BIST 9.605
DOLAR 34,63
EURO 36,57
ALTIN 2.931,61
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Beyniniz hakkında,

'Teknolojiye ne kadar bağımlıyız? İnternette sörf yapmak bizim kişiliğimizi etkiler mi? Bir yetişkin beyni Google ile tanışınca ne olur?"

Abone ol

Bir süredir yazılı ve görsel basın tarafından maruz kaldığımız bir saldırıdır: “Beyninizi ne kadar kullanıyorsunuz?” sorusu Alıngan biriyseniz bunun bir hakaret olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat biri çıkıp bilgisayarınızı ya da evinizdeki diğer elektronik, dijital araçları ne sıklıkta kullandığınızı ya da bunların potansiyellerinin ne kadarını kullandığınızı sorduğunda hiçbir alınganlık göstermezsiniz. ‘Modern dünya’nın dijital olanaklarını kullanım biçimimizle beynimizin işleyişi arasında doğrudan ilişki olduğunu söyleyenler var.

Elbette, bilgisayar teknolojisinden, yapay zekâ ürünlerinden vs. yararlanıp yararlanmamak kişisel tercihlerimiz. Yine de açık olan şey yeni kuşaklarla eski kuşaklar arasında derinleşen çatışmanın temelinde yatan sorunlardan biri bilgisayar teknolojisiyle kurduğumuz ilişkidir. Aslında kabul etsek de etmesek de bilgisayar teknolojisi hayatımızın her alanına sızarak bizi kendisiyle ilişki kurmaya zorluyor. Cep telefonundan internete bağlansa da bağlanmasa da birçok insanın, evinin ya da ofisinin kapısından içeri girer girmez ilk yaptığı iş bilgisayarını açmak.

Beynimiz hızla evrim geçiriyor
Dr. Gary Small ve Gigi Vorgan’ın yazdığı , dijital teknoloji patlamasının sadece yaşam ve iletişim kurma tarzımızı değiştirmekle kalmadığını aynı zamanda beynimizi de hızla ve derinden değiştirdiğini iddia ediyor. “Yüksek teknolojiyle aşırı yakın ilişkimiz -bilgisayarlar, smart telefonlar, bilgisayar oyunları, Google ve Yahoo gibi arama motorları- beynin hücre değişimini canlandırır ve ileticilerini serbest bırakır; zamanla beynimizde yeni sinirsel yolları güçlendirirken, eskilerini zayıflatır. Günümüz teknolojik evrimiyle, beynimiz de daha önce hiç olmadığı bir hızla, evrim geçiriyor. (s. 12)

Yazarlarımız bu evrimin nasıl bir niteliğe sahip olduğunu detaylarıyla anlatıyor, üstelik bunları bilimsel verilere dayandırıyor.

Dijital yerliler kimdir?
Dijital iletişim ağlarıyla konuşmak, haberleşmek insanların yüz yüze iletişim becerilerini yitirmesine neden oluyor. Artık gelişmiş ülkelerde hemen hemen her evde bir, kimilerinde birden fazla bilgisayar var. Yan yana odalarda çalışanlar bile e-postalarla ya da ‘chat’lerle haberleşiyor. Standford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, bilgisayar önünde harcadığımız her saatte, başka insanlarla yüz yüze geçirdiğimiz etkileşim zamanı otuz dakika azalıyor.

Kitabın yazarları son derece iddialı bir tespitte bulunuyor: “Genç beyinler, dijital teknolojinin etkisine en çok maruz kalanlar ve aynı zamanda en hassas olanlardır. Günümüzde, ergenlik çağında ve yirmili yaşlarında olan gençler -bunlara Dijital Yerliler de diyebiliriz- videolu, müzikli, kameralı ve mesajlı cep telefonlarının olmadığı bir dünyada yaşamadılar. Bu yerlilerin çoğu, bırakın bir ansiklopedi karıştırmayı, bir kütüphanede bile bulunmamıştır; onlar Google, Yahoo ve diğer arama motorlarını kullanıyorlar.

Bu Dijital Yerliler’in beyinlerindeki sinirsel ağlar, Dijital Göçmenler’inkinden dramatik şekilde farklıdır. Dijital Göçmenler, dijital ve bilgisayar çağına yetişkinlik dönemlerinde ulaşmış, temel beyin sistemlerinde sosyal etkileşimin geçerli olduğu bir dönemde yaşamış insanlardır. Onların ilk teknolojik iletişim aracı ve eğlenceleri, radyo, telefon ve televizyondur.” (s. 14)

Elbette bu farklılaşma insanların diline vuruyor! Yeni bir dil, bilgisayar dili ya da dijital teknoloji dili oluştuğu açık. Üstelik bu dilin geçmişi çok da eskiye dayanmıyor, hepi topu on, on beş yıl. Çünkü yapılan bir araştırma, on sekiz-kırk dört yaş arasındaki insanların edebi okumalarının yüzde 28 azaldığını gösteriyor. Gazete okuma alışkanlıklarıyla birlikte insanların olaylar karşısında gösterdikleri tepkiler değişmeye başlıyor.

Nedir bu İndigo Çocuklar?
Dijital Göçmenler’in dünyada yavaş yavaş pılısını pırtısını toplayıp gideceği, meydanın Dijital Yerliler’e kalacağı aşikâr ama bunun sonucunda dünyayı nasıl bir nesil bekliyor, diye sorduğumuzda yazarlarımız, “İndigo Çocuklar,” diyor. Nedir bu İndigo Çocuklar? Yeni ve alışılmadık davranış kümelerine örnek olarak İndigo Çocuklar gösteriliyor. “Bazı psişiklerin bu tip çocukların etrafında gördüklerini iddia ettikleri derin mavi auralar nedeniyle verilen isimle İndigo Çocuklar konsepti, Yeni Çağ hareketiyle doğdu. İnternet sayfalarında, kitaplarda, filmlerde ve televizyonda popüler hale getirilen bu çocukların olağanüstü yaratıcı, psişik ya da iyileştirici güçleri olduğu belirtildi.” (s.92) Bu tanımlamaların bilimsel olmadığı açık, ancak dijital çağın bazı bozukluklarının ya da olumlu yanlarının bir tür tezahürü diyebiliriz.

Modern Beynin Evrimi, geleceğin dünyasına dair ipuçları verirken temel olarak teknolojinin, dijital çağın ürünlerinin insan üstündeki etkisini bilimsel verilerden yola çıkarak açıklamaya çalışıyor. Bilgisayarın başından kalkın demiyor ama bilgisayarın hayatınızda ne değiştirdiğini biraz düşünün diyor. (Rıza Kıraç)