BIST 9.470
DOLAR 34,58
EURO 35,99
ALTIN 3.005,27
HABER /  GÜNCEL

Berberoğlu'na verilen cezanın gerekçeli kararı açıklandı

Enis Berberoğlu'na verilen cezanın gerekçeli kararı açıklandı. Kararda, ''Ulusal ve uluslararası alanda özellikle Cumhurbaşkanı'nı savaş suçlusu olarak yargılanmasının önünü açmak, buna ortam sağlamaya çalışmak'' ifadesi dikkat çekti.

Abone ol

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nu, durdurulan MİT tırları görüntülerini eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a verdiği iddiasıyla ilgili yargılandığı davada, "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan verdiği 25 yıl hapis cezasının gerekçeli kararını açıkladı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali İhsan Horasan'ın  başkanlığında birinci heyetin baktığı davanın gerekçeli kararının yazım işlemi  tamamlandı.

Gerekçeli kararda, iddianameye, sanık, tanık beyanları ile dosyadaki  diğer deliller ve mahkemenin kısa kararına yer verildi. Gerekçeli kararın  ''Delillerin Değerlendirilmesi ve Ulaşılan Kanaat'' başlığında, dosya  içerisindeki HTS kayıtları, baz bilgileri, sanık Can Dündar'a ait "Tutuklandık"  isimli kitap içeriği ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, 1 Ocak  2014'te Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde ve 19 Ocak 2014'te Adana'ın Ceyhan ilçesinde  MİT'in ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetler kapsamında  Suriye'ye gönderdiği malzemeleri taşıtan tırların halen FETÖ/PDY talimatıyla  hareket ettiklerinden bahisle haklarında dava açılan jandarma personellerince  durdurulduğu anımsatıldı.

Jandarma personelince darp, cebir ve şiddet kullanılmak suretiyle  tırlara el konulduğu, MİT mensuplarının etkisiz hale getirildiği anlatılan  kararda, olayın hemen akabinde operasyonu gerçekleştiren personel ve ilgili yargı  mensupları hakkında soruşturma başlatıldığı hatırlatıldı. Gerekçeli kararda,  Adana Hakimliği'nce milli menfaatler doğrultusunda ika olunan faaliyetler  kapsamında olması ve özü itibarıyla "devlet sırrı" kapsamında kalmasından dolayı  konuyla alakalı bilgi, belge, resim ve dokümana 14 Ocak 2015'te yayın yasağı  kararı alındığı belirtildi.

Kararda, tırlara yapılan müdahalenin hemen ardından Türkiye  Cumhuriyeti Devleti birimlerince kamuoyuna duyuru yapılarak, Suriye Türkmenlerine  yönelik yardım faaliyeti yürütmekle görevli MİT'in tırlarındaki yardım  malzemelerinin devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından  gizli kalması gereken bilgiler niteliğinde olduğunun bildirildiği, yine MİT'in 6  Şubat 2014 tarihli yazısında işlemin faaliyetin ''Müsteşarlığa verilen görev ve  yetkiler uyarınca ülkenin milli menfaatleri doğrultusunda yürütülen faaliyetler  kapsamında olduğu"nun aktarıldığı kaydedildi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde devam eden yargılama süreci, kamuoyu  duyurularıyla MİT tırları olayının milli güvenlik meselesi olduğu hususunun  aşikar olmasına, ifşası ve açıklanmasının devletin güvenliğine, iç ve dış siyasal  yararlarına zarar vereceği ortaya konulmasına rağmen yine ulusal güvenlik söz  konusuyken basın hürriyetinden bahsedilemeyeceği vurgulanan kararda, sanık Can  Dündar tarafından 7 Haziran 2015 genel seçimlerine 1 hafta kala, Genel Yayın  Yönetmeni olduğu Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015'teki baskısında olaya  ilişkin birçok fotoğrafı, malzemeye ilişkin tüm bilgileri yayınladığı anlatıldı.  Kararda, manşetten "Dünya Gündemini Sarsacak Görüntüler İlk Kez Yayınlanıyor"  denildiği ve halen ilgili olay nedeniyle yargılanan dönemin Cumhuriyet Savcısı  Aziz Takçı'nın gazeteden Ahmet Şık ile yaptığı röportaja yer verildiği aktarıldı.

Haberde olay tarihinde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  Erdoğan'ın ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın doğruyu söylemediklerinden  bahisle itham edildiği, gazetenin ulaştığı görüntüleri, MİT, jandarma ve polise  ait olduğu tahmin edilen 3 ayrı kamera tarafından tespit edildiği anlatılan  gerekçeli kararda, haber içeriğindeki "Olaydan sonra hükümet cephesi 'tırlardaki  malzemelerin devlet sırrı olduğunu söylemiş' yönünde açıklamalarda bulundu"  anlatımıyla özü itibarıyla gizli kalması gereken ve açıklanmaması gereken  hususların "haber" adı altında sunulurken dahi bunun devlet sırrı olduğunun  devlet tarafından kamuoyuna duyurulduğunun itiraf edildiği kaydedildi. Kararda,  haberde, MİT tırları dosyasının sanığı eski savcı Takçı'nın röportajına yer  verilerek, "Yarın hükümet düşer" şeklinde yazılar yazıldığı, tutuklu jandarma  personelinin beyanlarına yer verildiği kaydedildi.

BERBEROĞLU'NA GİDEN SÜREÇ "TUTUKLANDIK" KİTABI

Gerekçeli kararda, benzer bir haberin de "Jandarma Var Dedi" başlığı  altında 12 Haziran 2015 tarihli baskısında sanık Erdem Gül tarafından yapıldığı  anımsatılarak, Dündar ve Gül hakkında soruşturma başlatılıp kamu davası açıldığı,  yargılama sırasında Can Dündar'ın tutuklu kaldığı süreçte "Tutuklandık" kitabını  yazdığı, tahliye olduktan sonra kitabı yayınladığı belirtildi.

Kitabın içeriğine yer verilen gerekçeli kararda, kitap içeriğinde  Dündar'ın "Nihayet 27 Mayıs Çarşamba günü solcu bir milletvekili dostum getirdi  görüntüleri. İzleyince kafamda hiçbir şüphe kalmadı. MİT Suriye'ye silah  taşıyordu. O aşamada haberi gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'a  göstermek istedim. Bu tür duyarlı haberler de ona danışmak adetim değildir.  Görüntüleri izleyince içindeki gazeteci heyecanla ayağa kalktı. Sonra içindeki  avukat onu itidale davet edip oturtturdu. 'Bunun sonuçlarını düşündün mü?' dedi.  Sonra Akın; toplantıyı açarken gayet net konuştu: 'Bunun devlet sırrı olduğunu  söyleyecekler. Tırları durduran savcı ve askerleri tutukladılar. Devletin sırrını  ifşa ağır ceza gerektiren suçtur. Tutuklama kaçınılmaz...'' şeklindeki beyanları  dikkate alınarak Can Dündar'a MİT tırları görüntülerini veren kişinin savcılıkça  araştırılmaya başlandığı aktarıldı

KİTAPTAKİ BİLGİLER İLE HTS KAYITLARI ÖRTÜŞÜYOR

Savcılıkça ilgili makamlara yapılan yazışmalar sonucunda, kitapta  bahsedilen 27 Mayıs'ta sanık Can Dündar'ın 14.32'de Enis Berberoğlu tarafından  arandığı ve 21 saniye görüştükleri, sanık Berberoğlu'nun görüşme esnasında  Şişli'de Büyükdere Caddesi'nde bulunduğu kaydedilen kararda, sanıkların aynı  bölgede bulunduğunun anlaşıldığı, görüşmenin ardından buluştukları, sanık  Berberoğlu'nun video görüntülerini içerir flash disk veya depolama vasfı olan  nesneyi sanık Can Dündar'a verdiği anlatıldı. Kararda, o tarihte CHP Genel Başkan  Yardımcısı görevinde bulunan Berberoğlu'nun, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde  milletvekili adayı olduğu vurgulandı.

Can Dündar'ın kitabındaki beyanlara uyan HTS kayıtlarının, sanık  Berberoğlu ile ilgili olanlar olduğu belirtilen kararda, sanık Berberoğlu'nun  görüntüleri vermesindeki amacı şu şekilde anlatıldı:

YARGILANMALARININ ÖNÜNÜ AÇMAK...

"Sanık Can Dündar tarafından gazetesinde yayınlanarak başta  Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarda bulunan AK Parti hükümetini, 'MİT tırarıyla  Suriye'deki terör örgütlerine silah yardımı yapılıyor.' şeklindeki algı  operasyonuyla kamuoyu nezdinde yıpratmak, cezai soruşturmalara maruz bırakmak,  ulusal ve uluslararası alanda özellikle Cumhurbaşkanı'nı savaş suçlusu olarak  yargılanmasının önünü açmak, buna ortam sağlamaya çalışmaktır. Keza o dönemdeki  iç ve dış olaylar gözetildiğinde, ulusal güvenlikle ilgili hassasiyetleri yaşanan  terör olayları ve Suriye'deki olaylar nedeniyle üst safhada olduğu, Fetullah  Gülen ve yapılanmasına yönelik operasyonlar gerçekleştirildiği, devletteki  kadronun ayıklanmaya çalışıldığı sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ'nün baş  düşmanı haline gelmiştir.

MİT tırları olayının ifşasıyla hazır ortam da müsaitken, Cumhurbaşkanı  ve hükümet yöneticilerinin teröre destek veren, terörü finanse eden iddialarıyla  ulusal ve uluslararası boyutta yargılanmaları sağlanarak ortadan  kaldırılmalarının hedeflendiği, en iyi ihtimalle seçim öncesi hükümeti zora  sokarak seçimi kazanmalarının önüne geçilmek istendiği, sanık Berberoğlu'nun  Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve hükümete zarar vermek için siyasi amaçla hareket  ettiği, hukuki ve cezai sorumlulukların doğması, yeniden iktidar olmalarının  önüne geçmek için devletin ulusal güvenlik iç ve dış siyasal bakımından gizli  kalması gereken özü itibarıyla devlet sırrı olması gereken görüntüleri  yayınlaması, ifşa etmesi amacıyla da diğer sanık Can Dündar'a vermekten  çekinmediği, sanıkların iştirak iradesi içerisinde birlikte hareket ettikleri  anlaşılmıştır.''

Gerekçeli kararda sanıkların MİT tırlarına ilişkin görüntülerin ulusal  güvenlik açısından ne anlam ifade ettiğini, ifşası ve yayınlanması halinde,  sonuçların ne olacağını bilmemesinin mümkün olmadığı vurgulanan kararda, söz  konusu görüntülerin sanık Dündar tarafından yayınlanma şekli, görüntülerle  beraber yapılan yorumlar, yazılar gözetildiğinde amaçlarının ne olduğunun net bir  şekilde belli olduğunun anlaşıldığı aktarıldı.

"CUMHURİYET'TE YAYINLANINCAYA KADAR SIR VASFINI KORUMUŞTUR"

Ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı olan ve milletvekili  olmak isteyen sanık Berberoğlu'nun yönetmeye talip oldukları devletin bekasını,  milli güvenliğini ve menfaatini normal bir vatandaştan çok fazla önemsemesi ve  düşünmesi gerektiği vurgulanan gerekçeli kararda, sanık tarafından aynı olaya  ilişkin haberin daha önce Aydınlık gazetesinde yer aldığına ilişkin konuya da  değinildi.

Tırların durdurulduğu 19 Ocak 2014'den iki gün sonra Aydınlık  gazetesinde haber yapılarak, bir tıra ve kasa içerisindeki top mermilerin olduğu  iddia edilen görüntülere yer verildiği, haberde bunun haricinde bir bilgi, belge  ve görüntünün yer almadığı anlatılan kararda, sanık Dündar tarafından yapılan  haberde ise Aydınlık gazetesindeki görüntülerden çok daha farklı bilgi ve  belgelerin olduğu, hatta Dündar'ın kendi ifadesi ile ''haber değeri taşıdığı''nın  anlaşıldığı kaydedildi.

Gerekçeli kararda, sanık Dündar'ın söz konusu haberi yapış tarzı,  haberin dünya gündemini sarsacak şekilde veriliş şekli, ilk kez yayınlanıyor  olduğu yönündeki anlatımlar dikkate alındığında, devletin güvenliği veya iç ve  dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki  bilgi, belge ve görüntülerin daha önce yayınlanmadıkları için aleniyet kazanmamış  oldukları halde sanık tarafından ilk kez yayınlandığı belirtildi.

Aydınlık gazetesinin tek fotoğrafla yaptığı haber dolayısıyla  bilgisinin sır olma vasfının da kaybolduğunun iddia edildiği belirtilen kararda,  şu değerlendirmede bulunuldu:

''Yargıtay'ca da belirtildiği üzere, günümüzde teknolojinin gelişmesi  ile habercilik yaptığını iddia eden birçok gazete, dergi, internet sitesi ortaya  çıkmıştır ve olayın vukundan itibaren kamuoyunda da MİT tarafından yapılan  faaliyet ve taşınan malzemeyle alakalı birçok haber ve yorum yapılmıştır.  Aydınlık gazetesindeki haber de bunlardan ibarettir. Nerede çekildiği, içeriğinin  ne olduğu dahi ilk başta net olarak anlaşılamayan tek kare foto ile davaya konu  devlet sırrı mahiyetindeki bilginin ifşasıyla konunun sır olmaktan çıktığından  bahsedilemeyecektir. İlgili gazete haberlerinin Yargıtay kararında da  belirtildiği üzere rivayet, tahminden öte bir anlam taşımadığı, Cumhuriyet  gazetesindeki videodan alınmış, 9 foto ile ayrıntılı anlatım karşısında Aydınlık  gazetesindeki yayının tahminden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay'ca aranan,  'bilginin doğruluğu herkesçe malum olmadıkça sır vasfını koruyacağı'nın hüküm  altına alınmış olması karşısında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanıncaya kadar  bilgiler sır olma vasfının korumaktadır."

"SOLCU BİR MİLLETVEKİLİ..."

Gerekçeli kararda, savunma tarafınca, "Can Dündar'ın kitabında  görüntüleri kendisine bir milletvekili dostunun getirdiğini belirtmesi karşısında  sanığın görüntülerin verildiği tarihte vekil olmadığı"nın belirtildiği  aktarılarak, kitabın yazıldığı tarihlerde sanığın milletvekili oluşu dikkate  alındığında Dündar'ın buna istinaden milletvekili dediği kanaatine varıldığı  belirtildi.

Tanık Soner Yalçın'ın da gazetesinde yazdığı yazılar nedeniyle tanık  olarak ifadeye çağrıldığı anımsatılan kararda, tanığın köşe yazılarını açık  kaynak araştırmalarına istinaden yazdığını, net tespitlerinin bulunmadığını  söylediği kaydedilen gerekçeli kararda, sanığa atılı suçun hukuki olarak  nitelendirmelerine yer verildi.

Askeri Yargıtay'ın bazı kararlarında suçun oluşumu için casus ile  casusluğu talep eden arasında bir anlaşmanın varlığının arandığı ancak doktrinde  yerinde görülmemiş herhangi bir devlet veya örgütle anlaşma şartına gerek  duyulmadığı aktarılan kararda, Yargıtay 16. Ceza Dairesin'in de konuyla ilgili  önceki görüşünü değiştirerek, casusluk amacıyla bilginin açıklanmasının temininin  suçun oluşumu için yeterli görüldüğü belirtildi.

''Suçun işlendiği tarih itibarıyla en uzun kara sınırına sahip  olduğumuz Suriye ülkesindeki iç savaş şiddetli bir şekilde devam etmekte,  kuzeyinde birçok silahlı terör örgütü o günlerde olduğu gibi halen dahi  faaliyetlerini sürdürmektedir.'' denilen gerekçeli kararda, söz konusu örgütlerin  Türkiye'de onlarca insanı katlettiği ve canlı bomba eylemi yaptıkları  belirtilerek, iç çatışmalardan kaçan milyonlarca insanın Avrupa'ya göç etmekte  güzargah olarak da Türkiye'yi kullandığı belirtildi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından milli güvenlikle ilgili  hassasiyetin had safhada olduğu bir dönemde devlet bu sorunlarla karşı karşıya  iken sanığın "devlet sırrı" mahiyetindeki bilgileri açıkladığı belirtilen  gerekçeli kararda, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nce "Terör olaylarının yoğun  yaşandığı dönemde, sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi halinde casusluk  kastının varlığı kabul edilebilir." şeklinde içtihat dikkate alındığında sanık  Berberoğlu'nun siyasal saikle casusluk faaliyetinde bulunduğunun şüpheden uzak  bir gerçek olduğu vurgulandı.

ERDEM VE DÜNDAR'IN ALDIĞI CEZA

Mahkemenin, sanıklar Erdem Gül ve Can Dündar hakkında o dönem ki  içtihatlar gözetilerek "casusluk" suçunun unsurları oluşmadığı için "devletin  gu?venliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama'' suçundan hüküm  verdiği belirtilen gerekçeli kararda, ''Ancak somut olayımızda sanık Berberoğlu  yönünden Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin içtihatı ışığı altında değerlendirme  yapıldığında, suçun sabit olduğu anlaşılmaktadır. Keza herhangi bir antlaşma  aranmadığı gibi lehine casusluk yapılan bir devletin mevcudiyeti de  gerekmemektedir. Sanığın özel kastının varlığı yeterlidir." denildi.

Gerekçeli kararda, tüm bu nedenlerle sanık Berberoğlu'na "devletin  guvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla  gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla  açıklamak" suçundan 25 yıl hapis cezası verildiği ve hükmen tutuklanmasının  kararlaştırıldığı anımsatılarak, "Zira milletvekili olarak görev yapsa da kanunen  herhangi bir engel bulunmadığından özellikle verilen cezanın haddi itibarıyla  mahkememizde kaçacağı, saklanacağı hususunda kanaat oluştuğundan bu tedbire  hükmedilmiştir. Dosyadaki sanıklardan Dündar'ın çok daha az bir ceza almasına  rağmen tahliye olur olmaz yurt dışına kaçmış olması da gözetildiğinde tutuklama  kararı verilmiştir." ifadelerine yer verildi.