Kabinenin en genç bakanlarından Mehmet Şimşek teknolojiyle barışık çalışma alışkanlığı ile diğer bakanlara örnek bir siyasetçi.
Abone olNergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER
ANKARA- Türkiye bilgi ve iletişim teknolojilerini üreten ülkelerden biri olmasa da kullanımda birçok ülkeyi geride bıraktı. 20 milyon üye ile Facebook'ta zirveyi zorluyoruz. Twitter'a hızlı adapte olduk. Son model cep telefonları da elimizden düşmüyor. iPhone'lar geç geldi ama pir geldi. 3G-4G'yi tükettik merakla 5 G'yi bekliyoruz. Bilgisayardaki son teknoloji iPad'i olanlara da kıskançlıkla bakıyoruz.
Toplum genç nüfusu ve hızlı adaptasyonu ile bilgi ve iletişim teknolojilerini seviyor, sosyal medyayı neredeyse sömürene kadar kullanıyor. Ama Türkiye'yi yönetenlerin durumu çok parlak değil. Bu teknolojilerin kullanılması için imkan sunanlar bir o kadar bu nimetlerden uzak yaşıyor. Hala e-mail kullanmayan milletvekilleri var. Kabinenin durumu da bundan çok farklı değil. Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın Twitter'ı bakanlık bünyesinde başlatılan bir kampanya tanıtımını yaparken ilk kez gördüğünü itiraf ederken dinledik.
Kabinedeki karamsar tablonun içinde kabinenin en genç bakanlarından Mehmet Şimşek teknolojiyle barışıklığıyla diğerleri arasından sıyrılıyor.
Batman'da bir köyde doğup Merrill Lynch'e giden bir başarı öyküsünün ismi olan Şimşek bilgi ve iletişim teknolojisinin tüm olanaklarından sonuna kadar yararlanan bir siyasetçi. Elinden düşürmediği iPad'i ile piyasaları takip ediyor, dünyadaki gelişmeleri önemli dergilerden izliyor. Kağıtla bilgi notu gönderilmesini yasaklamış, bütün notları e-maille alıyor. Vatandaşın isteklerini bile hemen elinin altındaki iPad'e not ediyor. Maliye Bakanı olunca sık sık hesap makinesi gerekiyor. Yine açıyor iPad'ini yapıyor tık tık hesabını.
TEKNO BAKAN
Bakan Şimşek Twitter'ı da ilk kullanan siyasilerden. Teknolojiyle bu kadar barışık olunca bize de Bakan Şimşek'i "tekno bakan" olarak ilan etmek düştü.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımını konuşmak için en doğru adres "internet medyası olmalı" şiarıyla kapısını çaldığımız Bakan Şimşek bizi kırmadı yaklaşık bir saat elinde iPad'i, "hayatı kolaylaştıran, verimliliği arttıran" teknoloji kullanımının önemini anlattı. "Teknoloji, eğitim, rekabet" üçlüsünü gelişmenin anahtarı olarak gören Şimşek'e göre eğer genç nüfusa bu imkanları sağlarsak o zaman hızlı şekilde ileri ülkelerle arayı kapatma imkanımız var.
Bakan Şimşek'le sohbette kabineden de dedikodular aldık. Duyduk ki Çevre Bakanı Veysel Eroğlu da iPad'e merak sarmış. "Can cana" diyerek yüzyüze iletişime daha çok önem verdiğini söyleyen Başbakan Erdoğan da iPad kullanırken görülmüş...
Maliye Bakanı Şimşek'i ziyaret edince son günlerin yüksek reytingli tartışması CHP'nin vaatlerini de konuştuk. Batman'ın köyünde doğan Şimşek yoksulluğu çok yakından bilen bakanlardan biri. Türkiye'deki yoksulluk durumunu dünyayla kıyaslanacak şekilde BM rakamlarına dayanarak ortaya koyan Şimşek ülkenin geleceği için ise popülist politikalara karşı uyardı:
"Kapınızı sütçü çalacak süt bırakacak hayali güzel. Eskiden komünist rejimler de böyleydi. Her şeyi biz karşılarız dediler nitekim hiçbir şeyi karşılayamadılar. Reklamın kötüsü olmaz diye bakıyorlar belki ama bu yaklaşımla gelirlerse Türkiye'de yine o kuyruklar olur."
Şimşek'in bir eleştirisi de muhalefetin "ekonomi sanal" yorumlarına. Şimşek, "760 bin arabayı ben Maliye Bakanlığına mı aldım. 2010 yılında 260 bine yakın evi kim satın aldı" diyerek neredeyse isyan ediyor.
Maliye Bakanlığı'ndaki makam odasında patenti kendisine ait olan "72 milyonun hukukunun bekçisiyiz" sözlerinin yazılı olduğu tablonun karşısında konuştuğumuz Bakan Şimşek'le yaptığımız sohbetin satır başları şöyle oldu:
- Nasıl çalışıyorsunuz? 24 saatiniz nasıl geçiyor?
Laptop vardı eskiden şimdi elimim altında iPad var. Gelmeden önce de İnternethaber'e baktık. Burada dünyayı izlemek mümkün.
-Genelde bürokratlar bakar ve iletirler. Sizde durum farklı o zaman?
O da yapılıyor ama ben de izliyorum. Rutin olarak benim yaptım şeyler var. Güne başlayınca içinde Maliye geçen bütün haberler basılı olarak geliyor. Benimle ilgili genel ekonomi ile ilgili haberler... Varsa sıkıntı gerekeni yapıyoruz. İşin bir boyutu bu. Ama dünya da önemli. O nedenle iPad ile dış kaynaklı dünyanın finans konusunda önde gelen yayınlarından Financial Times'ı, Ekonomist'i düzenli takip ediyorum. Eskiden basılı olarak alıyorduk ama bir gün sonra geldiği için şimdi internet sitelerine üye olduk. Gelişmeleri farklı gözle görmek açısından büyük faydası oluyor.
Şu an ABD, Yunanistan hazinelerinin tahvilini görebiliriz. Avrupa'da stres seviyesini görebiliriz. Bunları ben takip ediyorum. Dünyada, Türkiye'de durum ne. Petrol fiyatları emtia fiyatları, altın, hisse senetleri, dünya, Türkiye borsası... Bunlara bakarken arka planda önemli bir sorun varsa ona da bakıyoruz.
VATANDAŞIN DERDİ DE IPAD'E YAZILIYOR
- Her şeyi iPad'iniz üzerinden mi takip ediyorsunuz?
Neredeyse hiç kağıt kullanmıyoruz. Bir çok yerde notları iPad'e alıyorum. Vatandaş derdini anlatıyor. Kağıda değil hemen iPad'e not ediyorum. Oradan hemen e-maille istediğim birime göndermem mümkün.
- Bu veriminizi de çok arttırıyor o zaman?
Verimi süper arttırıyor. Kaç katına çıkartıyor bilmiyorum ama bayağı arttırıyor. Örneğin Türkiye'de vergi yükü bilgi notu lazım. Talimat verdim 'bilgi notlarını elektronik olarak gönderin' diyorum. Kağıttan tasarruf sağlıyoruz bir. Çok hızlı sonuca ulaşıyoruz iki. Diğer türlü not hazırlanıyor, oradan oraya gidiyor. E-malle gönderiyorlar o an ilgilenebiliyorum.
- iPad'iniz bilgi yüklü bu arada sanırım.
Gelir, vergi, ülkeler... Bunların hepsi üzerine notlarım var. Örneğin ekonomik kriz üzerine bir konuşma yapacağım. Notlarımı hemen açıp bir tür promter gibi kullanabiliyorum. Böyle teknolojiyi bütün boyutları ile kullanıyorsunuz.
- Sanırım en çok da hesap makinesi olarak kullanıyorsunuz?
Bir televizyon programına katılıyorsunuz. CHP bütün eğitim fakültesi mezunlarını öğretmen olarak alacağız diyor. Hemen hesap yapıyorsunuz. 300 bin mezun var. Ortalama en düşük öğretmen maaşı 2 bin desek maliyeti çıkarıyorsunuz. Daha sofistike hesaplar da yapabiliyorsunuz. Sadece iş için değil. Aynı zamanda yaşam biçiminize uygun da faydalanıyorsunuz. Müzik var. Elektronik kitapları takip edebilirsiniz. Bitiremesem de bir sürü kitabı oradan okuyorum. Fotoğrafçılığa büyük ilgim var. O konuyla ilgili bazı siteleri barındırıyorum.
30 YAŞ ÜSTÜ MEMURİYET TWİTTER HEDİYESİ
- Bunun dışında twitter'da da etkinsiniz.
Gün içinde twitter kullanmıyorum. Buraya gittim, şuraya gittim yapmıyorum. Bakanlığın getirdiği ciddiyeti korumak durumundayım. İçerikle ilgili konu varsa onları paylaşıyorum. Twitter'da en çok sorulan sorulardan biri memuriyette 30 yaş sınırı ile ilgiliydi. Bunun üzerine o konuda bir çalışma başlattık. Maliye Bakanlığı olarak bütün sınavlarımızda yaş sınırımızı 35'e çıkardık. Bunun kamunun tamamına uygulanması içinde girişimlerde bulunuyoruz. Twitter üzerinden gelen ve adım atılacak diğer konularda da adım atıyoruz.
ÇEVRE BAKANINA IPAD DERSİ
- Kabinede durum nasıl?
Tek tük var. Benim dikkatimi çeken Veysel Bey (Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu) kullanmaya başladı. Benden epey bir yardım istedi. Bazı programları indirdik, beraber yükledik.
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK SIKINTISI
- Ne zaman bütün siyasetçilerimizin böyle çalıştığını göreceğiz?
Gençler daha yatkın tabi ama ilgi çok önemli. Zamanla böyle olacağını düşünüyorum. Başbakan'ın iPad kullandığını gördüm ben.
- Bilgi ve iletişim teknolojilerinin iyi kullanımı için ne yapmalıyız?
Hayatınızı daha verimli hale getirmek için yeni teknolojiye adaptasyon bunun için de eğitim önemli. Yeni döneme hızlı bir şekilde uyum sağlamak için, hızla kendinizi yenileyebilmek için iyi bir eğitim düzeyinde olmanız gerek. Türkiye'nin en büyük sıkıntısı bu. Biz de bu nedenle en büyük kaynağı eğitime ayırdık. Hakkari'ye kadar teknoloji sınıfı kurduk. Şimdi Fatih projesini başlatıyoruz. Gelişmenin gereği bu. Teknolojiler yeni, nüfusumuz genç. Eğer genç nüfusa bu teknolojiyi kullanma imkanı sağlarsak o zaman hızlı şekilde arayı kapatma imkanımız var.
Ben Siyasal Bilgiler mezunuyum. Mezun olduktan sonra bir yıl araştırma görevlisi oldum. Sonra burs aldım yurt dışına gittim. Gittiğimde word-exel gibi en pratik şeyleri kullanmayı bilmiyorduk. Bize programcılar için gerekli fortran dilini öğretmeye çalışmışlar. E-mailin ne olduğunu bilmiyorduk. Bugün öğrencilerimize transfer edilebilir pratik yetenekleri kazandırmak zorundayız.
BAŞARININ ANAHTARI TEKNOLOJİ, EĞİTİM REKABET...
- O zaman gelişmiş ülkelerle arayı kapatmanın en önemli unsurlarından biri teknolojinin kullanımı olacak?
90'lı yıllarda büyüme yüzde 3.7. Bunun yüzde 10'u teknolojinin getirdiği verimlilik olsa yüzde 90'ı girdi artışındandı. 2003-2008'e baktığımızda büyümenin yüzde 40'ı artık teknolojiden geliyor. Şu var, biz gerideyiz. Arayı kapatmak için mutlaka teknolojiyi kullanmak gerek. Bunun için de mutlaka eğitim düzeyini arttırmamız lazım. Genciz, teknolojiyi seviyoruz. Adaptasyon anlamında sıkıntı yok. Ben arayı kapatabilme noktasında çok ümitliyim.
- Başarılı olmak için sadece teknoloji yetmez sanırım...
Teknoloji yetmez, ikincisi rekabet lazım. Rekabet beraberinde daha verimli, yenilikçi bir yapıyı getiriyor. Teknoloji işin bir boyutu, eğitim bir başka boyutu. Ama rekabet ortamının iyileşmesi ile birleşince eksen tamamlanıyor. Ne kadar çok rekabet o kadar yenilik-inovasyon.
- Bu hayat sloganınız o zaman.
Öyle tabi. Örneğin kamuda da verimli bir yapı yok. İşe girince hayat boyu garanti bir iş gibi görünüyor. İş güvencesi ayrı. Keyfi uygulamaları engelleyecek bir sistem kuracaksınız, ama performans önemli olacak. Esnek olan işgücü piyasası kayıt dışıdır. Tam bir kölelik düzeni vardır. Kayıt içinde ise en katı iş kuralları. Arada bir denge bulunmalı. Türkiye'nin istihdamının artması, rekabetin artması kayıt dışılığın azalması için bu adım atılmalı.
BİRAZ DA EKONOMİ...
TÜRKİYE'DE 1 DOLARIN ALTINDA YAŞAYAN KAÇ KİŞİ VAR?
CHP'NİN VAATLERİ NEDEN POPÜLİST
BM İNSANİ GELİŞMİŞLİK ENDEKSİNDE GERİ OLMAMIZIN NEDENİ?
DİĞER SAYFADA
TÜRKİYE'DE 1 DOLARIN ALTINDA YAŞAYAN YOK
Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması ile ne kadarlık bir gelir bekliyorsunuz?
Bilerek söylemedik. Birincisi tasarıdan kaç kişinin yararlanacağını tahmin edemiyoruz. İkincisi rakam vermek beklenti yaratır. Bütçeyi bu yokmuş gibi yaptık. Oradan gelecek ek gelir yatırımlara borcun azalmasına kullanılır.
- Getirilen düzenlemeyi çok iyi anlatamadık sanırım.
Vatandaş için torba tasarıdaki bütün maddeleri basit ifade tarzıyla açıklayan bir kitapçık hazırladık. Çok güzel şeyler var. Örneğin üniversite öğrencisisiniz. Yıllık harcınız 100 lira. Bir dersten kalsanız gelecek yıl 100 lira veriyorsunuz. Biz diyoruz ki 100 lira vermesin. 8 ders varsa, ders başına 12 lira düşüyorsa onu verecek.
- CHP'nin aile sigortası önerisi tartışılıyor. Siz de tepki gösterdiniz. Ama bu ülkede ciddi sayıda yoksul var...
TÜİK tutuyor ama dünyada yoksulluk istatistiklerinin bir metodolojisi var. BM kişi başına bir doların altında yaşayanların oranına bakıyor. Bu oran Türkiye'de 2002 yılında 0.2. Türkiye nüfusu o tarihte 70 milyonsa 140 bin demek bu. 2006 yılında bu sıfıra inmiş ve 4 yıldır da sıfır. Nüfusun 3.4'ü 1.2 doların altında. Kişi başına 4.3 doların altında olan yüzde 30'dan 4.30'a inmiş. Rakamları dünya rakamları ile karşılaştıracağız. Hindistan, Çin, Malezya'da 1 milyar insan günlük 1 doların altında gelirle geçimini sağlıyor.
- Bizim durum iyi mi?
Dünyada 1 milyar kişi böyleyken bu Türkiye'de sıfıra inmiş. Bu önemli tabi.
TÜRKİYE'NİN SINIFTA KALMASININ NEDENİ?
- İnsani gelişmişlik endeksinde çok gerilerde olmamızın nedeni nedir?
Muhalefet diyor ki madem AK Parti milli geliri üçe katladı, o kadar yol yaptı, eğitime kaynak ayırdı ama niye BM İnsani Gelişme Endeksinde 83. sırada. Bu endekste kişi başına milli gelirden alınan pay, doğumdan itibaren ortalama yaşam beklentisi ve nüfusun ortalama okulda geçirdiği zaman olmak üzere üç endeks var. Bunların aritmetik değil geometrik ortalaması alınıyor. Yani üçünde de artış olmalı.
Türkiye'ye bakalım. Kişi başına milli gelir 2002 yılında 3 bin 500 dolar, 2010'da son 60 yılın en büyük küresel krizine rağmen 10 bin dolar üzerine çıkacak. Bebek ölümlerinde ciddi düşüş var. AK Parti döneminde kadınların ortalama yaşam beklentisi 72'den 76'ya, erkeklerin 68'den 72'ye çıktı. Üçüncü değişken eğitim süresi. Ama bu da ikiye ayrılıyor. 25 yaş üstünde ortalama kaç yıl okulda geçirdiğine bakılıyor. Açıköğretim de dikkate alınmıyor. Maalesef bu AK Parti öncesi dönemi ilgilendiriyor. Biz 9 yıldır buradayız. Biz geldiğimizde 14-15 yaşındaydı insanlar. Yani eğitim dönemi geride kalmış insanlar. İşte bu değişkenle Türkiye sınıfta kalıyor. Türkiye'de bütün sorunlar çözüldü gibi yaklaşım içinde değiliz ama önemli ilerleme sağladık.
- Ama yoksullukta da dünya standartlarına göre iyiyiz diyorsunuz.
Sendikalar 4 çocuklu aile için 2-3 bin lira hesabı yapıyor. İşe sadece maaş yoluyla bakmak doğru değil. 18 yaşına kadar sağlık sigortası, yoksullar için yeşil kart var. Bunlar da gelir. İlköğretim ortaöğretim öğrencisine yardım ediyoruz. Ücretsiz kitap dağıtıyoruz. Kışın yakacak yardımı yapılıyor. Türkiye'de yoksulluk 2008'e göre biraz arttı. Bu doğru. Ama 2002'den bakılırsa çok açık iyileşme var.
760 BİN ARABAYI BAKANLIĞA MI ALDIM
-Sanal ekonomi eleştirileri için ne diyorsunuz?
Ekonomi sanalsa 760 bin arabayı ben Maliye Bakanlığına mı aldım. 2010 yılında 260 bine yakın ev satın alındı. Birileri alıyor. Ben yoksul yok demiyorum. Yoksulluğu ben yaşadım. Geçimlik tarım yapan yoksul bir aileden geliyorum. Biz şunu söylüyoruz. Devletin imkanları sınırlıdır. Yoktan hiçbir şeyi var edemez. Ya borçlanır ya da çok fazla vergi toplar. Eğer çok fazla vergi toplarsanız o ülke rekabetçi olmaz. Borçlanırsanız bunun sonu da felakettir. Biz bu dengeleri iyi kuralım diyoruz. Geçen yıl Türkiye'de 1 milyonun üstünde insana iş bulundu. Devlete mi alındı. Hayır Sektöre teşvik verdik. Faizler tek haneye indi. İstikrar var düzen var. İş hacmini genişlettik.
Şunu anlatmaya çalışıyorum. Devletin 312 milyar lira bütçesi var. Bu da açık veriyor. Hal böyle iken az gelişmiş yörelerde fabrika açacağım, yoksullara iş bulacağım derseniz bunun maliyetini sorarlar size. Popülizm yapıyorlar. Bütün eğitim mezunlarını öğretmen yapacağım demenin maliyeti var. 300 bin çarpı en düşük öğretmen maaşı toplam 10 katrilyon eder. Azgelişmiş bölgelerde fabrika kurup çalıştıracağım demek 113 katrilyon lira. Aile sigortası derken toplamda 200 katrilyonu bulan bir maliyet. Türkiye'nin bütçe fazlası olsa anlarım. Çok büyük ihtimalle vaatleri yerine getiremeyecekler. Yerine getirmek isteseler bu ülke bunu kaldırmaz. 2001'deki gibi iflasın eğişine gider.
ESKİ KOMÜNİST REJİM BENZETMESİ
-Sonuçta bu vaatler karşılık bulabilir...
Partinin lideri seçimi kazanmak için vaatlerde bulunuyor. Ödemiş'te kapınızı sütçü çalacak süt bırakacak diyor. Hayali güzel. Eskiden komünist rejimler de böyleydi. Her şeyi biz karşılarız dediler nitekim hiçbir şeyi karşılayamadılar. Mazot 1.5 lira dediler. Bunun maliyeti ne? Kamuya hizmet veren taşeron işçilerin kamuya alınmasının maliyeti 30 milyar lira. Her gittiği yerde bol keseden vaatler. Türkiye popülist politikalardan çok çekti. Reklamın kötüsü olmaz diye bakıyorlar belki ama bu yaklaşımla gelirlerse Türkiye'de yine o kuyruklar olur.
FOTOĞRAFLAR: CEREN BAYAR