Bilim Kurulu Üyesi Prof. Demircan: Hastaların yüzde 50'si hastaneleri aşırı kullanıyor
"Hastaların yüzde 50'si hastaneleri aşırı kullanıyor" diyen Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demircan, koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde hastaneye giden hasta sayısının dörtte bir oranında düştüğünü söyledi.
Abone olDemircan, "Normal Türkiye'de hastaneye başvurması gereken bunun yarısı diye tahmin ediyoruz. Diğer yarısı yani yüzde 50'si biraz daha aşırı kullanan insanımız" dedi.
Prof. Dr. Ahmet Demircan, hastanelerde normalleşme süreci için hazırlıkların yapıldığını belirterek, vatandaşlara çok gerekli değilse acil servislerin aşırı kullanılmaması uyarısında bulundu.
Uyarıları sıraladı
Prof. Dr. Demircan, şöyle konuştu: Koronavirüs salgını nedeniyle maske ve mesafeli hayatın bir süre devam edecek. Maskesiz hastaneye gelmeyeceğiz, hastanelerde refakatçi sayısını azaltacağız. Çalışanlarımız kendi koruma önlemlerini alacaklar. Bekleyen hastaların ameliyatları, tedavileri başlayacak. Her hastane normalleşme için çalışıyor. Hem sağlıkçılara hem de halkımıza iş düşüyor. Sağlıkçılarımız, daha seyrek randevular ile insanları bir arada enfekte etmemeye, bekleme salonlarını kalabalıklaştırmamaya özen gösterecek.
"Çok gerekli değilse acil servislerimizi aşırı kullanmasınlar"
Prof. Dr. Demircan, koronavirüs döneminde hasta sayısı normalin dörtte bir oranına düştü. Normal Türkiye'de hasta popülasyonu veya hastaneye başvurması gereken bunun yarısı diye tahmin ediyoruz. Diğer yarısı yani yüzde 50'si biraz daha aşırı kullanan, insanımız. Acil servislerdeki dolulukları görüyordunuz. Şu an çok düşük, koronavirüs öncesi dönemde çok yüksek. Bunun ortasını bulmak gerek. Hastanelerimizi gerekiyorsa, çok elzemse kullanmak, değilse kullanmamak lazım. Halkımız çok gerekli değilse acil servislerimizi aşırı kullanmasınlar. İhtiyaçları varsa hiç çekinmeden gelsinler, bunu başta belirtiyoruz.
"Basamak basamak gidelim"
Prof. Dr. Demircan, önce aile hekimlerine gidilmesi gerektiğini ifade ederek şunları kaydetti: Basamak basamak gidelim. Lütfen bunu Türkiye'ye yerleştirelim. Böyle olursa hem hekimlerimizin hem de hastalarımızın işi daha kolay olacak. Bu aile hekimlerimizde başlanır. Orada çözülemeyen bir durum varsa bunun ikinci basamağı hastanelere gitmek. Buralarda çözülemeyen, gerçek anlamda uzman hoca ihtiyacı varsa eğitim araştırma hastaneleri, şehir hastaneleri ve üniversite hastanelerine gidilmeli. Biz çoğunlukla tersten gittiğimiz için üniversiteler, eğitim araştırma hastanelerinde çok kalabalık oluşturuyoruz. Gereksiz tetkikler, tekrar tekrar tetkik yapmak zorunda kalıyoruz. Ülke için zor, sağlık çalışanı, hasta için zor. Halkımız çok konuda anlayış gösterdi. Bundan sonra da optimum düzeyde, gerçek ihtiyacı varsa gelmeli yoksa ileri dönemde randevu oluşturabilir. Bu konuda halkımızdan duyarlılık istiyoruz.
"Aşının önemi koronavirüste ortaya çıktı"
Koronavirüs salgını sürecinde bazı kişilerin çocuklarının aşılarını ihmal ettiğini belirten Prof. Dr. Demircan, şöyle devam etti:
Koronavirüs gelince herkes bir refleks olarak çekildi. Böyle olunca insanlar çocuklarını da zamanı gelmiş kızamık, kabakulak, tüberküloz aşılarına götürmedi. Kızamık, kabakulak, tüberküloz var bunlardan korunmamız lazım. Bunun en iyi yolu da aşı. Aşının önemi koronavirüste ortaya çıktı. Herkes dört gözle aşıyı bekliyor. Öbür hastalıklar için hazır aşı varken bunu kullanmamız lazım. Tedbirli gidelim, maskeli gidelim, randevuyla gidelim, zamanında olan aşılarımızı olalım ki ekstra bunlar gelmesin. Bir hastalıkla, iki hastalıkla mücadele etmek daha zor olur. Hem aşı yapılan merkezler, hastaneler daha çok tedbir aldı. Hijyen kurallarına uyarak gelip, aşılarını olurlar. Kızamıkta yaşadık. Eskiden kızamık çok daha öldürücü bir hastalıktı. Bunlar da virüs hastalığı, bunlar da ağır seyredebiliyor. Koronavirüste çocuklar şanslı. Çok fazla enfekte olmadılar, çok ağır geçirmediler. Çocuklar daha avantajlıyken gelip, aşılarını yaptırırsak daha ağır hastalıklara maruz kalmazlar.
Kan bağışı
Prof. Dr. Demircan, kan bağışının önemine de değinerek "Koronavirüsten dolayı hastalar kan bağışından çekildiler. Hastanemize çadır kurduk, hastanenin içine girmeden orada bağış yapabilsin diye. Tedbirler arttı, bütün önlemleri aldık. Hastanelerin ve Kızılay’ın kan bankaları güvenli yerler. Bir vatandaşlık görevi olarak kan bağışı yapmamız lazım. Bir kandan üç tane kan ürünü elde ederek, 3 kişiye hayat verebiliyoruz. Kan tam anlamıyla ilaçla yerine koyulacak bir ürün değil. Lütfen hepimiz kan bağışında bulunalım. Stoklarımızı doldurmakta fayda var, şimdi tam zamanı" dedi.
"Sağlık çalışanlarına vefa borcumuz var"
Koronavirüs sürecinde sağlık çalışanlarının canla başla çalıştığını kaydeden Prof. Dr. Demircan, şu ifadeleri kullandı:
Koronavirüs Türkiye’ye girince herkes seferber oldu. Cumhurbaşkanımız, Sağlık Bakanımız, bakan yardımcılarımız, Bilim Kurulu önder oldu, rehberler oluşturuldu. Sağlık çalışanlarına sorgusuz sualsiz nöbet yazıldı, herkes koruyucu önlemler alarak nöbetine geldi. Maske yüze oturmuş, iz çıkarmış, tulum giymiş, su geçirmez olduğu için içinde terlemişsiniz. Bu şekilde hiçbir beklenti gözetmeden çalıştılar. Nasıl bir savaşta asker gidip savaşıyorsa enfeksiyonla savaşmak da sağlık çalışanlarının işi diye düşünüp, bu bilinçle girdiler. O dönemde evine gitmedi, çocuğunu sadece uzaktan gördü, sarılamadı. Zaman zaman kimisi enfekte oldu. Sırf başkasının hayatını kurtarmak, iyileştirmek için. Bu insanlara bir vefa borcumuz var. Maddiyattan ziyade manevi borcumuz var. Biz onlara bundan sonraki meslek hayatlarında saygı duymamız ve ne sözle ne fiziksel sağlık çalışanına şiddet kavramını bitirmemiz lazım. Sağlıkta şiddeti bitirelim, onlara vefa borcumuzu böyle ödeyelim.