BIST 9.640
DOLAR 34,64
EURO 36,59
ALTIN 2.935,08

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu!

TOKİ’yi Bayraktar öncesi ve sonrası diye ayırmak gerekir.. Bayraktar öncesi adından bile bahsedilmeyen, kendi çalışanlarının maaşlarını ödeyemeyen TOKİ’ye İMF yaptırımlarından dolayı kaynak verilemiyordu.

Ülkemiz atlattığı onca badirelere, onca düşmana rağmen hala çok güçlü bir ülke..

Şöyle bakıyorum son dönemde  yaşananlara..

Derin ve acı izler bırakıyor..

Şu gerçek bir kez daha ortaya çıkıyor ki, Türkiye içeriden ve dışarıdan üzerine oynanan bunca oyuna rağmen dimdik ayakta kalarak gelişip büyüyorsa bunda bu milletin içinden çıkmış kahramanların yeri unutulur mu?

Bu  kahramanlardan bir çoğu, tarih boyunca yaptıkları hizmetlerin neticesinde hedef olmuş, onların üzerinden ülkenin gelişip büyümesinin önü kesilmeye çalışılmış..

Çünkü bu milletin yeniden dünyaya hükmetmesinden, yeniden dirilişinden korkan güruhlar, bu hizmet adamlarını her zaman bir şekilde hedef tahtasına koymayı başarmışlardır.

Bu vatanperver ve milli kişiler, kimi zaman suikastlara kurban gitmişlerdir.

Kimi zaman zehirlenmişlerdir, kimi zaman iftira, kimi zaman itibar suikastları ile görevden el çektirilmişlerdir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ında 2002 yılında  kurduğu ve 14 yıldır  dünya tarihinde görülmemiş şekilde  tarih yazdığı AK Parti ile başlattığı diriliş davasında önüne çıkan iç ve dış mihraklar yolunu kesmeye çalışırken   önünü kesmek için  yanında olan bazı dava arkadaşlarını tezgahlarla hedef aldılar.

                                   ***

Örnek mi?

Erdoğan Bayraktar..

Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşı olarak hem TOKİ Başkanlığı hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koltuğunda yaptığı hizmetleri ,yeni güçlü bir bakanlığı nasıl inşa ettiğini  kim inkar edebilir ki?

Onunla da uzunca bir dönem uğraşıldı.

Çünkü bir diriliş hikayesi yazan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  Türkiye’yi şantiyeye çevirmesinde adeta eli kolu gibiydi..

2002 yılında bütçesi, yatırımları İMF kontrolünde olan bir hükümet devralan Erdoğan, eski dava arkadaşı Erdoğan Bayraktarı TOKİ’nin başına getirdi.

Büyük bir kentsel dönüşüm hamlesi başlattı.

TOKİ’yi Bayraktar öncesi ve sonrası diye ayırmak gerekir..

Bayraktar öncesi adından bile bahsedilmeyen, kendi çalışanlarının maaşlarını ödeyemeyen TOKİ’ye İMF yaptırımlarından dolayı kaynak verilemiyordu.

Yani varlığı ile yokluğu belli olmayan bir kurumdu..

Erdoğan Bayraktar göreve gelir gelmez “Hazine desteği istemiyorum. Bize kanuni olarak yardımcı olun yeter” dedi.

Tarih yazmaya başladı.

Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan  hep onun arkasında durdu.

10 yıllık 500 bin konut hedefi kondu.

Gülüp geçtiler..

Gülüp geçenler her yerde TOKİ markasını görür oldu.

Kentsel dönüşümlerde tarih nasıl yazılır gösterildi.TOKİ Türkiye’nin değil dünyada sosyal konutta en başarılı kurum haline geldi.

Bakın şu icraatlara..

-81 il, 800 ilçe, 1920 şantiyede 486 bin 784 konut..

-54 bin 218 gecekondu kentsel dönüşüm projesi..

-687 okul (lise, ilköğretim ve anaokulu), 771 spor salonu, 37 kütüphane, 420 ticaret merkezi, 92 hastane, 86 sağlık ocağı, 351 cami, 66 yurt ve pansiyon (16 bin 876 kişilik), 23 sevgi evi (199 bina), 17 engelsiz yaşam merkezi (165 bina)…

Dile kolay..

Hatta İMF yöneticileri mortgage krizinden sonra bizzat  ‘Nasıl yapıyorsunuz’ diye Erdoğan’ı kutlarken brifing almak için Bayraktar’a ziyarette bulunmuşlardı.

TOKİ’de yazdığı altın tarih Bayraktar’ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koltuğuna taşıdı.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir bakanlık kurulurken, bu bakanlığın kurulmasının nedeni Bayraktar ile tarih yazan TOKİ oluyordu aslında.

Araştırmalarda TOKİ, AK Parti’nin  seçimlerdeki başarısında en önemli etkenlerin başında gelmeye başladı. TOKİ, 10 yıl için 500 bin konut hedefine çoktan ulaşmış, devletin neredeyse tüm soysal binalarını yapmaya başlamıştı.

Bayraktar, sıfırdan aldığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kısa zamanda Türkiye’nin en gözde ve en icracı bakanlığı haline getirmeyi de başardı..

Türkiye’nin her karış toprağı şantiyeye dönüştü..

El atılmadık yer kalmadı..

                                   ***

Öyle bir adam ki..

Askerimizin Güneydoğu’daki ilkel şartlardaki karakol binalarına bile el atıyordu.

Öyle ki dönemin 2. Genelkurmay Başkanı Hasan Iğsız Paşanın, Aktütün saldırısından sonra “Karakollar için yeterli bütçemiz olmadığından yapma imkanımız yok” dediğinde, Bayraktar yine bizzat benim de Ankara’da katıldığım basın toplantısında kendisini ortaya koyarak “Mehmetçiğimiz için can feda. Biz yaparız, heyecanla talimat bekliyorum” diyordu.

İşi üstüne aldı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Hadi Erdoğan’ talimatı ile üstesinden geldi.

Bugün Güneydoğu’da artık karakollarımızın baskın yememesinin nedeni işte muhteşem bir şekilde korunaklı yapılan kalekollardı..

                                ***

Bir ‘Hizmet Adamı’ düşünün ki Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde bizzat eseri olsun.

Bu herkese nasip olmaz.

İşte maalesef bu  hizmet adamının da itibar suikastine kurban edilmesine tanık olduk..

Onun için güzel bir tabir var..

‘Bir Erdoğan Bayraktar vardı..

TOKİ Başkanı iken nam salan..

Çevre ve Şehircilik Bakanı iken Türkiye’nin her bir köşesini şantiyeye çevirip belediyelerin babası olan..

Ya şimdi?

Çevre ve Şehircilik Bakanı kim?

Hatırlayan var mı?’

Evet Bayraktar rüzgar gibi geldi geçti ama arkasında  hem TOKİ’de hemde Çevre ve Şehircilik Bakanlığında hiç unutulmayacak bir hizmet dönemi bırakarak

Ah benim ülkem ah…

Bedel ödetmek bu ülkenin kaderi mi?

Çünkü hem kendi hem de çalışma arkadaşları  üzerine yapılan suçlamalar üzerine savcılık tarafından soruşturmaya bile gerek olmadığı ortaya çıktı.

                                ***

Erdoğan Bayraktar deyince aklıma onunla ilgili yazdığım bir yazı geldi..

Çünkü onu  en iyi anlatıyordu.

Bayraktar’ın dayısının ölümünün ardından 1982 yılında bir sözlüğün arkasına  kendi el yazısı ile yazdığı yazısında duygularını şöyle paylaşıyordu...

“İnsanın ne önemi var, hayatın ne önemi var.

Üstat ne güzel söylemiş..

‘İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su. Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.’

İnsan yaşadıkça, evvela  devletine, sonra ebeveynlerine k, ailesine , arkadaşlarına, yakınlarına ve akrabalarına karşı bir takım sorumlulukla, adaletle ve hakkıyla icra etme yolunda uğraş vermezse neye yarar.

İnsanın eti yenmez, derisi yüzülmez.

Allah (c.c) insanlardan, iki şekilde amel etmelerini istiyor ve emrediyor.

1-Ahirette kazanmak için gerektiği şekilde ibadet etmek..

2-İnsanın dünyadaki hayatını idame ettirmesi ve öldükten sonra da amel defterinin açık kalmasını sağlamak babından dünya için çalışmak.

Ben ölürken arkamdan..

‘Bu adam dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını telef etmedi, her ikisi için de mücadele verdi’ derlerse bana ne mutlu.

Cenabı Allah hepimize çok okumayı, çok bilmeyi, çok çalışmayı hak yolundan yürümeyi, son nefeste iman nasip etsin.

6.2.1982”

                             ***

O duygular işte böyleydi..

Siyasi  yaşamına bedel ödettirilerek nokta koymak zorunda kalan  Bayraktar 1982 yılındaki  şu sözü çok şey  anlatmıyor mu?

“İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su. Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.”

                          ***

Ve  bakıyorum..

Şimdide kumpas yapılma sırası AK Parti iktidarlarının ulaştırmada tarih yazan   efsane bakanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en yakın çalışma arkadaşı  Binali Yıldırım’a getiriliyor.

Yani tezgah sürüyor!..

Ustat  ağabeyim Hadi Özışık’ın ‘Binali Yıldırım’a da kumpas’ başlıklı yazısındaki Maksat, yıldızı parlayan Binali Yıldırım gibi Tayyip Erdoğan'a bağlı kişilerin yıldızını söndürmek.’  İfadeleri tezgahı en güzel şekilde anlatıyor..

Derim ki..

Reis  artık  içeriden ,dışarıdan  kendisini yalnızlaştırma tezgahların  iyice  farkındadır!..