BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL  /  YEREL

Bilal Erdoğan: Kapitalist düzen sahtekar insan üretiyor

Bilal Erdoğan kapitalist düzenin insanı sahtekara dönüştürdüğünü belirterek, "Çevreciler mesela sıfır atıkla ilgili paylaşım yapar, ‘Ben bununla ilgili duyarlı olduğumu bütün dünyaya gösterdim’ der. Devamlı plastik bardaklarla, su şişeleriyle atık üretiyor musun? Evet üretiyorsun. Ama tweet attığın zaman tamam sen çevrecisin" dedi.

Abone ol

Bilal Erdoğan, Kocaeli’de düzenlenen İmam Hatipliler Derneği İl Başkanları Toplantısı’na katıldı. Dün başlayan toplantılara bugün konuk olan Erdoğan, gündeme dair de açıklamalarda bulundu.

İmam hatiplerin fen liseleri kadar başarılı olduğunu söyleyen Erdoğan, imam hatipli sayısında artış olduğundan bahsetti. Kapitalist düzenle ilgili de açıklamalar yapan Erdoğan, batı medeniyetlerinde kapitalizmin sahtekar insanları ürettiğini belirtti.

Gençlerin Türkiye’den gitme istekleriyle ilgili yapılan veri çalışmalarını değerlendiren Erdoğan, Amerika ve Avrupa’da yurt dışına çıkan gençlerin daha fazla olduğunu söyledi.

“Devlette Japonca hazırlık sınıfı sadece İmam Hatiplerde var”
İmam Hatip okullarının geldiği noktayla alakalı açıklamalar yapan Bilal Erdoğan, her 8 öğrenciden birinin İmam Hatipli olduğunu söyledi. Erdoğan, “Geldiğimiz noktada ortaokul ve lisede olan her 8 öğrenciden bir tanesi İmam Hatip öğrencisi. Yani siz dışarıdaki bağırış çağırışa bakmayın. ‘Her köşe başına İmam Hatip açıldı, her taraf İmam Hatip’ten geçilmiyor, siz gericisiniz İmam Hatip’ten başka bir şey yapmaktan anlamazsınız’ diyenler günün sonunda aslında 8 öğrenciden birinin İmam Hatipli olduğunun farkında bile değil. Hiç abartılı bir oran değil. İmam Hatip okulları gayet makul, mantıklı, halkın doğal talebiyle oluşmuş, anayasal tevhidi tedrisat, bunlara dayanan temelleri olan bir iş. Türkiye’nin organik eğitim sisteminin bir parçası. Salgın öncesi dönemde, ‘İmam Hatiplerde yemek çıkarıyorsunuz, diğer okul türlerinde neden çıkarmıyorsunuz?’ derlerdi. Ensar Vakfı, böyle bir hizmet yapıyor. Sivil toplum kuruluşu, hayırseverlerin desteğiyle uzanabildiği, yetişebildiği, gücünün yetebildiği kadar belli İmam Hatip okullarına yemek çıkarıyordu. Günde 25 - 30 bin yemek çıkardığını hatırlayalım. ‘İmam Hatip okullarının binalarını daha güzel yapıyorsunuz’ derlerdi. Devlet daha güzel yapmıyor, bir hayırsever çıkıyor özene bezene İmam Hatip olduğu için, ona daha fazla değer verdiği için yapıyor. Sen, ‘Buna niye daha çok değer veriyorsun’ diyemezsinki. Ona göre fen lisesinden daha değerli İmam Hatip. Bugün İmam Hatip okullarında, fen liselerinden çok daha başarılı mezunların çıktığını görüyoruz. İnsanlar da bunu takdir ediyor ve karşılığını veriyor. Türkiye’de 9 yabancı dilde hazırlık sınıfları var İmam Hatiplerde. Devlette Japonca hazırlık sınıfı olan sadece İmam Hatip var. Yani İmam Hatiplerde bir vizyon var, bir sivil toplum tabanı var” şeklinde konuştu.

“Kötülükleri, şerri paylaştıkça çoğalıyor”
Güzelliklerin ve iyi haberlerin daha çok konuşulması gerektiğini söyleyen Erdoğan, kötü haberlerin toplumda kötülüğü çoğalttığını belirtti. Erdoğan, “Hani bir laf vardır; ‘Acılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır’ diye. Tabii bu insanlar arası ilişkilerde, ailelerde, akrabalıkta böyledir. Algılarla her şeyin şekillendiği bu çağda her şey paylaşıldıkça çoğalıyor. Acını paylaşmayı kastetmiyorum, sosyal medyadaki paylaşımı kastediyorum. Kötülükleri, şerri paylaştıkça çoğalıyor. Bugün üçüncü sayfa haberleri dediğimiz haberleri düşünün mesela. Kim kimi nasıl kesmiş, kim kime nasıl kötülük yapmış gibi şeyler olur. Bunları çoğalttığınız müddetçe bunlar toplumda çoğalıyorlar. Sosyal bilimcilerin kırık cam diye kanıtlanmış bir teorisi var ki bir dükkanın camını kırıyorsunuz, onarmadan bırakıyorsunuz. Sonra takip ediyorsunuz mahalledeki gelişmeleri, o mahallede suç oranı artıyor. Yani bir mahallede bir kırık camın olması, o camın düzeltilmemesi o mahalledekilerin önce kanaatlerini değiştiriyor. Bu da kötülüklerin kötülükleri nasıl tetiklediğine çok basit, marjinal bir örnek. İletişimciler de menfi bir haberin yayılma hızıyla müspet bir haberin yayılma hızını kıyaslamaya çalışmışlar. Arada 5-6 kat fark bulmuşlar. Menfi haberin yayılma hızı, müspet haberin yayılma hızından 5-6 kat daha hızlı. Bütün bu çerçevede düşünün. Daha fazla işlenen suçları haberleştirdiğiniz zaman, haberleri bir izlediğiniz zaman içiniz kan ağlıyor. İyi bir şeyi haber yapmak cazip gelmiyor. Seyredilmiyor, reklam verilmiyor vs. Yani bizim ne yapıp edip güzellikleri daha fazla konuşuruza biraz eğilmemiz lazım” dedi.

“Kapitalist paradigma sahtekar insan üretiyor”
Kapitalist düzenin insanı sahtekarlaştırdığını vurgulayan Erdoğan, ümmetin bu işten korunması gerektiği konusunda İmam Hatiplere büyük iş düştüğünü dile getirdi. Erdoğan, “Batının kendi insan hakları ihlalleriyle ilgili, biraz daha liberal, biraz daha sol kesimler, bazen bazı misyoner kesimlerin bu konularla ilgili hassasiyetleri olur. Ama sosyal medyadan bir paylaşım yaparak kendilerini tatmin ederler. ‘Bak ben de bu konudaki duyarlılığımı bütün çevremle paylaştım’ derler. Çevreciler mesela sıfır atıkla ilgili paylaşım yapar, ‘Ben bununla ilgili duyarlı olduğumu bütün dünyaya gösterdim’ der. Devamlı plastik bardaklarla, su şişeleriyle atık üretiyor musun? Evet üretiyorsun. Ama tweet attığın zaman tamam sen çevrecisin, Hayvan haklarıyla ilgili hangi sokak hayvanını aldın evinde bakmaya yeltendin? Ama bir tweet attın, tamam çok hayvanseversin. Böyle bir sahtekar topluma döndük. Bu bize özel değil. Benim üzüldüğüm şu, bu kapitalist düzen, bu kapitalist paradigma sahtekar insanı üretiyor. Bizim ümmetin bu işten kendisini korumaya çalışması lazım. Bu işin merkezinde de tabii ki İmam Hatiplilerin olması lazım. Bizim vakıf ve derneklerimizin olması lazım” diye konuştu.

“Kapitalist sistem insan ırkını daha kötü bir varlığa dönüştürüyor”
Batı medeniyetinde insanların güven duygusunu çok geriye gittiğini söyleyen Bilal Erdoğan, Türkiye’de ise inanç temelli olarak bu düzenin olmadığını belirtti. Erdoğan, “Şu anda batı medeniyeti kapitalist düzenin temelindeki felsefe; altta kalanın canı çıksın. Altta kalanın canı çıksına dayalı bir medeniyetten bahsediyoruz şu anda. Hani, ‘Batı medeniyeti dünyayı şöyle geliştirdi, böyle teknolojik ilerlemeler oldu, insan uzaya çıktı, aya çıktı’ denir. Tamam yaptı, sonra ne oldu? İnsan, insanlığını yitiriyor gözümüzün önünde. İnsanın insana güveni kalmamış durumda. Batıda insanın insana güveni kalmadı. Ne yapmaya çalışıyorlar? Kanunlarla, yasaklarla, caydırıcılıkla, derin devlet yapılarıyla bir düzen korumaya çalışıyorlar. İnsanların bir kısmını oyalayarak, eyleyerek bir düzen yaşatmaya çalışıyor. Ama özünde kabul edelim, Batı medeniyeti bu kapitalist sistemde insan ırkını maalesef daha kötü bir varlığa dönüştürüyor. Daha vahşi, daha başkasının malında gözü olan, daha suça meyyal, daha kendisiyle barışık olmayan, kendisini tanımayan bir varlığa çeviriyor. Bizim medeniyetimiz böyle değil. Bizim medeniyetimizde bizim inancımızdan temellenmiş olan medeniyetimizde durum böyle değil. Bizde insanın insana güveni esas. Başka insanın kendisine tehdit olduğunu görmemesini esas alan bir düzen. İnsanın kendisini birinci etapta Allah’a karşı sorumlu gördüğü bir düzen. Bir kanundan, cezadan korktuğu için değil; bu dünyadan sonraki hesap vermesinden çekindiği için bu dünyada yaptığı işe çekidüzen veren bir insan profilinden, bir medeniyet anlayışından biz beslenmişiz” ifadelerini kullandı.

“Bu ülkede yetişen çocukların bu ümmete faydalı olmak için yetişmelerini istiyoruz”
Gençlerin Türkiye’den gitmek istedikleriyle ilgili devamlı bir şekilde veri paylaşıldığını söyleyen Erdoğan, bunların gerçeği yansıtmadığına şu sözlerle dikkat çekti:
“Bugünlerde devamlı moral bozmaya yönelik bir veri paylaşılıyor. Neymiş, Türkiye’de gençler yurtdışına gitmek istiyormuş. Yüzde 30 ve 35 gibi oranlarda Almanya ve Amerika ilk sıralarda çıkıyor, gençler Türkiye’yi bırakmak istiyor! Şimdi buna bakınca, gençlerin üçte biri Türkiye’den gitmek istiyorlar, demek ki Türkiye’yi sevmiyorlar, Türkiye’de memnun değiller, mutlu değiller. Sonra birisi paylaştı da Batı ülkelerinde gençlerin yurt dışında yaşama oranlarını, Japonya bizim gibi ama Avrupa ülkelerinin çoğu bizden yüksek. Yüzde 60 olan var, 70 olan, 80 olan var. Demek ki bu zaten gençlerde olan bir şeymiş de muhafazakar toplumlarda üçte bir oranındaymış gitmek isteyen. Yani bu çıkıyor ortaya. Ama bu veriyi alıyorsun, ‘Bak gençler gitmek istiyor, düzen şöyle bozuldu, böyle bozuldu.’ Biz zaten niye uğraşıyoruz? Biz, bu ülkede yetişen çocuklar bu ülkeye, bu ümmete faydalı olmak için yetişsinler istiyoruz. Kahir ekseriyetle bu çocuklarımız Türkiye’de kalsa, kahir ekseriyetle Türkiye’nin gelişmesi için kendilerine hedefler koysa iyi bir şey midir, kötü bir şey midir? Sanki bu çocukların gidip Avrupa’ya, Amerika’ya hizmet etmesi daha iyi bir şeymiş gibi düşünenler de var galiba. Gençler gitsin icabında eğitimin iyisi varsa alsın, birikimin iyisini alsın getirsin ama gelsin ülkesine kazandırsın. Böylesi var, bulunduğu ülkeden de buraya hizmet eden var; Aziz Sancar gibi. Nobel’i aldığı gibi Türkiye’deki gönüllülük faaliyetlerine katılmasına bakın. Allah razı olsun, böyle insanlar da var.