Turgut'a göre yenilginin en önemli nedeni ise, pasif ve korkak bir dış politika izlememiz.
Abone olKıbrıs'ta bir devlet politikamızın daha yenilgiye uğradığını bugünkü köşesinde yazan Akşam Gazetesi yazarı Serdar Turgut, yenilginin sebeblerini de kaleme alıyor.
Turgut'a göre yenilginin en önemli nedeni ise şöyle:
"Hiç kimse kusurumuza bakmasın ama biz dış politikada çok korkağız. Temkinli olmayı hiçbir iş yapmama sanatı haline getirmiş haldeyiz ve saldırgan dış politika sahipleriyle durmadan meselelerimiz bulunduğu halde biz pasif kalarak sorunların bir şekilde geçeceğini sanıyoruz."
İşte Serdar Turgut'un yazısı:
Bir devlet politikamız daha yenilgiye uğradı
Ülkemiz Kıbrıs meselesinde sırf kendi politikalarının kendisine kurduğu tuzaklar nedeniyle yenilgiye uğradı.
Bugüne kadar neyi savunduysak şimdi o olmayacak Kıbrıs'ta.
Bu böyle oldu çünkü bizim Kıbrıs'a yönelik uzun vadeli, arkasında gönül rahatlığıyla duracağımız ve gerekirse sonuna kadar, nereye kadar gerekirse oraya kadar savunacağımız bir devlet stratejimiz hiçbir zaman olmadı.
Yıllar boyunca tuhaf bir şekilde sadece neyi kabul etmeyeceğimizi tekrarlayan taraf durumuna düştük ve çok daha tuhaf bir şekilde zaman kazanmayı tek hedefimiz haline getirdik
O kazanılacak zamanın ne işe yarayacağı belli değildi, zaman geçtikçe koşullar aleyhimize çalışacaktı bu da açıktı ama buna rağmen yanlışlarda ısrar edildi.
* * *
Neden böyle oldu diyorsanız cevabı da basit aslında.
Kıbrıs meselesini çözmek için sorunu üstlenen Rauf Denktaş hayatının hiçbir döneminde bu sorunu Rumlar'la görüşerek çözmek istemedi.
Onun gerçekten istediği KKTC'yi resmen Türkiye'ye bağlamak ve işi bu şekilde çözmekti.
Bu gerçeği herkes biliyor ama komedi oynamakta ısrarlı olunduğundan kime bunu açıkça söylemek istemiyor bari ben söyleyeyim de iş netleşsin.
Ona destek veren devletimiz böyle bir adımı açıkça destekleyen tavır almadı görünürde ama devletin Denktaş'ın arkasında durması nedeniyle bizimkilerin de bu tür bir oldu bittiden aslında şikayetçi olmayacakları sonucunu çıkarabiliriz.
İşte bu noktada bizim en büyük sorunumuza gelip çatıyoruz sevgili okurlar.
Hiç kimse kusurumuza bakmasın ama biz dış politikada çok korkağız. Temkinli olmayı hiçbir iş yapmama sanatı haline getirmiş haldeyiz ve saldırgan dış politika sahipleriyle durmadan meselelerimiz bulunduğu halde biz pasif kalarak sorunların bir şekilde geçeceğini sanıyoruz.
Bu devekuşu politikasıdır ve tehlike yaklaştığında başını kuma sokan devekuşu nasıl kaçınılmaz olarak ölürse biz de aynen bu tavrımız nedeniyle Kıbrıs'ta şimdi yenilgiye uğruyoruz.
Eğer yıllar önce gönüllerimizde yatan KKTC'yi Türkiye'ye bağlamak idiyse bunu yapmalıydık. Sonuçları ne olursa olsun buna katlanarak cesur adımı atmalıydık.
Biz o Ada'ya katliam önlemek için asker gönderdik, şehit verdik. Tavrımızda haklıydık ve haklı davamızda da radikal adımları atma şansı elimizdeydi.
Şimdi bunu doğal olarak yapabilmeniz mümkün değil ve son derece garip biçimde gerçek niyeti Ada'nın kuzeyini Türkiye'ye bağlamak olanlara Kıbrıs sorununu müzakerelerle çözme görevini veriyorsunuz.
Onlar da son derece normal biçimde olayı çözümsüz hale getirmek için elinden geleni yapıyor, Türkiye'den de destek görüyor bir yıl öncesine kadar ve işler iyice içinden çıkmaz hale geliyor.
* * *
Kıbrıs'a yönelik devlet politikası bunun temelinde bir kalıcı strateji olmadığından dolayı altı ay kadar önce birden bire değişiveriyor.
Olayı bu şekilde çözmek istemediği belli olan kişiye bu kez olayı mutlaka çözeceksin talimatı veriliyor.
O da görüntüyü kurtarmak için bunu kabul etmiş gibi davranmıyor ama altı yaşındaki çocuklar bile bunu yapmayacağını bildiği halde görüşmeler başlatılıyor.
Onun kalbinde hala daha farklı çözümler olduğundan ve 30 yıldan sonra buna kalkışmanın bile Türkiye'yi batıracağını bildiği halde o tavrını aynen koruyor.
Şimdi ne oldu bakın.
Bizim kazanmak için olağanüstü çaba harcadığımız zaman tamamen aleyhimize çalıştı ve tüm kozlar Rumlar'ın eline geçti.
Acemi muz cumhuriyetlerinin yapmayacağı hatayı yaptık bir sorunumuzun çözümünü bir başka sorunda taviz vermeye bağladık.
Bu kozu eline geçiren Avrupa Birliği de hemen oyunlara başladı.
Denktaş ve onun destekçileri bu arada tuhaf güç gösterileriyle ellerinden kayıp gitmiş bulunan davayı yeniden canlandıracaklarını zannediyorlar ama bu olmayacak çünkü Kıbrıs'ta Türkiye'nin elinden gelecek fazla bir şey yok aslında.
Aslında iş çoktan bitti şimdi kalan tek şey işin resmileşmesi.
Bu arada Avrupa'dan haberler de gelmeye başladı, Türkiye şöyle hatalıymış, böyle yanlış yaparmış diyen resmi demeçler bunlar.
Aslında aralarına hiçbir zaman almak istemedikleri Türkiye'nin, Kıbrıs'ı da çözdükten sonra neden alınmayacağını nasıl açıklayacaklarının provasını yapıyorlar daha şimdiden.
* * *
Bütün bu sorunlar yumağını biz başımıza ördük.
Uyarıyorum Kuzey Irak'ta da yarın aynı şeyler olacak.
Ege'de de bunları yaşayacağız.
Bu kadar büyük bir dış politika fiyaskosu bugüne kadar pek yaşamamıştık. Yanlış anlamayın sadece bugünkü iktidarı kastetmiyorum bunu söylerken.
Bu bir devlet politikasının iflasıdır ve vatanını seven her insan bunun neden olduğu üzerinde düşünmelidir.
Ve politikacısından askerine, uzun yıllar boyunca bu ülkeyi yöneten her insan, her kurum bu yanlışlar sürecinde üstüne düşen sorumluluğu analiz edip, bir özeleştiri yapmalıdır.
Bunu yapalım ki bir daha yenilgiler olmasın, haklı olduğumuzu elbirliğiyle yenilgiye dönüştürmeyelim.