Bir milli güvenlik sorunu olarak: Ahlak Yoksunluğu
Şehrin köprülerine, insanların en çok görebilecekleri binaların duvarlarına ahlaksızlığın tanıtımını yapan afişler asılıyor!
Yıllardır duya duya aşina olduğumuz bir kavram var: Milli Güvenlik Sorunu.
Bu bizim için geçerli olduğu gibi bütün dünya devletleri için de geçerli olan bir kavram. Devletler bu kavram ile varlıklarına kasteden düşmanları tanımlarlar.
Genel olarak da bu kavramın içi terörizm, bölücülük, düşman devlet gibi devletin bizzat kendisini hedef alan tehditlerle doldurulur. Oysaki bugün hem ülkemiz için hem de bütün dünya için bir milli güvenlik sorunu haline gelmiş bambaşka bir olgu var karşımızda: “Ahlak yoksunluğu”
Ama benim en büyük tehlike olarak gördüğüm bu yeni olgu ve kavram maalesef dünya ve ülkemizde yeterince algılanabilmiş değil.
Eğer algılanabilmiş olsaydı bugün milli güvenlik sorunu olarak ahlak yoksunluğunu konuşuyor olur, buna karşı neler yapılabileceği, bu tehlike ile nasıl başa çıkılabileceği hakkında tartışmalar yapıyor, fikirler ileri sürüyor olurduk.
Maalesef böyle bir şey söz konusu olmadığı gibi böyle bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzun farkında bile değiliz.
Son yıllarda ahlaka mugayir yaşananlar gösteriyor ki; küresel güçlerin yönettiği dünya ahlak yoksunu bir dünya oldu.
TV’de en çok izlenen programlar taciz, sarhoş, cinayet, aldatma, LGBT özendirilmesi üzerine kurulu!
Reklamlar artık ürün satış bazlı değil ideolojik satış içerikli!
Bankalar ve firmalar kendi satışları yerine ahlaksızlığın topluma tanıtılması noktasında finansörlük yapıyorlar!
Gençlerin en çok seyircisi oldukları futbol müsabakaları ırkçılık gibi bir ahlaksızlık ile inliyor!
Üniversite kampüslerinde ve banka reklamlarında cinsiyet eşitliği anlatılıyor!
Şehrin köprülerine, insanların en çok görebilecekleri binaların duvarlarına ahlaksızlığın tanıtımını yapan afişler asılıyor!
Sosyal medya operasyonları ile birlikte gençliğe ahlaksızlık sevimli gösteriliyor!
On yıllardır dinlediğimiz klasik masallarımızın kahramanları bir banka tarafından cinsiyet merkezli algı operasyonları ile yeniden yazılıyor ve tanıtılıyor!
Eğer her gün gazetelerde, televizyonlarda ve sosyal medya ortamlarında taciz, tecavüz haberlerini bolca okuyorsak bu ahlak yoksunluğunun toplumu kemirmeye başladığının bir göstergesidir.
Eğer bir televizyon programında bir kadın, çocuğunun babasının kocası olmadığını öğrendiğinde buna şükrediyorsa bu ahlak yoksunluğunun insanı; insandan aşağı nasıl bir hayvan haline getirdiğinin en büyük göstergesidir.
Eğer bugün televizyon dizilerinde bol bol aldatma sahneleri seyrediyor ve bunlara hiçbir tepki vermiyorsak bu aile olarak ahlak yoksunluğunun esiri olduğumuzun en büyük göstergesidir.
Eğer bugün meydan, cadde ve sokaklarımızda henüz 15-16 yaşındaki gençler flört adı altında toplumun tasvip etmediği davranışlar sergiliyorsa bu ahlak yoksunluğunun gençleri heder ettiğinin en büyük delilidir.
Eğer bugün bir yazar (!) yazarlığını kullanarak onlarca kadına tacizde bulunduğunu itiraf ediyorsa bu ahlak yoksunluğunun edebiyat dünyamızı mahvı perişan ettiğinin en büyük göstergesidir. Korkarım ki bu olayı birkaç gün sonra “İstanbul Sözleşmesi yaşatılmalı” sloganları ile taçlandırmaya çalışacaklardır!
Eğer bugün film, tiyatro ve bilumum sahne sanatlarının gösteriminde belden aşağı espriler yapılıyor ve seyirciler buna kahkahalarla eşlik ediyorsa bu kültür dünyamızın ahlak yoksunluğunun pençesinde can çekiştiğinin resmidir.
Eğer bugün turizm adı altında her türlü gayr-i ahlaki davranışa göz yumuluyorsa, plajlar ve kumarhaneler dolup taşıyorsa ahlak yoksunluğunun toplum tarafından kanıksandığının ve normalleştirildiğinin en büyük ispatıdır.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.
Belki de bu listeyi uzatabilecek olmamız ahlak yoksunluğunun ne kadar büyüdüğünün de bir delilidir.
O zaman sanırım şu soruyu başta devlet yetkilileri olmak üzere toplumun her kesimine sormanın zamanı geldi de geçiyor bile:
Ahlak yoksunluğunu ne zaman bir milli güvenlik sorunu olarak algılayıp çözümler üretmeye başlayacaksınız?
Seküler dünyanın insanları, ahlaksızlığı bayraklaştırıp pazarlamasını yapıyorlar ama muhafazakâr iktidar bunun önlemini almıyor/alamıyor!
İstanbul Sözleşmesi denen ve ne olduğu henüz tam anlaşılamayan garâibül acâibin fiilen ortadan kaldırılmasının, ahlak yoksunluğu ile mücadele de ilk yapılması gereken şey olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek.
Ve bildirilmesi gereken de bir gerçek.
O zaman gelin ahlak yoksunluğu ile mücadeleye İstanbul Sözleşmesi denen safsatanın kaldırılması ile başlayalım…