Başbakan Binali Yıldırım, Afyonkarahisar'da Ticaret Odası'nda konuştu, bankacılara bir uyarıda bulundu. Yıldırım, bankaların tefeciliği bırakarak ekonomiye dönmeleri gerektiğini kaydetti.
Abone olAfyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası'nda konuşan Başbakan Binali Yıldırım, bankacıları sert bir dille uyardı. "Tefeciliği bırakın, gerçek ekonomiye dönün" diyen Başbakan, "Yarın bir gün ekonomiye kaynak aktarmaya çalışacaksınız ama geç olacak" diye konuştu.
Başbakan Yıldırım'ın gündeminde Gülen örgütüne yönelik soruşturmalarda yaşandığı iddia edilen mağduriyetler ve bölgedeki krizler de vardı.
Yıldırım'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Ya yaparsınız ya da biz yaptırırız"
"Bankacıları buradan uyarıyorum. Lütfen reel sektörün sesine kulak verin. Tefeciliği bırakın, gerçek ekonomiye dönün. Yarın bir gün ekonomiye kaynak aktarmaya çalışacaksınız ama geç olacak. Duyduğunuz her haber üzerine 'Aman biraz daha teminatları artıralım, biraz daha faizleri artıralım.' Bu, akıllı insan işi değil. Yok etmeyi değil, yaşatmayı hedef alın. Ya bunu kendiliğinizden yaparsınız ya da size bunu yaptırırız arkadaşlar."
"Türkiye'nin ekonomisinin görünümüyle, bankaların görünümü örtüşmüyor. İş aleminin duruşuyla, bankalarımızın duruşu birbiriyle uyuşmuyor. Bu da Türkiye'ye yakışmıyor. Bu arkadaşların hepsini toplayacağız, bir kez daha uyaracağız. Bizim de yapacağımız elimizde araçlarımız var ama biz istiyoruz ki ekonomi kendi kurallarıyla çalışsın."
"FETÖ'nün ayrı bir algı operasyonu"
"Demokrasinin merkezi, beşiği diye payelenenler maalesef bu olayda suçüstü yakalanmıştır. Onlar kendilerine yakışanı yaptı. Biz gerçek dost kim, kim değil bunu anladık."
"Mağdur edebiyatını bir kenara bırakalım. Herkes yaptığının hesabını verecek. Yağma yok, verecek hesabını ki bir daha böyle bir işe kalkışılmasın. Yargı işine bakıyor, gereğini yapacak, gerekli hükümler verilecek, cezalılar cezasını çekecek. Bunun için 'mağdur' söylemlerinin de bir temeli yoktur, bu da FETÖ terör örgütünün ayrı bir algı operasyonudur."
"Deccal bunlar Deccal"
"Din, başımızın üzerinde erişilmez bir yerde olması lâzım. Ağzımıza indi mi o zaman felaket, sorun başlar. İşte Irak'a bakın, işte Suriye'ye bakın. Öldüren de 'Allah' diye öldürüyor, ölen de 'Allah' diye ölüyor. Ölürken de 'Allah' diye bağırıyor. Bir de Müslüman olduklarını söylüyorlar. Ne Müslüman'ı? Deccal bunlar Deccal..."
"Mezhep meselesi çok tehlikeli bir iştir. Eğer bu mezhep işini önleyemezsek bölgede, büyük bir felaket olur. Bizim ülkemizde hiç Yezid isminin kullanıldığını bilir misiniz? Hiçbir yere Yezid adı verilir mi? Bizim camilerimizde bakın levhalara, Allah, Muhammed, Ebubekir, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin diye devam eder. Biz de öyle Şii-Sünni ayrımı olmaz. Bizim için Ehl-i Beyt esastır, Yaradan esastır, Peygamberimiz esastır, onun sahabileri, Ehl-i Beyt'i esastır. Hazreti Hüseyin vakasının en büyük mağduru Müslümanlardır. Onun için bu tehlikeli ayrışmaya da asla prim vermiyeceğiz. Irak'taki bizim feryadımız da budur."