BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55

Bill Gates COVID-19 salgınını nasıl öngördü? Neden konunun bu kadar içinde? Salgında parmağı mı var?

Dünyanın ikinci zengin adamı ve dünyanın en büyük yazılım şirketlerinin birinin sahibi olan Bill Gates epidemiyolojik konularda neden konuşur?

Dünyanın ikinci zengin adamı ve dünyanın en büyük yazılım şirketlerinin birinin sahibi olan Bill Gates epidemiyolojik konularda neden konuşur?

Dünyada salgın hastalıklar ile ilgili onca uzman varken medya neden bu adama mikrofon uzatıyor?

Akla gelen olağan sorular bunlar. Tabi bu sorulara cevap vermek yerine onlara soru ekleyen olunca konu bir anda yön değiştirebilir…

Derin ve karanlık güçleri temsilen mi ortaya çıktı?

Yenidünya düzenin kurucuları ve perde gerisindekilerle mi ilişkili?

Sorular ilerliyor ve komplolar sıralanıyor.

Bu soruların ve komploların temelinde ise Gates’in telefondan telefona, WhatsApp grubundan diğerine dolaştırılan 2015 yılındaki TED konuşmasında yaptığı isabetli öngörüler var.  Bill Gates, konuşmasında Ebola virüsü ile ilgili bir dizi değerlendirme yaptıktan sonra, “Bir dahaki sefere o kadar şanslı olmayabiliriz. Enfekte olmuş insanlar, henüz hastalık belirtileri ortaya çıkmamışken uçağa binecekleri veya markete gidecekleri bir tür virüs ortaya çıkabilir” diyor ve virüsün oldukça hızlı bir şekilde yayılabileceğine dikkat çekiyor. Bir de virüs fotoğrafı paylaşıyor konuşmasında.

Hastalık ile ilgili detayları bu kadar önceden bildiğine ve virüsün resmini bile önceden gösterdiğine göre aslında dünya nüfusunu azaltmaya çalışan kişi kendisi mi?

COVID-19 salgınından bu yana sırayla her ülkeyi virüs salgının sebebi ve planlayıcısı gören ve bu konuda gettolarında propaganda yapanların komplolarında malzeme tükenince, yaygın deyimi ile “ihale Gates’e kaldı.”

Öyle ya, dünyanın en zenginlerinden biri. Normalde bilgisayar yazılım uzmanı. Bu konuda şirketi var ve tuhaf bir şekilde salgını yıllar öncesinden öngörüyor ve bu konuda bir uzman gibi konuşuyor.

Peki, mesele tamamen farklı olabilir mi?

Kadim vakıf geleneğine sahip bir geçmiş ile övünenlerin çok olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Eskiden eğitim kurumlarından sağlık hizmetlerine, aşevlerinden konaklama hizmetlerine kadar birçok servisin hayırseverlerin bağışları ile yürüdüğünü de biliyoruz.

Tarihte güzel tarafları ile hatırladığımız bu geleneğin bir süredir azaldığı, format değiştirdiği ve şova dönüştürüldüğünü de acıyla görmekteyiz.

Aynı insani refleksler ile ancak tamamen farklı bir yönetim ve organizasyon mantalitesi ile bir vakıf geleneği batı dünyasında hala var. Kâr amacı gütmeyen organizasyon geleneği oldukça gelişmiş durumda ve zengininden fakirine herkes bir şekilde bu organizasyonlara katkıda bulunuyor batıda. Tamamen inanç temelli olanından tamamen insani kaygılarla kurulmuş olanına, bilimsel olanından kültürel ve sanatsal olanına kadar oldukça geniş yelpazede hayır kuruluşları mevcut.

Bill Gates de eşi Melinda Gates ile beraber 2000 yılında kendi adlarını verdikleri bir vakıf kurmuşlar ve bugün vakıf 50 milyar doların üzerinde bir bütçe ile dünyanın en büyük özel vakfı olarak faaliyet gösteriyor. 2006 yılından itibaren kademeli olarak Microsoft firmasındaki yöneticilik işini bırakarak 2014 yılından beri sadece vakıf ile ilgileniyor Bill Gates. Vakıf sadece 3 alana katkı sunmaya çalışıyor.  Çok kısa bir şekilde “gelişmekte olan ülkelerde ağır yoksulluk ve kötü sağlık sistemleri ile Amerika'nın eğitim sisteminin başarısızlıklarını” hedef alanı olarak belirlemişler ve servetlerinin yarısını bu konudaki hayır işlerinde kullanmayı taahhüt etmişler. 2005 yılından bu yana dünyanın her tarafından üniversiteleri, araştırma enstitülerini,  özel şirketleri ve hayır kurumlarını karşılıksız olarak ve proje bazlı destekliyor vakıf. Yeter ki araştırma ve geliştirme faaliyetleri yukarıdaki sorunların çözümü ile ilgili olsun. Bu destekleme faaliyetleri de projelerde şeffaf bir şekilde açıklanıyor. Özellikle açlıkla mücadele ve sağlık konularında destekledikleri kişi ve kurumlar ile yakından çalışan Gates, dünyadaki sorunlara ve farklı çözüm perspektiflerine oldukça hakim.

Salgın hastalıkların yayılım dinamikleri üzerine çalışan ve bu konuda modeller oluşturan bir bilim dalı var. Dünyanın her yerinden binlerce insan, onlarca yıldır hastalık yayılım dinamiğini araştırıyor ve bunlara kafa yoruyor. Bunlara farklı virütik hastalıklar da dâhil olmak üzere. Bu çalışmaların bir kısmına maddi destekte bulunan Bill Gates’in 2015 yılında yapmış olduğu konuşması da bu konudaki çalışmaların ve birikimlerin kendine kazandırdığı vizyondan. Yoksa Gates ne müneccim ne de salgın üreten bir “villian”. Ayrıca o virüs resmi de sanıldığı gibi COVID-19’un kafa resmi değil. Geniş bir virüs grubunun temsili resmi. Bu konuda emek harcayan, ancak onun kadar medyayı etkin kullanmayan uzmanların da sesi oluyor Gates.

Maalesef her mevzuda bir çapanoğlu arama huyu, gelişmemiş toplumların ortak hastalığı. Her hayır faaliyeti bu topraklarda yıllardır bir ajanda gölgesinde yürütüldüğü için gerçek hayır kuruluşları ve gerçek hayırsever kavramlarını unutmuş haldeyiz. Sivil toplum kuruluşlarımız da yıllarca ne “sivil” oldu ne “toplum” diye bir hedef güttü ne de gerçek anlamda “kuruluş” hüviyeti kazanabildi.

Dünyanın en zengin insanlarından birinin servetinin yarısını ve mesaisinin tamamını hayır işlerinde kullanabilmesini anlamıyoruz aslında. Zira Bill Gates kadar olmasa da Müslüman dünya zengin insan dolu. Servetleri ile Avrupa’da futbol kulübü alan ya da sarayına altın klozet yapan Müslümanların yaşadığı bir toplumun bu tür hayır işlerini anlamamasını normal karşılayabiliriz. Ancak sorun sadece bu şekilde aşırı zenginlerin bencillikleri de değil.

Dünyada liderlerin, yöneticilerin ve devletlerin oldukça hazırlıksız yakalandığı ve bu yüzden oldukça kötü bir sınav verdiği şu küresel salgın günlerinde, uzun süredir daha güçlü sağlık sistemleri için mesaisini ve parasını harcayan bir kişiyi günah keçisi ve komplonun sebebi göstermek yerine ondan dersler alalım. Hatta onu, vakfını ve çabalarını genel anlamda Doğu toplumlarının özelde de Müslümanların hayırseverlik kavramını yeniden keşfetmeleri için örnek olarak kullanalım.  Onu suçlamak yerine söylediklerine kulak kabartalım.

Belki o zaman bu felaketten doğru dersler çıkararak bir sonrakine daha hazırlıklı oluruz.