BIST 9.949
DOLAR 35,26
EURO 36,74
ALTIN 2.985,86
HABER /  GÜNCEL

''Bir dava var evlere şenlik'' diyerek ABD'yi bombaladı!

Başbakan Binali Yıldırım, ABD'de devam eden davaya ilişkin "Şimdi Amerika'da bir dava var evlere şenlik. Adam açıkça diyor ki 'yalan söylersen ceza almaktan kurtarırsın. Amerikan hükümeti, yetkilileri ile işbirliği yaparsan yine cezan hafifler, cezadan kurtulursun.' Bu çifte standardı artık Türkiye yemiyor.'' dedi.

Abone ol

Başbakan Binali Yıldırım, ABD'de devam eden davaya ilişkin "Şimdi Amerika'da bir dava var evlere şenlik. Davanın aktörü sanıkken daha mahkemeye gelmeden tanığa dönüştü. Adam açıkça diyor ki 'yalan söylersen ceza almaktan kurtarırsın. Amerikan hükümeti, yetkilileri ile işbirliği yaparsan yine cezan hafifler, cezadan kurtulursun.' Amerika'daki bu adalet oluyor bize gelince nerede hukuk devleti? Bu çifte standardı artık Türkiye yemiyor. Buradaki amaç 15 Temmuz'da yarım kalan işi ekonomik saldırıyla başarmaktır. Türk ekonomisi Türk milleti bu saldırıyı da boşa çıkaracaktır. Bundan herkes emin olsun. Türkiye'de güven istikrar, güçlü ekonomisi var" dedi. 

Başbakan Binali Yıldırım, JW Marriott Otel'de TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda konuştu. 

Yıldırım, "Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren birkaç süreci bir arada yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Gün geçmiyor ki Türkiye'de yeni bir sorun, gündemle karşı karşıya kalmayalım. Türkiye'nin son 15 yıla baktığımız zaman başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Ülkemize yönelen tehditleri, saldırıları göğüsleyerek bugünlere geldik" dedi. 

"2018 KOLAY OLMAYACAK": Yıldırım, "Küresel kriz 2008 krizi 1929 buhranına bir ölçüde benzetiliyor. Üzerinden 10 yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen küresel krizin henüz bittiğini henüz söyleyemeyiz. Şimdi de baktığımızda 2018 için söylenmeye başlandı. Üçüncü çeyrekte, büyüme iki haneli olursa şaşmayın diyorum. Yıl sonu itibariyle Türkiye, 2017'de yüzde 5 ile 6-7 arasında bir büyümeyi gerçekleştirecek. Özel sektörümüze, ekonomimize güveniyoruz. 2018 çok zor bir yıl olacak. Büyük kriz kapıda gibi laflar söyleniyor. 2018 kolay olmayacak bunun farkındayız ama ülkemizin bugüne kadar kazanımları, istikrar, güven sayesinde 2018'de de inşallah büyüme aynen devam edecek, enflasyonun aşağı doğru seyri devam edecek. Gereken tedbirleri alıyoruz" diye konuştu. 

"HER YIL 1 MİLYONDAN FAZLA GENCİMİZ ÜNİVERSİTELERİN KAPISINDA BEKLİYOR": Eğitim sitemine ilişkin Yıldırım, "Üniversitelerimizin sayısının arttırılması eleştiri konusu olabilir. Ama her yıl 1 milyondan fazla gencimiz de lise mezunu oluyor ve üniversitelerin kapısında bekliyor. Eğer üniversitelerimizin sayısını arttırmasaydık üniversiteye girecek öğrencilerimizin sayısı daha fazla artacaktı. Bugün 2 milyon 400 bin yerine bu sayısı  6-7 milyon olacaktı. Eksiği gediği ile hiç değilse onlar üniversitede" ifadelerini kullandı.  

"FIRAT KALKANI'NDA TÜRKİYE 4 BİN CİVARINDA TERÖR ELEMANINI ETKİSİZ HALE GETİRMİŞTİR": Yıldırım, "6 yılı aşan Suriye sorunu çözüm noktasına geldiyse Türkiye'nin büyük payı vardır. Fırat Kalkanı operasyonuyla Türkiye, tek başına 4 bin civarında terör elemanını etkisiz hale getirmiştir. Bugün Amerika'nın PKK terör örgütü ile işbirliği yaparak etkisiz hale getirdiği DEAŞ terör örgütü mensubu bu kadar değildir. Kimin gerçekte terörle mücadele ettiğini, kimin etmediğini en iyi bilen ülke biziz. Bunu kararlılıkla sürdüren ülke, Türkiye'dir. Dünyada hiçbir ülke aynı anda 3 terör örgütü ile mücadele etmiyor" açıklamasında bulundu. 

"ABD'NİN YAPTIĞI KABUL EDİLEBİLİR BİR ŞEY MİDİR?": Yıldırım, "Terör örgütü gitme noktasına gelmiştir. Bunu gören dış güçler yeni versiyonlarını ciddi gayret içerisinde.  Bugün ABD bizim dostumuz, müttefikimizdir. Ama ABD'nin yaptığı kabul edilebilir bir şey midir? Terör örgütü ile işbirliği yapmak... DEAŞ'ı yok etmek için böyle bir işbirliğini yapmaya mecburlarmış. Buna asla bizi ikna edemezler. Bu Türkiye'nin önem verdiği dostluk ilişkisine çok büyük zarar verdiğini muhataplarımıza defalarca söyledik. Bizim ABD ile onunla ilişkilerde herhangi bir sorun yok. Sorun ABD'nin bölgeye ve  Türkiye'ye bakışındadır. ABD'de alçak darbenin arkasındaki terör örgütü başını teslim etmiyor. Neymiş? Belge. 85 klasör belge bilgi sunduk. Kapağını bile açmıyor. Niye? Türkiye Türk vatandaşları niye Amerika'ya soğuk bakıyor? Ülkemizdeki vatandaşlarımızın yüzde 80'inden fazlası bu terör örgütü ile işbirliği FETÖ darbesi sonrası Amerika'nın hareket etmekte isteksizliği nedeniyle Amerika'ya karşı soğuk bakıyor. Bunda da haklı. Bir kaç gün sonra 'darbe oldu geçti artık bu işi yapanları fazla hırpalamayın' gibi laflar etmeye başladılar. Bu da canımızı sıkan en önemli gelişme olmuştur" diye konuştu. 

"AMERİKA'DA BİR DAVA VAR EVLERE ŞENLİK": ABD'de devam eden davaya ilişkin Yıldırım, "Şimdi Amerika'da bir dava var evlere şenlik. Davanın aktörü sanıkken daha mahkemeye gelmeden tanığa dönüştü. Adam açıkça diyor ki 'yalan söylersen ceza almaktan kurtarırsın. Amerikan hükümeti, yetkilileri ile işbirliği yaparsan yine cezan hafifler, cezadan kurtulursun.' Amerika'daki bu adalet oluyor bize gelince nerede hukuk devleti? Bu çifte standardı artık Türkiye yemiyor.  Buradaki amaç 15 Temmuz'da yarım kalan işi ekonomik saldırıyla başarmaktır. Türk ekonomisi Türk milleti bu saldırıyı da boşa çıkaracaktır. Bundan herkes emin olsun. Türkiye'de güven istikrar, güçlü ekonomisi var" açıklamasında bulundu.   

"İÇİNDEN GEÇMEKTE OLDUĞUMUZ GÜNLERDE GÜNDEM ÇOK SARSICI": TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: "Ülkemizde, siyasi ve ekonomik konular gündemde hep en ön sıralarda yer alır. Özellikle içinden geçmekte olduğumuz günlerde gündem çok sarsıcı. Bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü ve mutlak düşünce özgürlüğü çerçevesinde sonuçlandırılması gereken iddiaları takip ederken, geleceğimizi şekillendiren konuları da ihmal etmemek durumundayız. Gelecek kuşakların bekası, bugün savuşturduğumuz jeostratejik tehditler kadar, bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemelere ne ölçüde uyum sağlayabileceğimizle de ilgilidir. Son dönemlerde esas ilgi ve alâka devlette ve ülkede yuvalanmış şer odaklarının temizlenmesine yöneltilmiş durumda. Doğrudur, bu odaklar bütün devlet kurumlarından hızla ve tamamen temizlenmelidir. Diğer yandan bilim ve teknoloji alanında dünyadaki gelişmelere ayak uydurma çalışmalarını da aksatmamak gerekir. Her iki gereklilik de, temellerinde demokrasi, hukuk devleti ve sınırsız düşünce özgürlüğü olan yaratıcı bir toplumu şart kılmaktadır. Türkiye'de ise uzun vadeli strateji uygulama konusunda bir gelenek oturmuş durumda değil. Sıcak gelişmeler ne olursa olsun, gündemimizde bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelere yer vermek, bu konuyu uzun vadeli bir perspektifle ele almaya başlamak durumundayız. TÜSİAD'ın en yakından takip ettiği konuların başında Sanayi 4.0 geliyor.  Bilim ve teknolojideki ilerlemeler pek yakın bir gelecekte insan toplumlarının yaşamlarında önemli değişimlere yol açacak. Nanoteknoloji, yapay zeka, nesnelerin interneti, genetik, dijital iletişim, robotik, malzeme bilimi, biyoteknoloji, Blok zincir, 3D baskı, özerk taşıtlar… 

ÜNİVERSİTE SAYISI 77'DEN 185'E ÇIKTI; ANCAK KALİTE TUTTURULAMADI: En sorunlu alan ise eğitim. Üniversite sayısı 77'den 185'e çıktı; ancak kalite tutturulamadı. Bu sene ilk yerleştirmede 370 bin kontenjan boş kaldı. Gençler toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen üniversitelere kaydolmadı. Açılan üniversitelerde bazı bölümler talep yetersizliği nedeniyle kapanma riski ile karşı karşıya. Demek ki dünya standartlarında öğretim üyeleri olmadan, bilimsel özgürlük ve nitelikli eğitim sağlanmadan üniversite sayısının artırılması yetmiyor.. Eğitim sistemi bir kez daha değişirken, uzun vadeli düşünmek ve dünyada ortaya çıkan yeni yetenek ve becerilere uygun bir sistem tasarlamak gerekiyor. Bilgisayarlardan, nesnelerin internetinden, artırılmış gerçeklikten, robotlardan, yapay zekadan bahsettiğimiz bir ortamda, eğitim reformunun merkezinde, ezber yerine, öğrenmeye açık olma ilkesi yer almalı. 

BU İŞLER 'YAP-BOZ' TAKTİĞİ İLE OLMAZ: Değişime ayak uydurmak için, iş ve çalışma yaşamı, vergi rejimi, sosyal güvenlik sistemi, finansal sistem, sağlık sistemi, eğitim sistemi gibi toplumsal yaşamın tüm alanlarında çok köklü değişiklikler yapmalıyız. Bu değişimlere başlamak için geç kaldık. Bütüncül bir perspektifle yaklaşılması gereken bu süreçte dünyadaki en iyi uygulamalardan ilham almak gerekir. Bu işler 'yap-boz' taktiği ile olmaz. Bu süreci yönetemezsek, bizi kaotik bir gelecek bekleyecek. 

BUGÜNLER, ÜLKEMİZ İÇİN EPEY ÇALKANTILI: Ama şimdi günümüze dönelim. Çünkü bugünler, ülkemiz için epey çalkantılı. Bugün ekonomi, iç politika ve dış politika her zamankinden daha fazla iç içe geçmiş durumda. Her üç alanda da riskler yüksek. Ekonomide geçen senenin son çeyreğinden beri yüksek seyreden büyüme hızı ve ihracat gibi yüzümüzü güldüren haberler geliyor. Fakat bir yandan da paramızın değer kaybından yüksek enflasyona, kamu harcamalarındaki artış ve bozulan bütçe dengesinden artan cari açığa, düşen sermaye girişlerinden artan vergilere, bozulan güvenden makine teçhizat yatırımlarının gerilemesine, özel sektörün açık pozisyonundan kredi mevduat oranlarındaki yükselişe kadar bir dizi alanda bizi endişelendiren gelişmeler de yaşanıyor. Zamanında önlem alınmazsa, bu sorunlar üst üste birikip başımıza dert açacak. Ekonomide yüksek teknolojili üretimi merkeze koyan yeni bir vizyona ihtiyacımız var. 

BİR AN ÖNCE YENİDEN OLAĞAN DÜZENE GEÇİLMESİNİ ÜMİT EDİYORUZ: Türkiye, dünyadan kopmamak için dünya düzeninin yerleşik kurallarına uygun hareket etmelidir. Türkiye'nin yerinin Batı alemi mi, Avrasya mı olduğu bir tartışma konusu değildir. Türkiye Batı'nın Avrasya açılım noktasıdır. Yükselişteki Çin ve Rusya gibi ülkelerle ilişkilerimizi sürdürmeli hatta daha da güçlendirmeliyiz. Bununla beraber, dünyanın gidişatını belirlemekte hâlâ önemli olan Amerika ve Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimiz, Türkiye'ye karşı gösterdikleri çifte standarda rağmen, kendi değer ve çıkarlarımız gereği iyi ve verimli olmalı. Yargı erkinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, özgür ve bilimsel akademik ortam, özgür medya ve internet ortamı, iyi tanımlanmış yetki ve sorumluluklar, kamu yönetiminde liyakat, ülkelerin rekabet gücünün önemli parametrelerindendir. Olağan demokratik işleyişten uzaklaşılması, önce yabancı sonra yerli iş insanlarını yatırımlardan soğutuyor; yaratıcılıktan, girişimcilikten uzaklaştırıyor. Bu nedenle, bir an önce yeniden olağan düzene geçilmesini ümit ediyoruz. Normalleşmenin getirisi çok yüksek olacaktır. Türkiye demokrasi ve hukuk devleti yolunda ilerledikçe, güç kazanıyor, ekonomisi güçleniyor, vatandaşların refah ve memnuniyeti yükseliyor. Demokrasi ve hukuk devleti yolunda ilerlemenin bir koşulu da herkesin kanun önünde eşit olmasıdır. 

KEYFİYETİN, KAYIRMACILIĞIN ARTTIĞI BİR BÜROKRASİDE SAĞLIKLI BİR EKONOMİ YÖNETİMİ YAPILAMAZ: Kuralların herkese eşit uygulanmasının önemini geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanımız da vurguladı. 'Hiçbir bakanlıkta, hiçbir kurumda, hiçbir teşkilatımızda, şahsımın adı kullanılarak herhangi bir sürecin tıkanmasına, kurallar-kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem' diyerek bu tür davranışlarda son dönemde görülen artıştan duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi. Gerçekten de keyfiyetin, kayırmacılığın arttığı bir bürokraside sağlıklı bir ekonomi yönetimi yapılamaz. Sağlıklı bir ekonominin olmazsa olmaz koşulu, adil rekabet şartlarının tesis edilmesi ve korunmasıdır. Adil rekabetin önemli bir ayağı da kamu ihaleleridir. Mevzuattaki son değişikliklerden sonra, kamu ihaleleri, yerli üretimi, bölgesel kalkınmayı ve teknolojik gelişmeyi teşvik etmekte etkin bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. İhalelere katılımın ve rekabetin artırılmasında elektronik ihaleler de etkili olmuştur. İdareye çok fazla takdir hakkı tanıyan ve yoruma müsait mevzuattan kaçınılması, kamu ihalelerine katılımı ve rekabeti artıracak ve adillik, şeffaflık, denetlenebilirlik ilkelerinin daha iyi hayata geçirilmesine zemin yaratacaktır. Bu çerçevede, sağlam bir ekonominin ön koşulunun, hukukun üstünlüğü ilkesinin bağlayıcılığı olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz. 

FETÖ OPERASYONLARI, 15 TEMMUZ DARBESİ, REZA ZARRAB DAVASI GİBİ OLAYLAR BU DURUMU TEYİT ETTİ: Son birkaç yıl içinde şahit olduğumuz FETÖ operasyonları, 15 Temmuz darbesi, Reza Zarrab davası gibi olaylar bu durumu teyit etti. Bir kez daha vurgulamak isteriz; milletimizin bekasına kasteden her türlü girişimi önlemek için başvurulması gereken kılavuz hukuk devleti ile bağımsız ve tarafsız yargıdır. Dünyanın bu kaotik ortamında, güçlü bir iktidara olduğu kadar güçlü bir  demokrasiye de aynı anda sahip olması, Türkiye'nin en önemli avantajı olacaktır."