Hayrettin Karaman bu son yazısıyla da çok tartışalacak, zira Bilal Erdoğan'ın operasyonlarla adı gündeme gelen TÜRGEV vakfı için adeta fetva verdi.
Abone olMuhafazakar çevrede duayen kabul edilen ünlü ilahiyatçı Hayrettin Karaman, TÜRGEV için yazdığı yazıyla gündeme oturdu.
Karaman, Bilal ve Sümeyye Erdoğan'ın yönetiminde olduğu TÜRGEV için adeta fetva verdi.
TÜRGEV, 17 Aralık operasyonundan sonra yolsuzluk iddiaları ile gündeme oturmuştu. Vakfın yönetim kurulunda Başbakan Erdoğan'ın çocukları Bilal Erdoğan ile kızı Sümeyye olunca, Cemaatin kasıtlı olarak TÜRGEV'i hedef aldığı öne sürülmüştü.
Yeni Şafak si'nde köşe yazarlığı yapan Hayrettin Karaman'ın yazısı işte olay yaratan bu vakıf hakkında. İkinci fetva bombası olarak yorumlanan yazıda Karaman, vakfın temiz olduğunu, Bilal ve Sümeyye'nin Erdoğan'ın çocukları olduğu için hedef alındığını öne sürdü.
İşte Karaman'ın o yazısı;
İŞTE HAYRETTİN KARAMAN'IN OLAY YARATAN TÜRGEV FETVASI
"TÜRGEV örneğinde, mütevelli heyeti arasında Başbakanımız'ın oğlu ve kızının bulunması; bu vakfa iftiralar atarak Başbakan'ı ve ailesini yıpratmak istiyorlar.
Bu dört vakıf ve benzerlerinin bize ait kültür ve medeniyet değerlerini ihya ve inşa amacına yönelmiş olması; onlar ise bir başka medeniyeti taklit etme peşindeler.
Sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim: İşte bilhassa bu iki gerekçe sebebiyle ülkemizin güzel insanlarının bu ve benzeri vakıflara sahip çıkmaları, ellerinden geldiği kadar yardım etmeleri, yıpratma kampanyalarının etkisi altında kalmamaları, hatta bu yüzden daha bir gayret ve heyecanla işe koyulmaları önemli bir vazife oluyor."
TÜRGEV'İ BÖYLE SAVUNDU
Hayrettin Karaman yazının devamında TÜRGEV hakkındaki iddiaları tek tek ele aldı ve adeta vakıf sözcüsü gibi yanıt verdi. İşte o satırlar;
"Başbakan'ın, bakanların, bunların aile fertlerinin, ülkenin seçkin simalarının vakıflarda, derneklerde vazife almaları, diğer hizmet erbabı için güçlü bir teşvik unsurudur. Kendileri için hiçbir menfaat peşinde olmadan buralarda hizmet veren bu zevat takdir ve tebrik edilecek yerde karalanır, yıpratılır, taarruz hedefi yapılırsa ülkeye kötülük edilmiş olur.
EN KÜÇÜK MENFAAT İZİ YOK
İthamların ve iftiraların arasında 'bu oğulların ve kızların kendilerine en küçük bir menfaat sağladıklarına' dair olanı yok. Ayıp, günah, suç diye diye ortaya atılan ithamların tamamı 'bu vakfa (ve benzerlerine) devletin veya belediyenin arazilerinin tahsis edilmesi, uzun vadeli ve ucuz kiralaması, devlet ve belediyelerle iş yapan bazı zenginlerin ve iş adamlarının bu vakıflara bağışlarda bulunmaları ve bu bağışların 'bir çeşit rüşvet' olduğundan ibarettir.
BAĞIŞ NE ZAMAN RÜŞVET OLUR
Yapılan bağışların rüşvete benzer olabilmesi için iki şeyi bilmek gerekir:
1. Bu bağışları yapanların niyetlerini.
2. Bu bağışları yapanların daha sonra bu yüzden devlet ve belediyelerden menfaat elde ettiğini.
Eğer elde bu iki konuda kesin bilgi ve belge var ise ortaya konur, teşhir edilir ve bu gibi kimselerden yardım kabul edilmez. Ama sırf kötü zanna dayanılarak insanlar itham ediliyor, bu hayır ve hizmet kuruluşlarına yardımın önüne set çekilmek isteniyorsa bu oyuna da gelmemek gerekiyor.
HİZMETİ ENGELLEMEK İSTİYORLAR
Bende hasıl olan zan ve intiba, bu vakıflara yapılan yardımları yıpratma vesilesi yapanların niyetlerinin (amaçlarının, maksatlarının, oyunlarının) bize göre de ahlaksızlık olan rüşveti önlemek değil, bu önemli hizmetleri engellemek olduğudur.
Bu kanaatten hareketle ilgililere şu tavsiyede bulunmak isterim:
Adı geçen vakıflara ve hizmet kuruluşlarına yardımda bulunan kimselerin daha önce ve sonraki faaliyet ve taleplerini inceleyerek istismarcılara fırsat vermeyelim. Ama kesin bilgi sahibi olmadıkça insanları kötü zan altında bırakmayalım ve hayra hizmetleri teşvik edecek yerde engelleme oyununa gelmeyelim.