinde, Yunan atlet Voula Papachristou'nun ırkçı bir Twitter mesajı attığı iddiasıyla olimpiyat takımından çıkarılmasıyla patladı.

Bu arada, Lord Coe, sosyal medya etkinliği ile atletik başarı arasında negatif bir korelasyon olabileceği kaygısını dile getirdi.

Açılış töreninden birkaç gece önce, belki de Twitter tarihinde ilk defa, sanat yönetmeni Danny Boyle hiçbir şeyden bahsetmeyen bir 'hashtag' yayınlayarak, provaları görme şansı bulan az sayıda şanslı kişiden #savethesurprise (sürprizi bozma) mesajı kullanarak, final sonuna kadar kimseye bir şey söylememelerini istedi.

Açılış töreninin olduğu gece, World Wide Web'in kurucusu Sir Tim Berners-Lee bile, Olimpiyat Stadyumu'ndan 'tweet' gönderenler arasındaydı.

Ertesi gün, Muhafazakâr Partili Bakan Aiden Burley, töreni "solcu çok kültürlülük zırvası" diye nitelendirdiği bir 'tweet' yayınlayınca Başbakan David Cameron daha sonra, Twitter aracılığıyla olmasa da, bunu söylemenin "budalaca" olacağını dile getirdi.

Törenin ABD'de yayınlanan görüntülerine karşı eleştiriler ortaya çıkınca, #NBCfail 'hashtag'i de doğdu.

İngiliz gazeteci Guy Adams da bu fiyaskonun kurbanları arasına girdi. NBC Olimpiyat Başkanı Gary Zenkel'in e-posta adresini yayınlayıp insanları şikayetlerini iletmeye çağırınca, geçici olarak olarak Guy'ın hesabını kapatan Twitter yönetimi, ertesi gün bir özürle hesabı yeniden açtı.

Henüz oyunların ilk gününde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin (IOC) iletişim yöneticisi Mark Adams, bisiklet yarışındaki yayın aksaklığının, Londra sokaklarındaki kısıtlı GPS sinyallerinin bisikletlerdeki radyo frekanslı tanınma sistemlerini etkilemesinden kaynaklandığını belirterek, Tweeter kullanıcılarından mesajlarını azaltmalarını istedi.

Sonuncu ama son derece önemli olarak, Tom Daley'in senkronize dalıştaki hayal kırıklığı yaratan performansının ardından, Twitter'daki bir 'troll' ile sporcunun ölen babasının hatırasına gölge düşürdüğü söylendi. Twitter kullanıcılarının buna yoğun tepkisi, sosyal medyada başkalarını taciz etmenin iyi bir şey olmadığını gösterdi.

Peki bu Olimpiyatların önüne geçer mi? Sadece iki yıl önce IOC sosyal medyayı kuşatmaya başladı fakat Londra 2012 oldukça zararlı örneklere de sahne oldu; sıkı bir Twitter kullanıcısı bile atletlere, en azından yarışları sona erene kadar, çevrimiçi medyada neler olduğuna fazla dikkat göstermemelerini tavsiye etmek zorunda kalabiliyordu.

Bir taraftar bakış açısıyla, şimdiye kadarki en ilginç sosyal medya oyunları olmayabilir. Ama kesinlikle en 'mobil' oyunlar Londra 2012 oldu; Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları Düzenleme Komitesi'nin medya grusu Alex Balfour'un -tabi ki Twitter üzerinden- verdiği bilgiye göre, komitenin dijital varlıklarına erişimin yüzde 60'ı taşınabilir aygıtlarla sağlandı.

Twitter'da Londra 2012 içeriğine yönelik duygusal tepkileri sergileyen 'Emoto', sonuçları London Eye üzerine yansıtan EDF'nin 'Energy of the Nation' projeleri, olup bitenleri sergileme bakımından yaratıcı örneklerdi.

Sıra Soçi'de

Peki Londra bu 'sosyalimpiyatlar'dan ne öğrendi? Belki en şaşırtıcısı, manşetlerin ne kadar insanın sosyal medyayı kullandığıyla ilgili olmaması. En azından bunlar en ilgi toplayan haberler değil.

Diğer yandan, Londra 2012'deki sosyal medya kullanımı, kamusal alanı yeniden tanımladı ve orayı ciddi şeylerin döndüğü bir yere dönüştürdü. Teknik olarak bu ilk sosyal medya olimpiyatı olmayabilir ama ilk defa, çevrimiçi medyada ne olduğu, politik olarak önemli haber akışının hakiki bir parçası oldu.

Pek çok kişi pişman olacakları şeyleri söylerken yakalandığından veya taciz mesajlarının hedefi olduğundan, ne yazık ki Londra 2012'de öne çıkan bu örnekler, Olimpiyat yetkilileri arasında muhafazakârlığı besleyebilir.

Yine de, olimpiyat atletlerinin yaş ortalaması göz önüne alındığında, sosyal medyanın oyunların ileriki serüvenlerinde daha fazla pay sahibi olmayacağı düşünülemez.

Öyleyse, atılması gereken adım, olimpiyat hareketi içindeki kişilere daha fazla sosyal medya eğitimi vererek, onları ortaya çıkabilek zorluklara hazırlamak ve taraftar tabanlarıyla daha güçlü bağ kurmalarını sağlamak olmalı.

Fakat bu en tepeden başlamalı. Olimpiyat Twitter'cıları arasında en öne çıkanlardan biri, sıradaki olimpiyat oyunları olan Sochi 2014'ün baş yöneticisi Dmitry Chernyshenko oldu.

Sochi'de kullanılacak logoda URL'ye de yer verilecek olması, onlarınkinin şimdiye kadarki en ileri sosyal medyalı oyunlar olabileceğini gösteriyor.

Prof. Andy Miah, West Scotland Üniversitesi'nde Creative Futures Institute Direktörü ve "The Olympics: The Basics" kitabının yazarlarından biri.