BIST 9.765
DOLAR 35,16
EURO 36,45
ALTIN 2.932,40
HABER /  GÜNCEL

Bingöllü gencin feryadını dinleyin

Saldırıları yapanlar Bingöllü çıktı. Neden Bingöllü çıktı hiç merak ettiniz mi? Milliyet'ten Can Dündar, üç ay önce Bingöl'de konuştuğu bir gencin kızgın mesajını iletti.

Abone ol

Can Dündar'ın neden Bingöllülerin terör bataklığına saplandığını anlattığı köşe yazısı: Ab - ı Hayat'ın peşinde... Efsaneye göre bir zamanlar bir avcı, Doğu'da göllük bir yerde keklik vurmuş. Kanlı kekliği göllerden birinin sularında yıkamış. Torbasına atıp köyüne dönmüş. Eve gelip torbayı açınca keklik kanatlanıp uçmuş. Avcı, kekliği yıkadığı suyun "ab - ı hayat" olduğunu anlamış o zaman... "Ab - ı hayat", yani hayat suyu... Koşmuş yeniden dağlara... Bütün gölleri gezmiş, bütün suları tatmış. Ama bulamamış ölümsüzlüğün sırrını saklayan gölü... Ahali de o günden beri arar dururmuş. Lakin Tanrı, iksiri saklayan göl bulunmasın diye, bin göl yaratmış oralarda... O yüzden oraya kurulan kentin adı Bingöl olmuş. *** Ölüme karşı hayat arayışı, belki kuruluşundaki bu efsaneyle başlıyor Bingöl'ün... Önceki günkü Herald Tribune, "şiddetin beşiği" diye söz ediyordu Bingöl'den... İstanbul'u bombalayan intihar komandolarından Azad Ekinci, 1 yaşındayken babasını siyasi bir cinayette kaybetmişti. Mesut Çabuk ise, küçükken annesinin hastalanıp öldüğüne tanıklık etmişti. işsizliğin yüzde 80'lerde dolaştığı, Hizbullah'ın, PKK'nın cirit attığı, devletin sadece sopasıyla boy gösterdiği kent, onlardan birer terörist yaratmıştı. *** Gazetenin haberini okurken, 3 ay önce, Bingöl'ün Dört Yol çay bahçesinde konuştuğum işsiz delikanlıyı hatırladım. Yazıda tarif edilen gençlere benziyordu tıpatıp... Zayıf, sakallı, umutsuz, öfkeliydi. Milliyet'in TIR'ının yanaştığı şehir meydanında konuşmak istememiş, "Siz şimdi çekip gidersiniz, bizi yakındık diye cezalandırırlar burada" demişti. Yakındaki bir çay bahçesine gittik. 60 bin nüfuslu sinemasız şehirdeki yegane sosyal tesis sayılan, 500 işsiz kahvesinden birine oturduk. Tek göz evde 13 nüfusun üç inekle birlikte yaşadığını anlattı; Şehre 8 saatte bir su verildiğini... Kızların okula gönderilmediğini... Hastanede doktor bulunmadığını, hastaların Diyarbakır'a sevk edilirken yolda öldüğünü... Adam başına 3 polis düştüğünü... Depremde hasar gören 309 okulun kapalı olduğunu... Depremden sonra kiraların 50 milyondan 350 milyona çıktığını, polis, öğretmen, memur ailelerinin de kenti terk etmesiyle esnafın hepten işsiz kaldığını... 16 - 25 yaş gençler arasında esrarın yaygınlaştığını... 150'ye yakın köyün boşaltıldığını, 30 bin Bingöllünün İstanbul'a göçtüğünü... Çaresizliğin büyüdüğünü... *** Sonra, öfkeyle bulutlanan gözleriyle adeta benim üzerimden herkese bir mesaj vermişti: "Kapkaç teröründen yakınıyorsunuz ya... Onun çaresi burada... Güzel bir İstanbul'da, Ankara'da yaşamak istiyorsanız, önce burayı çözün: Sadaka istemiyoruz. Bu insanları üretime yönlendirin!" Bingöl'ün o zaman duyulmayan feryadı, şimdi Bingöllü bombacılar sayesinde dünya basınının manşetine taşınıyor. "Şiddetin beşiği"ni sallayan şehir, sarılmayan açık yarasından sürekli mikrop üretiyor. Ve anlaşılan, sadece kapkaç terörünün değil, her türden şiddetin çözümü, ülkede yoksulluğu ve cehaleti yenmekten, birlikte üretip, ürettiğimizi adilane üleşmekten geçiyor. Bombaların dehşeti altında, bin göl içinde arayıp durduğumuz Ab - ı hayat, işte burada...