İnsan nasıl radikalleşir, nasıl taraf değiştirir? Cihatçıyken İngiliz istihbarat ve güvenlik örgütlerine çalışmaya başlayan Eimen Dean'in ilginç öyküsü.
Abone olEymen Dean El Kaide'nin kurucu üyelerinden. Ancak 1998'te taraf değiştirip İngiliz güvenlik ve istihbarat servisleri için casusluk yaptı. Peter Marshall'a verdiği mülakatta Bosna ve Afganistan'daki yıllarını anlattı.
Dean, 1980'lerde Afganistan'daki Sovyet işgali nedeniyle cihadın asil bir kavram olarak görüldüğü Suudi Arabistan'da büyüdü. Yugoslavya'nın bölündüğü ve Bosnalı Müslümanların Sırp milliyetçilerinin tehdidiyle karşı karşıya kaldığı dönemde ergenlik çağındaydı. İleride El Kaide'nin Suudi Arabistan'daki lideri olacak arkadaşı Halit el Hac'la Boşnakları savunmak için yola çıktı:
Birkaç hafta öncesine kadar, Suudi Arabistan'da kafasını kitaba gömen, 'inek' diye tabir edilen biriydim. Birden kendimi elimde bir kalaşnikofla Bosna dağlarını turlarken buldum. Kendimi son derece güçlü hissettim. Kenarda durup izlemek yerine tarihin yazılmasına katkıda bulunduğum duygusuna kapıldım.
Aynı zamanda askeri eğitim kamplarına gidiyor, savaş ve savaş taktikleri hakkında kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir eğitim alıyordum. Üstelik bu eğitimi, farklı milletlerden müslümanlarla birlikte alıyordum. Amaçları Bosna halkını korumak için cihat yapmaktı. Bu bile tek başına çok etkileyici bir tecrübeydi.
Cihat okulu
Bosna savaşının sonuna doğru yoldaşlarımda bazı değişiklikler görmeye başladım. Hayatta kalanlar, daha batı karşıtı olmuşlardı. Uluslararası toplumun Bosnalı Müslümanlara komplo kurduğu hissi hakimdi. En azından böyle bir algı vardı ve bu algıyla batının İslam'la mücadele ettiğini düşünmeye başladılar. Böylece daha fazla radikalleşildi ve mücahitler, cihatçılara dönüştü.
Bosna, birçok El Kaide liderinin doğduğu bir cihat okulu oldu. (11 Eylül saldırılarının mimarı olmakla suçlanan) Halit Şeyh Muhammed oradaydı. Bosna'ya ileride işine yarabilecek kişileri tespit etmek için gelmiş gibiydi.
Yanyana oturduğumuz bir düğünde "Bosna'daki savaş bitiyor. Peki savaştan sonra ne olacak? Oradan oraya koşup Müslümanları kurtarmaya çalışacağız, sonra da başka birileri mi gelip bizim emeklerimizin üzerine oturacak? Bu döngüyü kırmamız ve İslam'a hizmet edecek başka bir cephe bulmamız, Müslüman dünyasında cihat ruhunu canlandırmamız gerek" diye konuştu.
Sanırım bu konuşma cihatın müslümanları savunmak yerine başka bir mecraya taşınacağının ilk belirtisiydi.
El Kaide'ye katılmak
Kandahar'a gidip Usame Bin Ladin'e bağlılık yemini etmeye çağrıldım.
Yeni katılan herkesle olduğu gibi Bin Ladin benimle de başbaşa görüştü. Bana yıllarca güçlük çekeceğimizi ve cihat davasının onunla başlayıp bitmeyeceğini söyledi.
Yere, yanına yere oturup, elimi Kuran'a basarak, 'İyi günde, kötü günde Allah düşmanlarına karşı sizlerle çarpışacağıma ve komutanlarımın emrine uyacağıma and içerim" diye yemin ettim.
Afganistan
Eymen Dean, Suudi Arabistan'da din konularında çok bilgiliydi.
Afganistan'da El Kaide'ye katılanları İslam'ın temelleri hakkında eğitmek ona düştü:
Radikalleşmenin tek bir yolu yok. Bazıları cihada katılma kararı almak için yıllarca düşünüyor, bazıları için birkaç dakika sürüyor. Bunlar azınlıkta ama dini görüşmelere katılanlar, bir gece alkol almakta oldukları gece kulübünden çıkıp günahlarından arınmak için doğrudan cihada katılmaya gelebiliyor.
Hepsi şehit olmak ve bir dereceye kadar günahlarından arınmak istiyordu. Bazıları 'yoruldum artık, biran önce şehit olmak istiyorum' diyordu, bazıları ise şehit olmadan önce mümkün olduğu kadar çok yaşayıp, Allah düşmanlarına dünyayı dar etmek istiyordu.
Şüpheler
1998'de Nairobi ve Darüsselam'daki Amerikan elçiliklerine düzenlenen saldırılar sırasında Dean Afganistan'daydı. Bu saldırılarda 12 Amerikalının yanı sıra 240'tan fazla sivilin öldüğünü öğrendi:
Sanırım korkmaya o zaman başladım. Daha bu başlangıçsa sonraki hedef ne olacaktı? Arjantin, Güney Afrika ve Mozambik mi? Amerikalıları Orta Doğu'dan çıkarmak için Afrika'daki Amerikalılarla mı çarpışacaktık?
Sonra, bir din alimi olarak, herşeyin meşruiyetinden kuşku duymaya başladım. El Kaide'nin müftüsü sayılan Abdullah el Mohaca'ya "Bundan hiç şüphem yok ama saldırılarda sivillerin ölmesini meşru kılan dini gerekçeleri anlatır mısın' dedim.
Bana "13. yüzyılda çıkan bir fetva var. Düşman sivilleri insan kalkanı olarak kullanırsa sivilleri öldürmeyi meşru kılıyor" dedi. Gidip o fetvayı buldum, Moğol saldırıları sırasında ancak kendi canın tehlikeye girecekse yapılmak üzere çıkarılmış bir fetvaydı. Nairobi ve Tanzanya'daki durumla hiçbir benzerliği yoktu.
Casusluk
Dean tedavi için bir Körfez ülkesine gitmiş ve dönmemeye karar vermiş. Ama onun yerine kendini İngiliz istihbarat servisi MI6'in elinde bulmuş.
Dört yıllık cihatçılıktan sonra Londra'da yedi ay boyunca ifade vermiş. Sonra "Afganistan'a gidip, bizim için çalışır mısın" diye sorulunca tereddütsüz "evet" demiş.
Daha sonra planlanan birçok saldırının ortaya çıkarılmasında rol oynamış.
Sekiz yıl önce bir Amerikalı yazar tarafından kimliği deşifre edilince işine son vermek zorunda kalmış.