BIST 9.625
DOLAR 35,26
EURO 36,77
ALTIN 2.964,00
HABER /  GÜNCEL

Binali Yıldırım'dan müjdeli haber!

Ayrıca liman tarifelerin de yüzde 75 oranında düşürüleceğini ifade eden bakanın açıklamaları sevindirdi.

Abone ol

Binali Yıldırım, taşımacılık şirketlerinin yılbaşından itibaren mazotun litresine 1 milyon 350 bin lira yerine 650 bin lira ödeyeceklerini açıkladı. Ayrıca liman tarifelerin de yüzde 75 oranında düşürüleceğini ifade eden bakan, böylece deniz taşımacılığında patlama gerçekleştireceklerini aktardı. İnternethaber adına ilettiğimiz röportaj teklifimizi kırmayan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile makamında bir saati aşkın görüştük. Görüşme süresini neden yazdığımı, bu sürenin neden önemli olduğunu anlamamış olabilirsiniz. Şöyle anlatayım o zaman; bu günlerde gündemi hayli yoğun olan bakanla görüşmek isteyen bir çok basın mensubu bulunuyordu o gün bakanlıkta. Ancak internethaber’i yakından izlediğini öğrendiğimiz Ulaştırma Bakanı bize randevu saatini aşan bir zaman ayırınca, dışarıda bekleyen ve aralarında bir gazetenin genel yayın yönetmeni dahi bulunan ulusal basın temsilcilerinin yüzüne de gergin ifadeler gelip yerleşti doğal olarak. İtiraf etmem gerekir ki, bakanla oldukça sıcak geçen röportajımı bitirip çıktığımda hınzır bir gülümsemeyle geçtim yanlarından. Yok yok, gazeteci arkadaşlarımla bir alıp veremediğim yoktu! Hoşuma giden, bundan birkaç yıl önce dikkate bile alınmayan internet medyasının bugün devletin en ciddi kurumlarında bile bu denli ciddi ve saygın karşılanmasıydı. Hiçbir siyasal partiyle, hiçbir sermaye gücüyle göbek bağının olmaması ve bağımsız kalmayı başarabilmesiydi internet medyasını ve tabi ki internethaber’i saygın ve güvenilir yapan. Bir kez daha doğru yerde, doğru işi yaptığımı düşündüm ağır adımlarla bakanlık binasını terk ederken… Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 59. Hükümetin bir yıldır hakkında belki de en çok haber üretilen bakanlarının başında geliyor. Basınla ilişkilerinin pek de sıcak olmadığını bildiğimden ilk sorum bu oluyor; “Basın sizi neden sevmiyor, yoksa siz mi sevmiyorsunuz basını?” diyorum. Gülüyor bakan. “Evet…” diyor, “doğru beni en çok medya kızdırıyor.” “Ama…” diyor ve hemen ekliyor, “beni kızdıran medyanın haber yapması değil, yalan haber yapması. Ben mizaç olarak çok fazla konuşmayı sevmiyorum. Ancak yaptıklarımızı, başardıklarımızı anlatmayı tercih ediyorum. Basın ise biz konuşmayınca doğruluğunu teyit etmeden haber yapıyor. İşte buna kızıyorum.” Eh, böylece sayın bakanla basının arasındaki buzların neden bir türlü erimediği de açığa çıkmış oluyor. Bilindiği gibi Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ihtisas alanı denizcilik. Zaten Başbakan Tayip Erdoğan ile yolları da, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsleri İşletmeleri(İDO) Genel Müdürü olmasıyla birleşmiş. O günden bugüne de ayrılmıyor Tayyip Erdoğan’ın ekibinden. Şimdi ise kabinede, başbakanın sağ kolu tabir edilen birkaç kişiden biri olarak gösteriliyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile röportajımızın tamamını internethaber’in çok yakında öğreneceğiniz sürpriz yayınına saklıyor ve sizin için seçtiğimiz sorulara geçiyoruz; Denizcilere vergisiz yakıt müjdesi! Deniz taşımacılığında transit yük oranı Türkiye’de yüzde 2 oranında iken, komşu Yunanistan’da bu oran yüzde 70’lere varıyor. Türkiye denizlerini ve denizcilikten gelen potansiyeli neden iyi değerlendiremiyor? Bugüne kadar değerlendiremiyordu. Türkiye’nin 8 bin 400 km. sahil şeridi var ancak yük taşımacılığı yüzde 2’lerde. Fakat biz Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana yapılamayan bir şeyi yaptık. Denizciliğimizin gelişmesi için çok önemli bir reform gerçekleştirdik. Belki bunu kamuoyu bilmiyor. Temmuz ayında çıkardığımız bir Bakanlar Kurulu kararıyla, Türkiye sahilleri arasında ve iç sularda taşımacılık yapanlar için özel tüketim vergisi sıfırlanmış yakıt vereceğiz. Bunun anlamı şu; şu anda mazotun litresi 1 milyon 350 bin lira. Yılbaşından itibaren ise litresi 650 bin liraya gelmiş olacak. Ayrıca limanlardaki tarifeler de yüzde 75 oranında düşürülecek. Böylece deniz taşımacılığında adeta bir patlama gerçekleşecek. Dünya limanlarında Türkiye’nin deniz ticaret filosunun yaşlandığı konuşuluyor. Filonun yenilenmesi ile ilgili çalışmanız var mı? Yenilenmeyle ilgili, Deniz Ticaret Odası’nın ve Eximbank’ın müşterek çalışmaları var. Biz bakanlık olarak da birtakım çalışmalar yapıyoruz, ama ülkenin ekonomik şartları yeni yatırıma kaynak ayırmayı oldukça zorlaştırıyor. Fakat, ekonomideki düzelmeye paralel olarak bu yönde gereken katkıları sağlayacağız. Ama artık bizim denizcilerimiz, uluslararası finans kaynakları bulup, onlardan yararlanarak filolarını yenileyecek duruma geldiler. Bizim, ancak tersanelerimizdeki iş kapasitesini artırmak, onlara yurtiçinden ve yurtdışından yeni projeler sağlamak için gerekli desteği vermemiz lazım. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor. Boğazdan geçen gemilere radar takibi başladı Önümüzdeki yıllarda İstanbul Boğazı’ndan geçecek petrol yüklü tanker sayısında artış olacağı tahmin ediliyor. Bu hassas konuda Bakanlık olarak ne gibi önlemler alıyorsunuz ? Bunlarla ilgili çok önemli bir projenin birinci kısmını yürürlüğe soktuk. Yeni trafik yönetim sistemi. Boğazlardan geçecek tüm gemilerin, elektronik ortamda radarlarla çekilmiş fotoğraflarıyla an an takip edildiği bir sistem var. Bir merkezi İstinye’de, bir merkezi de Çanakkale’de olacak. İstinye’deki merkez faaliyete geçti, çalışıyor. Çanakkale’dekinin deneme çalışmaları yapılıyor. Böylelikle Çanakkale’den veya Karaburun’dan giren bir gemi, Ege’ye yahut Karadeniz’e çıkıncaya kadar her noktada takip edilecek, yapılan yanlışları kaydedilecek ve böylelikle kazaların önlenmesi yönünde çok ciddi bir kazanım elde edilmiş olacak. Bu önlemin alınması, tanker facialarını önlemekte yeterli olacak mı? Kazaları önlemek mümkün değil. Kazaların hala çoğu insan hatasından kaynaklanıyor. Ne kadar modern cihazlar yerleştirirseniz yerleştirin, insan unsuru hala en önemli rollerden birini oynuyor. Bizim tedbirimizi bunlardan önce almamız lazım. Bilhassa Rusya’da çıkarılan petrol ve doğalgaz taşınması son yıllarda arttı. 400 milyon ton ham petrol taşınıyordu. Biz de diyoruz ki, boğazları genişletme şansımız olmadığına göre, buradan geçecek trafiği mecburen fiziki olarak sınırlamak zorundayız. Bu ticarete engel olma, taşımacılığa engel olma amacı gütmüyor. İstanbul gibi dünyanın gözbebeği, tarihi geçmişi olan, kültürel, turizm cenneti olan şehrimizi gözümüz gibi korumamız lazım. Çevremizi korumamız lazım. Bunun için de milyonlarca dolar vererek bu sistemleri kurduk. Bu sistemler sayesinde kontrollü geçişler daha emniyetli olarak sağlanacak. Ulaştırmayla ilgili son günlerin tartışılan konularından biri de bakanlığınızca hazırlanan, Meclis’te görüşülerek kabul edilen karayolu taşıma kanunu tasarısı. Bu tasarıyla temel amacınız neydi? Ulaştırma bakanlığı ilkleri yapıyor. Bu da onlardan bir tanesi. Türkiye’de 50 yıldan beri kara taşımayla ilgili kanun yok. Biz gelir gelmez oturduk, sektör temsilcileriyle, parlamenterlerimizle, uzmanlarla bir araya geldik. Türkiye’de kara taşıma kanunu çıkması gerektiğine karar verdik. Bu konuda herkes söyleyeceğini söyledi ve herkesi anlaşacağı bir metin parlamentoya gönderildi. Muhalefeti ve iktidarıyla üzerinde tek kelime konuşulmadan 46 maddelik kanun bir saatten kısa bir sürede çıktı. Şimdi ondan sonra yönetmelikleri var. Bunlar da hazırlandı yine sektörün görüşüne sunuluyor. Sektör temsilcilerine, sivil toplum örgütlerine gönderdik. Ondan sonra uygulama net olarak başlamış olacak. Kanun üç önemli şey getiriyor. Bu sektörde verilen hizmet kayıt altına alınıyor. Sektörde kamyonculuk, otobüscülük, tamamen bir kargaşa içinde, ihtiyaç fazlası filolar var. Yaşlı filolar var, istiap haddine uymayan taşıma modelleri var. Bütün bunları esas ve usule bağlayan derli toplu bir kanun. Kamyoncuları unutmadık! Peki kanunla ilgili tartışmalar nereden kaynaklanıyor? Tabii kanunun tanıtılması lazım. Bu faaliyetleri de yapıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda bu konularda iki üç tane toplantı, seminer oldu. Sektör temsilcileriyle bir araya geldik ve bu kanunun neler getirdiğini hepsine teker teker anlattık. Onların bu konuda kafalarındaki sorular cevap bulmuş oldu. Örneğin bu kanunda kamyoncular unutulmuş falan diyorlardı, halbuki böyle bir şey yok. Kanunda yurtiçi ve yurtdışı yolcu ve eşya taşımacılığı diye tanımlandı. Yoksa kamyoncu, otobüsçü, taksici, at arabacı gibi tanımlar koymak kanunun ruhuna aykırı. Taşımacılığın türünü veriyor. Dolayısıyla kullanılan taşıma araçları kanun içinde kendine yer buluyor. Ayrıca koli kargo taşıyıcıları bugüne kadar hep kaçak çalışıyordu. Kanun buna da yasal çerçeve getirdi. Yine son yıllarda moda olan lojistik şirketlerine de bir tanım getirdik. Taşıma aracıları, komisyonculara yine bir tanım getirdik. Böylece bütün sektörü kucaklayan, düzene bağlayan bir kanun ortaya çıkmış oldu.