BIST 9.646
DOLAR 35,22
EURO 36,75
ALTIN 2.966,26
HABER /  GÜNCEL

Beyaz Saray'da komplo teorileri

Mehmet Yılmaz'ın 'Neden komplo romanları çok okunuyor?' sorusunu cevaplayan Taha Kıvanç, ABD'de yaşanan bir komplonun hikayesini Ali Kırca'nın ağzıyla cevapladı.

Abone ol Roman gibi gerçekten

Milliyet yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz, etrafındakilerin harıl harıl Dan Brown'un 'Da Vinci Şifresi', 'Melekler ve Şeytanlar' ile 'Dijital Kale' romanlarını okuduklarını görünce, "Neden?" diye sorma ihtiyacı duymuş... O soruya benim cevabım şu: "İnsanlar gerçekleri romanlardan öğrenebildiklerinin farkındalar... Gazeteciler bile olayların perde arkasını anlamalarına yarayan romanları gazetelerinde okuduklarına tercih ediyorlar..."

Mehmet Yılmaz'ın "Neden komplo romanları çok okunuyor?" sorusunu Milliyet'te sorduğu sırada, Ali Kırca da Sabah'ta 'komplo teorisi' yazılarıyla okurları karşısına çıktı. Cesurca bir çıkış. Televizyon haberciliğinin inandırıcı yüzü Ali Kırca'nın "Aklını komplolarla bozmuş" denilmeyecek bir yazı hayatı var. Bir hafta boyunca, adını 'komplo' koysa bile yüreği ve aklıyla inandığını belli ettiği bir tezi gündeme taşıdı: "Monica Lewinsky Mossad ajanıydı..."

Ülkemizi ziyaret eden İsrail başbakan yardımcısı Ehud Olmert'e, çok satan gazetelerden birinde, hemen her kamuoyu yoklamasında 'en güvenilir televizyon habercisi' çıkan birinin, "Monica, İsrail'in çıkarlarına aykırı davrandığında Bill Clinton'u devirmek üzere devreye sokulan bir ajandı" tezini savunduğunu anlatmışlarsa ne tepki vermiştir acaba?

Tezi Ali Kırca'nın kendi ifadeleriyle aktarayım: "Bill Clinton'ın 'ikinci başkanlık' döneminde başına sarılan 'Monica Skandalı' aslında uluslararası bir komplonun parçasıdır. (..) Radikal Yahudi grupları; ya 'Monica skandalı'nı başından beri tezgahlamıştır... / Ya da bu 'ilişki'yi öğrendikten sonra olayı, Amerikan ve dünya kamuoyuna 'skandal' boyutunda 'deşifre' etmek için kullanmışlardır. / Öyle ya da böyle... / Her iki halde de amaç bellidir: Başkan Clinton'ı koltuğundan etmek... Beyaz Saray'ı terk etmesini sağlamak... Yerine Al Gore'u getirmek... / Clinton'la 'özdeşleşmiş' ya da Clinton'ın 'kafaya koyduğu' 'İsrail-Filistin' barış girişimlerinin önünü kesmek... Böylece Arafat'ın Washigton'dan ayağını kesmek! / İsrail devletine rahat nefes aldırmak!"

Biraz daha okuyalım: "Hikâyenin 'seks ve skandal' boyutu çok yazıldı, çok çizildi... / Ayrıntıları da bu yazının konusu değil... Ancak 18 ay süren 'Oval-oral' ilişkisinin hangi 'uygun momentum'da skandal olarak patlatıldığı önemli: Netanyahu-Arafat görüşmesi arefesinde!.. / Ve delillerin nasıl toplandığı... Skandalı 'patlatan'; genç stajyerin 'mesai arkadaşı' Linda Tripp'e, 'Monica'nın telefon konuşmalarını kaydet!' tâlimatını, New York'lu Musevi yayıncı Lucianne Goldberg'in vermesi meselâ... / Skandal patladıktan sonra, Monica'nın Musevi avukatı William Ginsburg'un Clinton'a karşı yürüttüğü 'agresif' savunma! Vesaire, vesaire... / Ve... The Jerusalem Report dergisi'nin yorumu: Teşekkürler Monica!"

Burada dursa neyse, bir başka tesadüfe daha dikkat çekiyor Sabah yazarı: "Ocak 1998'de, Monica skandalının 'Amerikan ve dünya kamuoyu'nda bomba gibi patlamasından hemen önce İsrail Başbakanı Netanyahu'nun resmi bir ziyaret için Washington'a geldiğini... / Görüşmede Başkan Clinton'un; İsrail Başbakanı'na, 'Filistinliler'e toprak bırakma konusunda ödün vermeleri' için baskı yaptığını... / Bu talebin bir kez daha reddedildiğini... / Bu görüşmeden hemen sonra Netanhayu'nun Washington'da, Clinton'ın 'muhalif'lerinden aşırı sağcı 'evangelist-din taciri' Jerry Falwell'le buluştuğunu 'anlamlı' bir rastlantı olarak hatırlatabilirdiniz. / Ve Monica'nın adının gazete manşetlerine bu 'trafik'ten birkaç gün sonra düştüğünü de..."

Böyle bir konu durduk yerde gündeme taşınmıyor elbette; belli ki Ali Kırca'nın zihninde başka bazı sorular daha var. Şu soru sözgelimi: "Filistin sorunu, 1998 yılında, bütün tarafların ve elbette İsrail devletinin 'kesin imza'sıyla 'nihai' çözüme ulaşmış olsaydı... Bölgede kalıcı barışın temelleri 'o yıllar'da atılmış olsaydı... / 11 Eylül yaşanır mıydı? / Irak işgali yaşanır mıydı? / Bu sorulara 'evet' yanıtını verebilecek bir tek 'vicdanlı ve akıllı kalem erbabı' var mıdır yer yüzünde?"

"Monica olayı yaşanmasaydı eğer..." diye özetlenebilecek merak dizinin bir başka yerine şöyle sorularla da yansımış: "1998'ten beri yaşadığımız süreç nasıl gelişirdi acep? / Evet, nasıl gelişirdi? 11 Eylül yaşanır mıydı meselâ? Irak işgal edilir miydi? / Ortadoğu'da 'kan ve şiddet' konçertosunun notaları çalınmaya devam edilir miydi? / Belki evet!.. Belki hayır!.."

Kadınlara zaafı olduğu bilinen Bill Clinton'un Monica Lewinsky ile köşeye sıkıştırılmak istendiği, hizaya gelmeyince en uygun zamanlamayla koltuğundan edilme operasyonunun başlatıldığı tezi doğru olabilir mi? "Patenti bana ait" dediği bu tez, Ali Kırca'nın aklına, Clinton'un yeni çıkan 'My Life' (Hayatım) adlı anılarını okurken gelmiş... Ali Kırca, "Monica Lewinsky skandalıyla ilgili olarak ulaştığımız bilgilerin hiç birinde Beyaz Saray'ın bu 'fettan' stajyeriyle, İsrail gizli servislerinin bağlantısı olabileceğine dair hiçbir ipucuna hatta 'ima'ya rastlamadık. / Adına ister 'komplo teorisi'; isterse sadece 'teori' deyin; olaylar arasında kurduğumuz 'rasyonel' ilişkiler bizi ister istemez bu sonuca götürdü." sözleriyle özetliyor konuya ilgisini...

Roman gibi değil mi?

Yazı: Taha Kıvanç
Kaynak: