Halk otobüsünden inerken şoförün aniden gaza basmasıyla yerlerde sürüklenen 65 yaşındaki Suna Düzyol, daha sonra hastanede yaşanan bir dizi ihmal nedeniyle öldü
Abone olHalk otobüsünden inerken şoförün aniden gaza basmasıyla yerlerde sürüklenen 65 yaşındaki Suna Düzyol, daha sonra hastanede yaşanan bir dizi ihmal nedeniyle öldü.
Taraf gazetesinin manşetine taşıdığı ve bir dizi ihmalin biraraya gelmesiyle ölüme uzanan o yolculuğun trajik hikayesi...
Suna Düzyol yanında kızı Emel ile cumartesi günü Çengelköy'de vefat eden bir yakınına taziye ziyaretine gidiyordu.
Üsküdar'dan "14 R" hattında çalışan 34 VS 7525 plakalı Ramazan Çakır'ın kullandığı halk otobüsüne bindiler. Halk otobüsleri kural tanımaz bir halde kovboyculuk oynuyordu İstanbul'un caddelerinde. Çengelköy'de bulunan Altınköy durağında düğmeye basıldı ve durdu otobüs. Otobüsten önce Suna Hanım'ın kızı Emel ile beş yaşındaki torunu indi. Suna Hanım'ın bir bacağına platin takılıydı. Önce o bacağını yere koydu, diğerini de koyacaktı ki acelesi olan otobüs şoförü birden gaza bastı. Bir bacağı otobüste diğer bacağı yerde kalmıştı Suna Düzyol'un. Otobüsün kapısı arasına sıkışan kadın, yerde sürüklenmeye başladı. Otobüste bulunan kızı çığlık çığlığa yardıma koştu. O sırada durakta bir doktor bulunuyordu. İlk müdahaleden sonra ambulansla Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.
HASTANEDE İHMALLER ZİNCİRİ
Hastanede yapılan tetkikler ve röntgen çekiminden sonra bir bacağı ve kolunun kırıldığı anlaşıldı. Kol ve bacak alçıya alındı. Konuşuyordu Suna Hanım. Aile kaza ucuz atlatıldığı için sevinçliydi. O geceyi hastanede geçirdi Suna Düzyol. Her şey yoluna girerse pazartesi taburcu edilecekti. Ancak yaralı kadın pazar günü saat 15.30 sıralarında aniden fenalaşarak solunum yetmezliği yaşamaya başladı. Hatta bir hemşire "anneniz bitkisel hayata girdi" dedi aileye. Tansiyon ve şeker rahatsızlığı bulunan Suna Düzyol'a ilk müdahale yattığı hastanede yapıldı. Duran kalbi yapılan müdahale ile tekrar çalıştırıldı. Tedavi gördüğü hastane 2002 yılında hizmete açılan son derece modern bir hastaneydi. E- 6 yolunun kenarında kurulmuştu, özellikle trafik kazaları için donanımlıydı. En azından böyle tasarlanmış ve hizmete sokulmuştu. Böyle olmadı işte, bu dışardan modern görünen 78.000 metrekare alan üzerine kurulmuş 174 uzman doktor, 163 asistan doktor, 166 hemşire ve 55 ebe olmak üzere 820 personeli olan hastanenin tam teşekküllü bir yoğun bakım ünitesi ve solunum cihazı yoktu. En azından Suna Düzyol acilen yoğun bakıma alınamamış ve başka bir hastaneye nakledilmesi istenmişti. Oysa bu hastane sadece Ümraniye'ye için değil, Ümraniye'den Şile'ye kadar olan bölgeye hizmet sunmak üzere tasarlanmıştı.
AMBULANSIN LASTİĞİ PATLADI
Bu gelişme üzerine aile telaşlandı, sağa sola haber salındı. Başka bir hastaneye nakletmek gerekiyordu, zaman kısıtlıydı. Birçok yer arandı. Günlerden pazardı ve o birçok yere ulaşmak çok zor oldu. İşin daha da tuhafı yoğun bakım servisi olan hastaneler de kabul etmek istemiyordu hastayı. "Hani hastanemizde ölür de istatistiklerimize bir ölü daha eklenir" denilerek. Zaten bu ülkede yaşamak bir yerde sayı olmak değil miydi? Uzun uğraşlar sonucu Bahçelievler'de bulunan Medicana Hastanesi ailenin girişimleri ile hastayı kabul etti. Sonra tam teşekküllü bir ambulans gerekiyordu. VIP Ambulans şirketinden sağlanan ambulans geldiğinde saatler 19.30'u gösteriyordu. Nakil için dört saate yakın bir zaman kaybedildi böylece. VIP ambulans şoförü hastaneden 100 metre ayrılmıştı ki girdiği ters yolda bulunan kapan nedeniyle iki lastiğini birden patlattı. Tam teşekküllü ambulansın içinde öylece kalakaldı Suna Hanım. Bu gelişme üzerine yeni bir ambulans talep edildi. Hastaneden istendi bu ambulans, ama yoktu. Bir saat sonra gelir dediler. Bu arada tam teşekküllü ambulansın patlayan lastiklerini onaracak aparat yoktu araçta. Başka bir firmadan istenen ambulans beklenirken lastikçi bulundu ve ambulansın iki lastiği tamir edildi. Bu da 50 dakikadan fazla zaman kaybı demekti.
ÜMİTLİ BEKLEYİŞE ACI HABER
Ambulans, Medicana Hastanesi'ne vardığında saatler 21.30'u geçiyordu. Bu kadar zaman kaybından sonra hastanenin yoğun bakımına alındı Suna Düzyol. Nabzı düşüktü. Hastaneye geldikten bir saat sonra küçük oğlu Sinan, annesinin yanına girdi. Bilinci kapalıydı. Solunum cihazına bağlı olarak nefes alıp veriyordu. Buradaki görevliler hastaneye çok geç getirildiği söylediler. Yine de "Allah'tan ümit kesilmez" denilerek bütün aile yoğun bakım ünitesinin kapısında beklemeye başladı. Aileye kara haber ertesi sabah saat 05.00'te verildi. Ömrünün son 40 saatine birçok ihmal sığdırılan Suna Düzyol, hayatını kaybetmişti.