Bin Ladin, Nejad ve İslâm!
Onun içindir ki, İslâm’ın “savaşan, yakıp, yıkan” yüzü sözde İslâmi terörü lânetlemeliyiz…
Mevlâna diyor ki; “Tavus kuşunun
kanadı düşmandır kendisine, nice padişah vardır ki güç ve
gösterişleri sebep olur helâklerine…”
Bin Ladin, Nejad ve
İslâm!
Gelecekte dinin (hangisi olursa
olsun) insanlık için daha da değerleneceğine inandığım için bazı
yozlukları görünce yazmadan duramıyorum.
Kutsal Kitabımızın yanlış anlatılma
ve yanlış anlaşılmasındaki tehlike canımı
sıkıyor.
Düşünebiliyor
musunuz?
“İslâmiyet”
denince akla;
Usame Bin Ladin
geliyor,
Ahmedi Nejad
geliyor.
* * *
Birincisi azılı bir
terörist…
Çünkü yaptığı bütün
vahşeti, “İslâmiyet
adına” diyerek
üstleniyor…
Ama aynı adam,
Irak işgal edilirken ortaya çıkmadı.
Tek bir
Amerikalıyı tehdit
etmedi.
İşgal sırasında
Amerika’da tek bir
bomba patlatmadı.
Ne zaman işgal savaşı
bitti, Amerika “evimize
dönüyoruz” dedi, yeniden
bombalar patlatmaya, suikastlar tertiplemeye
başladı.
Adam sanki
Irak’taki işgalin bitmesini istemiyor gibi.
Neden acaba?.
* * *
Diğeriyse bölgenin
"mikseri"...
Tam,
"Yaşasın, barış istiyor; nükleer silâh
üretiminden vazgeçecek" diye seviniyoruz çünkü Ahmedî Nejad sakinleştiğinde petrolün varil fiyatı
35 Dolara
kadar düşüyor...
Ama hemen arkasından bir bakıyoruz
arkadaş celâllenmiş...
Haydi; petrolün
varili 100
Doları geçiyor.
Yani dünyadaki
7
Petroldevinin yüzlerini
güldüren Nejad, fukara
milletlerin cebindeki paraları Petrol devlerinin cebine
aktarıyor...
Ve bizim Başbakanımız işte bu adama
güvenip çok tehlikeli bir oyunda ülkeyi ateşe
atıyor...
Onun içindir ki
gerçek İslâm
dinini bütün dünyaya
anlatmalıyız.
Onun içindir ki,
İslâm’ın “savaşan, yakıp,
yıkan” yüzü sözde İslâmi
terörü lânetlemeliyiz…
Türkiye’nin büyük
kumarı
Uranyum takasına
dikkat!..
Bunu
“başarı”
olarak anlatanlara
katılmıyorum…
Erdoğan
ve Davutoğlu fazla gaza
geldiler…
“Başarı Sarhoşluğu”
yaşıyorlar…
Aslında amaç
İran’ı sistemin içine çekmek değil…
Asıl amaçları
İsrail’i, oyun dışı
bırakmak…
Ama unutulmasın ki egemen güçler
başarıya bile bir yere kadar tahammül
gösterirler…
O
“Bir Yer”
izin verdikleri
yerdir…
Ermenistan’la “barış” bile bir yere
kadardır…
Uranyum takası Türkiye’nin başını
öyle bir belâya sokar ki; İsrail düşmanlığı yapalım derken (ki
İsrail’in eleştirilmeyecek yanı yok) iş o noktaya varır ki, asıl
düşmanlığı kendimize yaptığımızı fark ettiğimizde çok geç kalmış
oluruz.
Amerika’nın, İsrail’i yeni
politikaları gereği sildiği bir süreçte
İran’la fazla yakın olmak, Amerika’yı
yeniden İsrail’e
yaklaştırabilir…
Hükümet çok tehlikeli bir kumar
oynuyor…
Milletten, Bey’ine
öğütler!..
Ey,
Recep Tayyip
Bey,
Beysin…
Bundan gayrı
öfke
sana, gönül alma
bize.
Suçlama
sana, katlanma
bize.
Bundan geri
yanılgı
sana, uyarı
bize.
Acz
sana, yardım
bize.
Huysuzluk
sana, hoşgörü
bize.
Anlaşmazlıklar, çatışmalar
sende, adalet
bizde.
Kötü göz sana, şom ağız sana, haksız
yorum sana,
BAĞIŞLAMAK
bize.
Ne zaman
Allah’ım?..
Askeri demokrasi diye
“Absürt”
bir tanım vardı bir
zamanlar…
Elbette askeri yönetimin demokrasisi
olmaz ama kabul etmeliyiz ki askeri yönetim dönemleri
ekonominin “sıfır” sorun
yaşadığı dönemlerdir…
Neden?..
Çünkü bakanlıklara parti
teşkilâtlarının emrinde çalışan partili milletvekilleri değil,
atandığı bakanlığın uzmanı olan kişiler
getirilmişti.
Demokrasi dönemlerinde ise birkaç
uzman bakandan başka diğerlerinin hepsi (Başbakan dâhil) sığ
bilgiye sahip, ticarette
veya kendi mesleğinde başarılı olamamış
avukat, mühendis, doktor, eczacı, doktor,
mimar, muhasebeci gibi
serbest meslek sahipleriydi.
Allah’ım!..
Biz Türkler ne zaman hem gerçek demokrasiye ama hem de Avrupa, Amerika veya Japonya gibi mükemmel kültürü ve eğitimi olan bir Başbakan veya Cumhurbaşkanı’na sahip olacağız?..
Biz Türkler ne zaman hem gerçek demokrasiye ama hem de Avrupa, Amerika veya Japonya gibi mükemmel kültürü ve eğitimi olan bir Başbakan veya Cumhurbaşkanı’na sahip olacağız?..