BIST 9.640
DOLAR 34,68
EURO 36,60
ALTIN 2.940,71
HABER /  POLİTİKA

Bedel ödemeye hazır mısınız?

Savaşın da bedeli var. Ödemeye hazır mıyız? Hesap eden var mı?..

Abone ol

Gerçekten hazır mısınız? bedel ödemeye.. Akşam yazarı Engin Ardıç savaş isteyenlere 1. Dünya savaşı yıllarını hatırlatıyor..

Karaborsa, sefalet, ve açlığın kol gezdiği Osmanlı'nın son döneminden örnekler veriyor..

Savaşa kimlerin gideceğini kimlerin kaçacağını, bedel ödeyeceklerin gerçekte kimler olduğunu bir bir sıraladı..

Savaşın acımasız yüzünü çarpıcı biçimde yazan Ardıç'ın yazısına virgülüne dokunmadan veriyoruz:

-Kordi Miloviç’i duymuşluğunuz var mıdır, pembe tombul bir operet yıldızıydı, Avusturyalı... Yoksa Cordy Milowitz mi yazmalıyım?

Birinci savaş yıllarında İstanbul’a gelmişti, İstanbul’u kasıp kavurmuştu...

Haspa bir yandan Tepebaşı Tiyatrosu’nda Çingene Baron ve Çardaş Prensesi gibi eserlerde bülbül gibi şakıyordu, bir yandan da, temsilden sonra, Tokatlıyan Oteli’nde yatak çalışmalarına ağırlık vermişti...

İaşe Nazırı Kara Kemal ve levazımcı Topal İsmail Hakkı’nın zengin ettiği İttihatçı bulgur kralları, mercimek kralları, vagon tacirleri de, Miloviç’in kapısında kuyruğa girmişler, karının cıgarasını bin liralık Osmanlı Bankası banknotlarıyla yakar olmuşlardı... Yatağına banknot da döşüyorlar, binlerce lirayı karıya çarşaf yapıyorlardı... Yol yakındı, hemen köşedeki Cercle d’Orient kulübünün kumar masasından kalkacaksın, Galatasaray yönünde elli adım yürüyüp otele dalacaksın. İstersen çıkınca otelin lokantasında yemek de yiyebilirsin, şampanya dahil yüz kuruş.

Aynı günlerde Laleli yangın yerinde ve de Sarayburnu sur dibinde otuz kuruşa erkek çocuk satıyorlardı, açlıktan.

Çocuk satıyorlardı dediysek, evlat edinmek için değil tabii... O çocukların anaları da sokağa düşmüşlerdi, içinden süpürge sapı çıkan yarım okkalık kara tayına... Bunlar genellikle şehit eşleriydi.

(Yaa... Yoksa siz, halkın İttihat ve Terakki’ye gösterdiği derin tepki 2007 yılının işidir mi sanmıştınız?)

Son günlerde çalınan savaş tamtamlarının gürültüsü içinde, Miloviç aklıma geldi, bir kostaklanma da dikkatimi çekti.

Hemen herkes “bedeli neyse ödemeye hazırız” diyor. Kiminin kanı kaynadığı için, kimisi hükümeti batırmak amacıyla.

Futbolda denemeyi pek sevdiğimiz “doldur boşalt” yöntemi gibi, bunun da bir “Irak’a gir, vur, çık” işi olduğunu sanıyorlar.

Uzun soluklu bir serüvene gerçekten hazır mısınız?

Arabanızın deposunu bin liraya dolduracağınız bir serüvene?

Doların beş lira, avronun on lira olduğu, Migros’ta hiçbir ithal tüketim malını bulamayacağınız, gene Amasya’nın elmasına, Anamur’un muzuna kalacağınız bir Türkiye’ye hazırlığınız gerçekten tamam mı? (İşin kötüsü, o durumda Diyarbakır’dan karpuz da gelmeyebilir.)

Karaborsa yapmayacaksınız ama, söz mü? İstifçilik de yapmayacaksınız, tezgâh altından mal satmayacaksınız!

Televizyon orospularına para yedirmeyeceğinizi garanti ediyorsanız, ben varım.

Çünkü, misliyle artarak gelecek olan şehit tabutlarının hiçbirinin içinde, Kuruçeşme gecelerini kasıp kavuran zengin piçleri olmayacak.

Gene köylü çocuklarıdır ölecek olanlar... Aç kalacak olan da işçi ve memur. Sokaklarda sürünecek olanlar, emekliler.

Var mıdır aranızda güneydoğu cephesine gönüllü gidecek, yok canım, vuruşmaya değil, geri hizmette çalışmaya?

“Hayatını küçültmek” deyimiyle küçümsenip geçilen o darlığa gerçekten düşünce yaygarayı basmayacaksınız, söz mü?

Örneğin ücretiniz yarıya inince şarlamayacaksınız, okey?

Var mısınız Tekalif-i Milliye’ye, her evden iki kat don fanila, çorap vermeye? (Kağnıyla mermi taşıtmazlar, korkmayın, o eskidendi.)

“Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda zaten mevcuttur” demişsiniz, demek ki uçak, helikopter, tank, top gerekmiyor...

Ama sıkıntıya girmek şart. Kaçınılmaz.

Kaçmayacaksınız, kaytarmayacaksınız. Yemiyorsa, bedeli her neyse ödemeye hazırız diye efelenmeyiniz. Kostak değilseniz, boşa kostaklanmayınız.

Çünkü o bedeli kendiniz ödemeyecek, gene başkalarına ödeteceksiniz... Bugüne kadar öyle olmamış mıydı?