TMSF'nin Şevket Demirel'in şirketlerine el koyması üzerine Demirel ailesi ayağa kalkmıştı. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk net konuştu, hem de belgeleriyle birlikte.
Abone olTasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk, Demirel Ailesi’nin şirketlerine el konulmasını ‘gasp’ diye niteleyen Süleyman Demirel’e yanıt verdi.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Egebank operasyonu çerçevesinde Şevket Demirel’in şirketlerine el koyması üzerine 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, helikoptere atladığı gibi gidip duruma el koydu ve teşhisini yaptı:
‘Yapılanlar gasptır, hukuk dışıdır...’
Süleyman Demirel’in dünkü gazetelere de yansıyan tepkisini TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’e sordum: ‘Biz bugüne kadar Yahya Murat Demirel’in Egebank’ı ile babası Şevket Demirel’in Göltaş başta olmak üzere şirketlerinin bağlantısını bulmak için uğaşıyorduk. Yaptığımız işlem tümüyle yasaldır. Yasaların bize verdiği yetkiyle hareket ettik.’
TMSF ne tür belgeler bulup da Şevket Demirel’in şirketlerine 5020 sayılı yasaya dayanarak el koydu?
Ahmet Ertürk’ün yanıtı net: ‘Arkadaşlarımız 1.5 yıldır arşivleri karıştırdı. Sonunda Egebank’tan Şevket Demirel’in şirketlerine kaynak aktarıldığını gösteren belgeye ulaştılar. Bu daha bulduğumuz ilk belge. Şimdi el koyduğumuz 9 şirketin içinde incelemeler yapıldıkça ortaya başka kanıtlar da çıkabilir. Ayrıca, belgeler Yahya Murat Demirel’in Egebank Yönetim Kurul Başkanlığının yanısıra Göltaş’ın da ‘umumi vekili’ olduğunu gösteriyor. Yani, organik bağ da söz konusu.’
Ertürk, durumu daha anlaşılır kılmak için kamuoyunda kullanılan yaygın deyime gönderme yaptı: ‘Hani, ‘hortum’ diye tabir edilir ya... Burada da elimizde tabiri caizse ‘hortum belgesi’ var. Yasaların engellediği, bize de ‘engelleyin’ dediği fiilleri yasaya aykırı olarak işlemişler. Bununla ilgili elimizde dekontlar var.’
Ertürk’e, dünkü Milliyet’te Serpil Yılmaz’a konuşan Neslihan Demirel’in, ‘Pazar sabahı 50 kişi kapıları kırarak şirketlerimize girdi’ sözünü hatırlattım: ‘Pazar günkü operasyon için polis ve jandarma desteği alındı. Ancak, arkadaşlarımız pazar günü ve sonrasında da şirketlere girmekte herhangi bir sorunla karşılaşmadıklarını söyledi. Bana aktarılan bir ‘kapı kırma’ olayı yok. Eğer öyle ciddi bir kapı kırma, zorlanma olayı olsaydı, bana bilgi verirlerdi. Belki bazı iç kapılar için ‘anahtar yok, kilitli’ gibi yanıtlar aldılarsa, onlar için de tutanak tutulup, açtırılmıştır.’
Bu arada, Şevket Demirel operasyonu, ‘batık bankacılara yönelik operasyonlarda TMSF’nin elini güçlendiren’ 5020 sayılı yasayı yeniden tartışmaya açtı.
Tartışma şu: 5020 sayılı yasa evrensel hukuka uygun mu? Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı değil mi?
Ertürk’le konuşurken, bu tartışmaya şöyle bir benzetmeyle yaklaştım: ‘Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda yıllarca terör yüzünden olağanüstü hal ortamı vardı. 1999 yılı sonundan başlayıp, 2001 kriziyle daha da derinleşen olağanüstü bir bankacılık sorunu yaşadık. 40 milyar doları özel, kalanı kamu bankalarında olmak üzere 70 milyar dolayında bir fatura çıktı. Bunun 11-12 milyar dolarlık bölümü doğrudan batık banka patronlarının cebine gitti. Hükümet, bu paranın hiç olmazsa bir bölümünü tahsil edebilmek amacıyla ‘olağanüstü dönem yasası’ çıkarmak zorunda kaldı.’
Ertürk, ‘Çok doğru bir benzetme’ dedi.
Sıra Demirel Ailesi’nin şirketlerine geldi diye 5020’nin ‘adil olup olmadığını’ tartışmakla kalmayalım... Olaya ‘vatandaşın sırtındaki yükün kaldırılması’ penceresinden de bakalım... ‘Kelle koltukta’ tahsilat yapan TMSF ekibini ‘hukuk düşmanı’ gibi göstermeyelim...
Yoksa fatura olduğu gibi sırtımızda kalır, unutmayalım...
Haber: Vahap Munyar
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr