BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Bir komutanın imdat çığlığı...

Türkiye'yi dibinden sallayan 'TSK'ya fuhuş operasyonu'nu hatırlıyorsunuz değil mi?

Türkiye'yi dibinden sallayan 'TSK'ya fuhuş operasyonu'nu hatırlıyorsunuz değil mi? Hani iddialara göre 'Askeri casusluk' operasyonunda ele geçirilen belgeler ışığında, emekli paşaları kızlarla tanıştıran suç örgütü; karşılığında istediği her şeyi yaptırmış ve suç üstü yakalanmışlardı!

Ne vakit o operasyonla ilgili gözüme bir haber ilişse, vicdanım utanç içinde sızlıyor. Yapılanları göremediğim, anlayamadığım ve o dönemin mağdurlarına vuranlardan biri olduğum için Allah'a nasıl hesap vereceğim diye ürperiyorum.

Yıllar yılı TSK'nın bir kez daha darbe yapacağı korkusuna öyle bir kapılmışız ki gözümüzün önünde yaşananları görremiş, "Askeriye içine sızmış hainlere, darbecilere ne yapılsa müstehak" diyerek her türlü zulmü reva görmüşüz.

Düşünsenize...

Savaş döneminde Amerika, Rusya'nın iki casusunu yakalamış. Rusya ise Amerika'nın üç casusunu yakalayabilmiş. Ama paralel yapıya mensup polisler, İzmir'de TSK'ya yönelik yapılan operasyon sırasında 300'ün üzerinde casus yakalamış!

"Bu işte bir çapanoğlu var" demediğimiz gibi, diyenlere de "Hadi oradan" demekle yetinmişiz!

O dönemde askeri bilgileri ele geçirmek için sayısız askerle fuhuş yaptığı iddia edilen bir genç kız vardı. Aylarca yargılandığı mahkeme bir yana, tüm Türkiye'ye bir fahişe olarak tanıtılmıştı. İşte o genç kızın aylar sonra yapılan sağlık kontrollerinde anadan doğma bakire olduğu ortaya çıkmıştı!

O kızın vebali de hepimizin boynunda...

Bütün bunları niye anlattım biliyor musunuz? O süreçte yargılanan bir komutan utancımı bir kez taha yüzüme çarpan bir mektup yazıp elektronik posta kutuma göndermiş.

O dönemde başında bulunduğum İnternethaber, içinde bulunduğu askerlerle ilgili belki de tek olumlu haber yapmamışken, "Siz umutsunuz ve umudun gücü her şeye yeter" diyebilecek kadar gönlü geniş bir asker...

Adı Tamer Karslıoğlu...

Askeri casusluk ve fuhuş operasyonu kapsamında Albay İbrahim Sezer’e ait olduğu iddia edilen eve yapılan baskında ele geçirilen dijital verilerde adı geçtiği için şüpheli konumuna düşmüş. Evinde ayrıca çocuk ve hayvan pornografi görüntülerinin yer aldığı DVD bulunduğu iddia edilmiş!

Kendisi hakkında dava açılmasına sebep olan  kişi, o dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç. Yani geçtiğimiz günlerde tutuklanan paralelci polis...

Peki Tamer Karslıoğlu'nu 'Askeri Casusluk Davası'nda cezaya çarptıran hakimler kimler dersiniz?

Onları çok iyi tanıyorsunuz!

Daha geçtiğimiz gün verdikleri "Korsan Tahliye" kararıyla "Silivri'den paralelci kaçırma operasyonu"na imza atan Metin Özçelik ve Mustafa Başer isimli hakimler!

Evinde pornografik DVD bulundurduğu gerekçesiyle hakim karşısına çıkan Tamer Karslıoğlu, çıkarıldığı Ankara 10’uncu Asliye Ceza Mahkemesi beraat kararı vermiş.

Hakim İbrahim Ekdemir beraat kararı gerekçesinde, "Sanığı aşağılayıcı bir suçla suçlamak isteyen kötü niyetli kişi ya da kurumlar tarafından bu DVD’nin diğer el konulmuş eşyalar arasına koyulmuş olabileceği...” demiş!

Anlayacağınız altını çize çize bu işin paralel yapının bir kumpası olduğunu söylemiş. Söylemiş ama, mesele bununla çözülüyor mu?

Tamer Karslıoğlu şimdi hakkındaki iddiaları vahim bularak kendisini TSK'tan ihraç eden Genelkurmay'ın kapısını aşındırıyor.

Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz Operasyonu'nun bir kumpas olduğunun ortaya çıkması sonucu  1 Nisan 2015 tarihinde bir açıklama yapmıştı hatırlarsanız.

O açıklamada, "Balyoz Planı davasında beraat kararına ilişkin, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak; hukukun üstünlüğüne saygının gereği ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde, söz konusu yargılamanın hakkaniyete uygun neticeleneceğine olan inancımız sürekli olarak muhafaza edilmiş, verilen karar ile birlikte bu yöndeki inanç ve beklentilerimizin haklılığı ortaya çıkmıştır.

Yaptığımız suç duyuruları kapsamında, etkili ve süratli soruşturma yapılarak silah arkadaşlarımızı, ailelerini ve Türk Silahlı Kuvvetlerini derinden yaralayan kişilerin tespit edilerek, adil bir yargılama sonucunda hak ettikleri şekilde cezalandırılmaları beklenmektedir. Bu karar çerçevesinde, beraat eden personelimizin, ailelerinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının sevincini yürekten paylaşır, kendilerine sağlıklı ve mutlu günler temenni ederiz” denilmişti.

Karslıoğlu şimdi Genelkurmay'a soruyor:

"Üzerime atılan suçları ne zaman, hangi yöntemle, hangi çıkar için ne maksatla ve nasıl işlediğimi açıklayamayan iddianameyi esas kabul edip vahim bularak, sicil amirlerime baskı ile düşük sicil verdirmek suretiyle beni Silahlı Kuvvetlerden atan yetkililere soruyorum: 1 Nisan tarihinde yaptığınız açıklamada samimi misiniz? Madem hukukun üstünlüğüne saygı duyuyordunuz ve söz konusu kumpas davalarının hakkaniyetle neticeleneceğini biliyordunuz beni neden attınız? Davanın sonuçlanması sonrasında suç duyurusu yapıyorsunuz. Peki Silahlı Kuvvetlerin içerisinde bu suça ortak olan, yardım eden, belge temin eden kişilerle ilgili olarak şu ana kadar ne yapıldı?"

Genelkurmay bu soruların cevabını şu ana kadar vermiş değil.

28 Şubat döneminde "İrtica" bahanesiyle ordudan ihraç edilen ne kadar mazlum, ne kadar masumsa, Balyoz ve benzeri kumpas davaları sonucu ihraç edilenler de o kadar mazlum ve masum.

Peki ama bu insanlar beraat etmesine, bir kumpasa kurban gittikleri mahkeme kararıyla ortaya çıkmasına rağmen kimse kılını kıpardatmayacak mı? Hiç bir şey yapamasak bile onlara en azından bir özür borcumuz yok mu?

Karslıoğlu'nun Genelkurmay'a yazdığı maktupta altını çizdiği ve benim de çok önem verdiğim bir ayrıntı var.

"Türk Silahlı Kuvvetlerin içerisinde bu suça ortak olan, yardım eden, belge temin eden kişilerle ilgili olarak şu ana kadar ne yapıldı?" diye soruyor ya Tamer Karslıoğlu...

Paralel yapının mensupları, "Göreceksiniz asker yakında darbe yapacak ve bu iktidarın başındakiler tıpkı geçmişteki gibi hesaba çekilecek" diyerek ortalıkta cüretle konuşuyor.

Belli ki TSK'nın içindeki hücreleri henüz uyandırılmamış. Türkiye'nin neredeyse tüm kurum ve kuruluşlarında paralel yapıyla mücadele edilirken, Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan bu yapı hakkında bugüne kadar ne yaptı?

Türkiye'nin bunu öğrenmeye hakkı yok mu?