Washington'da 15 yıl muhabirlik yapan daha sonra Monako Fahri Başkonsolosu olan Tuna Köprülü, 'Beyaz Saray Anıları'nı yazdı.
Abone olKöprülü, bir döneme ışık tutan kitabıyla gençleri, Amerikan politikaları hakkında aydınlatmayı amaçlıyor... YIL1966. Tuna Köprülü, eşi Ertuğrul Bey'in görevi dolayısıyla ABD'ye yerleşti. Sonrası ise kendiliğinden geldi. Önce emlakçılık yaptı, sonra gazetecilik. Ve en nihayetinde fahri başkonsolosluk. Şimdi ise, gençlere yol göstermek amacıyla yazdığı 'Beyaz Saray Anıları' isimli kitabı ile gündemde. Tuna Köprülü ile Türkiye, Amerika ve Türk basınını konuştuk. Biz sorduk o cevap verdi... Uzun yıllar ABD'de gazetecilik yapmış biri olarak Türkiye ve ABD basınını karşılaştırır mısınız? Gazetecilik Türkiye'de öyle garipleşti ki... Birincisi gazeteler daha çok magazin yönlü olduğundan çok üzüntüdeyim. Arka sayfada muhakkak bikinili bir kadının fotoğrafı olacak. Bunlar günlük gazeteye girecek şeyler değil, girmemeli. Eskiden Babıali'de bir saygı, sevgi vardı. Şimdi köşe yazarları birbirine çamur atmakla meşgul. Amerika'da bir gazetecinin diğer gazeteciye günlerce bombardıman yapıp, çamur attığını görmedim. Beyaz Saray muhabirliğini tam anlamıyla özetleyebilecek bir anınızı anlatır mısınız? Başkan Carter'ın günlük tuttuğu ve bu günlüğün ele geçirildiği söylentisi çıkmıştı. Söylenti Beyaz Saray'ı 10 gün salladı. Her gün sorular soruluyor. Herkes onu kovalıyor falan... Bir sabah kalktım gittim yine Beyaz Saray'a. Artık o gün kesin mektupla ilgili bir şey patlak verecek diye bekliyorum. Sözcü çıktı, 'Grenada'ya asker çıkardık' dedi. Bizim Carter'ın günlüğü, her şeyi uçtu gitti. Kimse artık bir daha sormadı. O günlük olayını söndürmek için, Grenada'ya asker çıkardılar. Hatırlamıyorum bile gerekçesini. Oradaki insanları kurtaracaklardı galiba. Irak'ta olduğu gibi yani... İşte Irak gibi. Basın sözcüsü, basını çok güzel yönlendirirdi. Dördüncü kuvvet olarak nitelenen medyanın dış politikayı yeteri kadar yönlendirdiğine inanıyor musunuz? Yani basın, Türkiye politikalarının savunulmasında gerekli işlevi gösterebiliyor mu? Ben katiyen bunu sanmıyorum. Çünkü, her işte olduğumuz gibi memleket menfaatlerinde bile birlik beraberlik olamıyoruz. William Saffire'a bir mektup yazdım 10 gün önce. Bu adamın çıkan makaleleri Türk basınına malzeme oldu ve herkes onun yazdıkları üzerine köşe yazıları yazmaya başladı. Bence bu büyük bir aşağılık kompleksi. Tezkerede Erdoğan grup kararı almadı diye, bütün dünya hop oturup hop kalkıyor. Saffire'a 'Bunu nasıl bir yönetim yanlışı olarak gösterirsiniz?' diye sordum. Yönetimin istemesi yürütmenin kabul etmesini gerektirmez ki. Bu adamın sözlerini baz alarak köşe yazanlar var... Türkiye'de böyle bir şey olmaz Tuna Köprülü kitabında, ABD'nin eski Bonn Büyükelçisi Arthur Burns'le ilgili bir anısını da aktarmış. Arthur Burns 1985 yılında İzmir'de zamanın Belediye Başkanı Burhan Özfatura'yı ziyaret edecek. Burns, öğle vakti belediyeye gider. Özfatura yok. 'Öğle namazına gitti' derler. Bir süre sonra Özfatura kan ter içinde gelir. Burns, 'Herhalde uzak yerden geliyorsunuz?' diye sorar. Başkan binanın en üst katını mescit yaptıklarını söyler. Bu anısını Köprülü'ye anlatan Burns, 'Sizin ülkede de durum vahim. İran'dan sonra bir takım şeyler size de sıçrayabilir' der. Köprülü 'Siz Türkiye'yi tanımıyorsunuz. Türkiye'de böyle şeyler olmaz' diye karşılık verir. Arthur Burns, size İzmir'deki Burhan Özfatura olayını anlattığında yıl 1985'ti. Şimdi 2003'teyiz. Sizce Türkiye için hâlâ böyle bir risk var mı? Katiyen böyle bir risk olduğunu düşünmüyorum. Bakın, yakında Cumhuriyet'in 80'inci yılını kutlayacağız. Ayrıca, 30-35 milyon genç nüfusun olduğu bir ülkede böyle bir şeye izin verileceğini hiç sanmıyorum. Duvar örüp oturmayı kimse istemez. Peki, 4 ABD başkanı takip etmiş biri olarak, oğul Bush'u nasıl buluyorsunuz? Baba Bush'u 1972'de tanımıştım. O zaman CIA Başkanı'ydı. Baba Bush devlet başkanı meziyetlerine sahipti. Genç Bush sadece Teksas valiliği yaptı. Yale'de talebe olduğunu biliyorum. Bu üniversiteye o zamanlar babasının kuvvetiyle girmiş olabilir. Tam olarak, babası kadar işi idare edemedi bence... Tuna Köpüklü kimdir? Tuna Köprülü 1953'te İzmir'de doğdu. Ankara Koleji'nden mezun olduktan sonra, İngiliz Filolojisi'ne devam etti. Ertuğrul Köprülü ile evlendikten sonra, 1966 yılında eşinin Washington Basın Ataşeliği'ne tayin edilmesi ile birlikte ABD'ye yerleşti. Diplomat eşi olarak, Türkiye'nin tanıtımı için çeşitli faaliyetlerde bulundu. Türkiye konferansları verdi. Okullardaki derslere konuşmacı olarak katıldı. Köprülü, tam 15 yıl boyunca Beyaz Saray'da gazetecilik yaptı. Washington'da 25 yıl kaldıktan sonra, Türkiye'nin Monako Fahri Başkonsolosu oldu. Türkiye'nin tanıtımı için kermeslerde Türk reyonları açtı. Türk sanatçıları yabancılarla buluşturdu. Başarılı faaliyetlerinden ötürü Monako Prensi Rainer III tarafından 'Chevalier de St. Charles' liyakat nişanı ile ödüllendirildi. Bu onun ilk kitabı...