Bakan Atalay, seçim sonuçlarıyla ilgili bireysel başvuru hakkını kabul edebileceği söylenen AYM'ye tepki gösterdi.
Abone olAnayasa Mahkemesi'nin YSK kararlarıyla ilgili bireysel başvuruları değerlendireceği iddiaları ve HSYK kanunun kısmi iptali hükümetin tepkisini çekti.
BAKMAYA DEĞER BULMASI BİLE
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, "Endişem Anayasa Mahkemesinin yine eleştiri alması, hele hele Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlarını bireysel başvuruyla kabul etmesi, bırakın onu değerlendirmesi bile, bakmaya değer bulması, kabul etmesi bile Anayasa Mahkemesini daha bir yıpratacaktır" dedi.
VESAYET TARTIŞMALARI
Anadolu Ajansı'na açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, son kararının Anayasa Mahkemesini yıprattığını belirterek, şunları söyledi:
'Seçimlerin iptaline ilişkin karar veremez' YSK kararlarına karşı AYM'ye ya da AİHM'e başvuru yapılabilir mi ve çıkan sonuçlar YSK'yı bağlar mı? Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, "YSK'nın kararlarına karşı başvurulacak bir mercii yok. Dolayısıyla bu kararlara karşı AYM'ye başvurulması, kararın iptal etmesi söz konusu değil" diyor. Ancak Türk, seçim işlemleri nedeniyle bir kimsenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamındaki haklarının ihlali nedeniyle AYM'ye bireysel başvuru olanağı olduğunu da ekliyor. Türk, AYM'nin mağduriyetin giderilmesi için tazminat benzeri kararının olabileceğini ama seçimin iptali ya da yenilenmesi gibi bir karar verme yetkisi olmadığını belirtiyor. |
"Zaten Türkiye'nin temel sorunlarından birisi kurumların siyasetten rol çalmasıdır. Biz milli iradeyi ve siyaseti güçlendirelim diye uğraşan bir iktidarız. Demokrasi ancak böyle olur, milli irade çok önemli, milli iradenin yansıdığı Meclis çok önemli, milli iradenin verdiği yetkiyle kurulan hükümet önemlidir. Bunların hepsi siyaset kurumudur. Eğer yargı, daha önceleri Silahlı Kuvvetler veya zaman zaman basın siyaset kurumunun elinden rol çalma çabası içinde olursa bu tekrar eski vesayet tartışmalarını getirir."
HSYK'NIN KISMİ İPTALİ
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Anayasa Mahkemesinin HSYK ile ilgili kanuna verdiği kısmi iptale ilişkin, "Biz HSYK ile ilgili yasayı çok iyi çalıştık. Adalet Bakanlığımız çok iyi çalıştı, bizler de çalışma komisyonunda onu ciddi şekilde değerlendirdik. Dolayısıyla orada Anayasa Mahkemesinin iptaline elverecek sorunlu maddeler temizlenmişti. Hatta Cumhurbaşkanımızın da bazı görüşleri olmuştu. Hem HSYK yasasında hem internetle ilgili düzenlemede. Cumhurbaşkanımız da onları inceletmişti ve anayasa aykırılığı olabilecek hususlar temizlenmişti. Cumhurbaşkanımız da o gönül rahatlığı içinde imzalamıştı yasayı. Dolayısıyla şimdi ne buldular bilmiyorum" dedi.
EN AZ GÜVENİLEN KURUMLARDAN BİRİ YARGI
Atalay, Anayasa Mahkemesinin Twitterla ilgili kararının ardından bireysel başvuru konusunda yeni bir yasal düzenleme hazırlığının olup olmadığı yönündeki soru üzerine, Anayasa Mahkemesinin yetkileriyle ilgili tezgahta bir çalışmalarının bulunmadığını söyledi.
Ancak mahkemenin son kararlarının hem Hükümet hem de kamuoyunu rahatsız ettiğini bildiren Atalay, "Doğrusu şunu da arzu etmeyiz. Anayasa Mahkemesi bir yüksek mahkeme. Yargıya zaten Türkiye'de fevkalade düşüktür" dedi.
Kurumsal güven araştırmaları yaptırdıklarını, en az güvenilen kurumlardan birinin yargı olduğunu anlatan Atalay, vatandaşın yargıya güvenmediğine işaret etti. Atalay, "Yüzde 45'lerin altında. Bir ülkede yargıya güvenin yüzde 90'ın üzerinde olması lazım. Ülkede yargıya güven yüzde 50'nin altındaysa, o ülkede kimse adalete inanmıyor demektir. Mahkemelere, hakimlere, savcılara kimse inanmıyor demektir. Bunların kararlarının adil olduğuna inanmıyor demektir" değerlendirmesinde bulundu.
TWİTTER YARGI KARARLARINI HİÇ UYGULAMIYOR
Atalay, TİB Başkanının yetkisiyle ilgili olarak şunları kaydetti:
"Orada çok ön mekanizmalar var. Bir defa bir vatandaşın özel hayatına müdahale, kendisiyle ilgili yalan, iftira taşıyan, Twitter veya sosyal medya ortamında bir şey varsa, o vatandaş bunun önlenmesini isteyecek. Bunun için yargıya başvuracak, yargı bir karar alacak. Eğer önlenmesinde çok acil bir durum varsa, telafi edilemez bir zarar TİB Başkanı bunun önlenmesi, sadece o sayfanın çıkarılması yönünde ortam sağlayıcılara, şirketlere bildirecek ve onlar onu 4 saat içinde çıkaracak. Ama TİB Başkanının o karar için de 24 saatte yargı kararı alması lazım. Eğer yargı kendi aleyhine karar veriyorsa, tekrar o sayfa, o iletişimin içinde yer alabilir. Ama şöyle bir durum, bir şirket var, bir firma, sosyal medyada ortam sağlayıcı. Yargı kararları var, yargı kararlarını hiç uygulamıyor, aldırmıyor. Gazete, televizyon, bunların hepsi yayın kuruluşudur. Eğer bunlarda bir kişiye hakaret varsa, özel hayatıyla ilgili yalan yanlış bilgiler varsa, o kişi ya kendisi tekzip eder ya da yargı yoluyla onu tekzip ettirir. Sosyal medyada bir sürü böyle karar oluyor ama o sosyal medya ortamını sağlayıcı düzeltmiyor. TİB Başkanına ancak böyle bir durumda yetki veriliyor."
TÜRKİYE'DE BÜROLARINI AÇACAKLAR
Türkiye'deki sorun nedeniyle Twitter yetkililerinin Türkiye'ye gelerek Ulaştırma Bakanlığı ile görüşeceklerini dile getiren Atalay, "Türkiye'de bürolarını açacaklar. Bundan sonra bu tür mahkeme kararlarında muhatap olacaklar ve sağlıklı olarak yürüyecek. Eğer bir mahkeme kararı varsa, bir vatandaşa hakaret, bir vatandaşla ilgili haksız bir yayın, onu kendi ortamından çıkaracak ve normal faaliyetlerine devam edecek. İşin normali budur. Şimdi inşallah Türkiye'de bürolarını açarak ve Türk mahkemeler verdiği kararları da dikkate alarak Türkiye'de sosyal medya ve ortam sağlayıcıları, gerek Twitter gerek Youtube, Facebook, gerekse diğerleri, başkaları da çıkabilir. Rahat rahat çalışmalarını sürdürecekler. O manada hükümetin yasaklama gibi bir derdi yok. Sadece mahkeme kararlarını göz önüne almaları lazım" dedi.
"ŞİMDİ HER ŞEY YERLİ YERİNE OTURUYOR DERKEN
Türkiye'nin vesayet tartışmalarını çok yaptığını, bu vesayet görüntülerinden çok acılar çektiğini belirten Atalay, şunları kaydetti:
"Keyfi mahkemeler partileri kapattı. İhtilaller oldu, milli iradenin verdiği yetkiler başkalarının eline devredildi, geçici hükümetlerin veya askeri hükümetlerin. Haksız yere milletin oy verdiği partiler kapatıldı, bunların hepsi yargıda oldu, o kapatmalar. Şimdi biz bir yargı reformu yaptık, şimdi her şey yerli yerine oturuyor derken tekrar yargının içinde bir paralel yapı organizasyonu, sonra son kararında olduğu Anayasa Mahkemesinin çok eleştirilen kararları ve diğer mahkemelerde insanların vicdanlarını tatmin etmeyen kararlar. İşte Ergenekon davasında kararını vermiş ama 7,5 aydır gerekçesini yazmadığı için temyize gitmeme. Bütün bunlar toplandığında yargı kurumuna güven azalıyor. Bu çok önemli bir şey. Eskiden beri bizde bir gelenek vardır, 'Ya tuz koktuysa' diye bir deyim vardır. Eğer yargıya güven kalmadıysa insanlar nereden hakkını arayacak.
Ünlü Büyük Selçuklu Sadrazamı Nizamülmülk'ün bir sözü vardır, der ki 'Bir ülke küfür ile payidar olur ama zulüm ile asla.' Zulüm dediği adaletsizliktir. Eğer adalet yoksa o zulümdür. Onun için inancımızda da eskiden kadıların, yani hakim, korkulan bir meslektir. Kadıların vebali çok yüksektir. 'Eğer milletin hakkını vermiyorsam, haklının hakkını haksıza veriyorsam ben bunun acısını çok çekeceğim öbür dünyada' diye tir tir titrerler. Yani hak dağıtmak çok zor bir şeydir. Bugün eğer toplumumuzda yargıyla ilgili, yargının adaletle hak dağıtmadığı yönünde yaygın bir kanaat varsa, yargıya güvenilmiyorsa bu ülkemiz için hiç iyi bir gelişme değildir."