Tüyler ürperten itiraflarda bulunan Ömer Dursun, "Hırsızlık yaptıktan sonra itibarım arttı" diyor..
Abone olYalova'nın Çınarcık İlçesi Kocadere Köyü'nde 1989-1994 yılları arasında muhtarlık yapan Ömer Dursun, inanılmaz itiraflarıyla muhtarlık yaptığı dönemde, görevini nasıl kötüye kullanarak çıkar ve rüşvet aldığını Hürriyet Gazetesi'ne açıkladı. Eski Muhtar Dursun, ‘‘Haram para çok keyifli yeniyor’’ dedi. 1994 seçimlerinde muhtarlığı kaybettikten sonra hakkında 40'tan fazla dava açılan ve yapılan bazı yargılamalardan sonra hüküm giyerek 1999'a kadar çeşitli aralıklarla cezaevine konulan 45 yaşındaki Ömer Dursun, Yalova'da ayda bir yayınlanan ‘‘Kolleksiyon’’ isimli dergiye yaptığı açıklamalardan sonra DHA muhabirlerine de nasıl yolsuzluk yaptığını ve rüşvet aldığını anlattı. Dursun, bir dönem muhtarlığını yaptığı Kocadere Köyü'nü nasıl sattığını, nasıl rüşvet verdiğini şöyle anlattı: ‘‘Önce dağları sattım, dağlardaki ıhlamur ve kestane ağaçlarını. ‘Köylü ne yapacak kestaneyi, ıhlamuru.' Canı isterse pazardan alır yer. Ihlamurun bir tutamı zaten bir kış yeter. Bu düşünceyle dağlarda ne kadar kestane ve ıhlamur ağacı varsa sattım. Ağaçları bitirdikten sonra da dağların topraklarını ve taşlarını da satmayı planladım. Taş ocakları ve orman toprağı para eder diye. Daha sonra orman alanlarını sattım, yaklaşık 650 bin metrekare. Türkiye'de ilk defa ormana tapu çıkardım sattım. Tabii ki rüşvetle. Hatta tapulara kırmızı kurdele takıp bir milletvekiline, törenle sahiplerine teslim ettirdim. Özellikle Cami Çayırları diye bilinen kıymetli araziyi köyün merası olmasına rağmen tapuladım. Daha sonra sahile indim. Ve baktım ki çok para ediyor. Başladım sahili satmaya. Kıyıları, denizi, kumu sattım. Müteahhitlerle işbirliğine girdim. Kıyı köşe, rüşvetin büyüklüğüne göre inşaat yaptırdım. Taban alanıymış, kat sayısıymış hiç önem vermedim. Ne kadar rüşvet, o kadar müsaade. Adam 10 kat yapacakmış, ondan gökyüzünü kıskanacak halim yok ya. Depremmiş, zeminmiş bunlar önemli değildi. Çünkü, müteahhit yapıyor, müşteri alıyor, ben yolumu buluyorum. Herkes memnun. Daha sonra da tarım alanlarını satışa çıkardım. Mevzi imarmış, ben anlamam tabii mevzi imar falan, versin bana rüşvetimi, elma bahçesiymiş, inşaat alanı yapacakmış hiç önemli değil. İsterse fabrika yapsın. Sonra köyde ne kadar tarihi çınar varsa hepsini kesip sattım, ağacın tarihi mi olur? Köyde de, sahilde de bir iki göstermelik hizmet yaptım. O da müteahhit dairelerini rahatlıkla satsın da benim rüşvetimi öderken sıkışmasın diye. FIRSATLARI DEĞERLENDİRDİM Seçimi kazanmakla birlikte sistemin dipsiz kuyusuna düştüm. Normal zamanda çay ısmarlamayanlar, yemeğe davet etmeye başlıyorlar. Muhtar bey diye. Meğer küçük köy muhtarlığı ne büyük bir şeymiş. Düşünün, devletin en küçük birimi. En küçük haklı ve doğal işlerini bile eğilerek bükülerek, avanta, rüşvet teklif ederek görmeye çalışıyorlar. Biz de muhtarız ya, fırsatı değerlendirelim dedik. Sistem kendi içinde bir çark oluşturmuş. Kimisi dernek, kimisi vakıf falan, bir yol tutturmuş. Ben öyle sıkıntılara gelemem. Direkt başladım yolsuzluğa... Zaten bu sisteme yakalanırsan, 2 milyon 750 bin lira için de aynı maddeden, koca bankayı soysan da aynı maddeden yargılanıyorsun.’’ Rüşvetin uzmanıyım Ben rüşvet almada ve yolsuzlukta bir uzmanım. Siz yapmaya kalkarsanız beceremezsiniz. Yani rüşvet, avanta ve yolsuzluğun belgesi olur mu? Bende olur. Bir de önemli yerlere getirdiler beni. Örneğin, Türkiye Muhtarlar Derneği Yönetim Kurulu’na ve İller Bankası Genel Kurul Üyeliği'ne seçildim. İstanbul'dan tek ben. Ayrıca benim yüzümden birçok insan cezaevine giriyor. Mülkiye Başmüfettişi görevden alınıyor. Şimdi bakan olan bir kaymakam görevden alınıyor. Yani aynı zamanda güçlüyüm. İskeleyi bile satmış Ömer Dursun, TEDAŞ ile anlaşarak, devletin yaptırdığı şebekeyi köylüye kendisi yaptırmış gibi gösterdiğini de itiraf etti. Köye ait minibüsü, iskeleyi, buna benzer köy demirbaşlarını da sattığını kaydeden Dursun, bunları yaparken dürüst insanlardan ve idarecilerden özür diledi. Önce köyün dağlarını ağacıyla, toprağıyla sattım. Türkiyede ilk defa ormana tapu çıkarıp, sattım. Tabii ki rüşvetle. Baktım ki çok para ediyor, başladım sahili satmaya... Taban alanıymış, kat sayısıymış hiç önem vermedim. Adam 10 kat yapacakmış... Ondan gökyüzünü kıskanacak halim yok ya. Depremmiş, zeminmiş... Mevzi imarmış... Ben anlamam. Versin rüşeveti ister elma bahçesi, ister fabrika yapsınm. Ne kadar tarihi çınar var, kesip sattım. Ağacın tarihi mi olur?