Ben de bir pararelciyim!
Yazdığım her yazıdan sonra birileri benim bir yazımı getirip önüme koyuyor. Yaklaşık 3 yıl önce yazdığım bir yazıdan bahsediyorum.
Yazdığım her yazıdan sonra birileri benim bir yazımı getirip
önüme koyuyor. Yaklaşık 3 yıl önce yazdığım bir yazıdan
bahsediyorum. Yazının başlığı, "Sahi ne yaptı bu Fethullah
Gülen bize?" ismini taşıyor. Yazıda Gülen Cemaati'ni ve
Fethullah Gülen'i savunuyorum.
O yazıyı görenler, "Bak sen döneğin tekisin, o zamanlar
böyle yazmışsın, 17 Aralık'tan sonra mevki ve para için
dönekleştin" diyor ısrarla. Yazı hala arşivimde duruyor.
Dileyen bu başlıkla arayıp bulabilir, okuyabilir.
İnternethaber'de bu konuda iki defa yazdım, twitter ve facebook'ta
defalarca açıklamasını yaptım ama, sanırım birileri hala anlamamış
veya anlamak istemiyor.
O zaman bir kere daha yazayım...
Sevgili okur...
İddia edildiği üzere ben Gülen Cemaati'ne 17 veya 25 Aralık'tan
sonra cephe almadım. Benim cemaatle arama mesafe koyduğum tarih,
Fethullah Gülen'in, "Peygamber Efendimiz de stadyuma geldi,
Türkçe Olimpiyatları'nı izledi" dediği tarihtir.
O tarihten sonra cemaatten gelen bütün davetleri reddettiğimi
cemaati temsilen beni arayanlar iyi bilir.
Cemaate savaş ilan ettiğim tarih ise, Gezi olayları ile başlar.
Gezi'de olayların çığırından çıkmasına neden olan 7 polisin cemaate
mensup olduğunu öğrendiğimde açık açık savaş ilan ettim ve bunu hem
yazılarımda, hem de çıktığım bir iki televizyon programında ilan
ettim.
Buraya kadar anladıysak, ikinci açıklamaya geçeyim...
Yine o tarihte beni okuyanlar iyi bilir. Gezi olaylarından bir ay
sonra, İnternethaber Medya Grup Başkanlığı görevimden istifa ettim
ve bunu da yine defalarca hem köşe yazımda hem de sosyal medyada
ilan ettim.
Nedeni cemaat veya hükümet değildi.
Şundan dolayı istifa ettim.
İnternethaber Medya Grup Başkanı sıfatıyla yazdığım yazılarda özgür
olamadığımı hissettim. Yazdığım yazılar gazetenin yayın politikası
olarak algılandı. İki şapkadan birini çıkarmam gerekiyordu. Ben de
yöneticiliğe tamam, yazarlığa devam dedim.
Yazarlığa devam dememin nedeni televizyon televizyon dolışıp yıldız
olmak değildi. Hatta aylarca beni arayıp televizyon programlarına
davet eden program yapımcıları, kendilerine
"Hayır" cevabı verdiğime şahitlik edecektir.
Ben, bir medya maymunu olmaktansa, bildiğim birşeyler varsa ekrana
çıkıp konuşmayı tercih eden biriyim. Bilmediğim konularda da atıp
tutan biri olmadım hiç. Sahte kahramanlardan olmaktansa,
sıradan biri olmayı tercih ettim.
Bu aralar bakıyorum da ekranlarda sahte kahramanlar cirit atıyor.
"Bakın bende ne istihbaratlar var" diyerek binbir
yalana başvuranlar ekrandan ekrana koşuyor.
Bunlardan biri de Yeni Şafak Gazetesi yazarı Cem Küçük!
İlkin önemsemedim yazdıklarını. Ancak dün, her hafta benim de konuk
olduğum Kanal A'daki konuşması kulağıma çalınınca artık bir
cevap vermenin şart olduğu kanaatine vardım.
Cem Küçük'e göre, benim de yazarları arasında yer aldığım İnternet
Haber Yayın Grubu, iktidarı devirmek isteyenlerle iş tutuyor ve el
altından iktidarı devirmek için çeşitli operasyonlar yapıyor.
Ve ekliyor: "Devlet bunların ihanetini görüyor ve zamanı
gelince bunlara da operasyon yapılacak"
Kesin ve net!
Ama tuhaflık şurada ki Cem Küçük'ün bildiğini henüz devlet
bilmiyor. MİT bilmiyor, istihbarat teşkilatları bilmiyor, Erdoğan
bilmiyor ama Cem biliyor!
Devletin bütün kurumları tarafsız yayını için İnternethaber'i ve
sahibi Hadi Özışık'ı kutluyor ama bu durum Cem'i ikna etmeye
yetmiyor.
Ben yazılarımdan dolayı en büyük hükümet yalakası olarak ilan
ediliyorum ama bu da Cem'e yetmiyor.
"Bu süreçte daha fazla nasıl parlarım. Nasıl bir televizyon
yıldızı olurum" hastalığı bakalım bizim beyefendiye daha
neler yaptıracak.
Halbuki şöyle başını çevirip etrafındakilere sorma zahmetinde
bulunsa...
Mesela Abdulkadir Selvi'ye, Mesela Yeni Şafak'ın tepe ismi İbrahim
Karagül'e, Mesela Yusuf Kaplan'a sorsa bu kadar gülünç duruma
düşmemiş olacak. Önceleri, "Gazeteciler.com paralelci,
İnternethaber değil" diyordu. Sonradan iki gazetenin de
Hadi Özışık'a ait olduğunu öğrenince komik duruma düşmemek için bu
kez, "İnternethaber de paralelci" demeye
başladı.
Kendisindeki bu savrulmayı üzülerek izliyorum. Levent
Gültekin'i bir yerden, Hadi Özışık'ı ayrı bir yerden vuruyor.
Yakında beni de paralel yapının imamı olarak ilan ederse vallahi
şaşırmayacağım!
Cem kardeşim!
Sana hatırı sayılır birkaç ortak dost aracılığıyla haber yolladım
ama, gördüğüm o ki sen bu palavralarına devam ederek nam salmayı
kafaya koymuşsun.
Eğer mesele ülke meselesiyse, eğer mesele devlet meselesiyse, eğer
mesele millet meselesiyse, kusura bakma ama, sen bu konularda 15
yıldır bedel üstüne bedel ödeyen İnternethaber'in ve Özışık
kardeşlerin yanında fazlasıyla küçük kalırsın!
Etme kardeşim!
Senin bu yaptığın davaya hizmet değil, karşısında olduğunu
söylediğin parelel yapıya hizmet etmekten başka işe yaramaz.
Sana bir kardeş tavsiyesidir bu.
Üç-beş ekrana fazla çıkacaksın diye, yazıların biraz daha fazla ses
getirecek diye kendini tüketme. Uçanı kaçanı paralelci yaptın
tamam. İçlerinde seni haklı çıkaracak eylemler içinde bulunanlar
yok değil.
İnternethaber paralelci falan değil. İnternethaber'in paralelci
olması demek, benim de paralelci olduğum anlamına geliyor Cem!..
Çünkü ben de bu kurumun küçük de olsa ortaklarından biriyim!
Kurum olarak sana cevap vermezler ama, ben bir yazarı olarak sana
yemin edeyim!
Kim paralelciyse Allah evine ateşler salsın. Kim paralelciyse Allah
önünü kesip başka yerine eklesin! Paralelci olanın duyguları
sinesinde kalsın. Kim paralelciyse dizlerine vursun.
İnan Cem, İnternethaber paralelci değil kardeşim benim!..
Çünkü "Bak sizin için neler yapıyorum, siz de benim için
birşeyler yapın" diyerek yalakalık yapmanın yolunu
yordamını bilmiyor.