BDP'lilerin ölüm orucunu destekliyorum!
Siz hala cezaevlerindeki PKK ve BDP'lilerin ölüm orucu tuttuğuna inanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Siz hala cezaevlerindeki PKK ve BDP'lilerin ölüm orucu tuttuğuna inanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Onlar günler önce, tam da iftar saatinde 11 yaşındaki Faris
Demircan'ın kanıyla açtılar iftarlarını...
Bu nedenledir ki, "Ölüm oruçlarını durdurun"
diyenlerin hezeyanları boşunadır.
Gördük işte!
Ölüm orucunda henüz ölen yok.
İddia ediyorum kimse de ölmeyecek.
Bakın!
Gidin en kral uzmana sorun. Size şunu söyleyecek: "Bir
insan hiçbirşey yemeden en fazla, ama en fazla 18 gün yaşayabilir.
Eğer belli zaman dilimlerinde bal şekerli su gibi gıdalar verilirse
bu oran 30 40 arasına kadar yükselir.."
Bugün ölüm oruçlarında kaçıncı gündeyiz?
60. güne giriyoruz.
Peki neden hiç ölüm yok?
Hatta bırakın ölüm haberini, neden bilinç kaybı yaşayan tek bir
mahkum yok?
Çünkü anlatılanın çok çok üstünde bir gıda yüklenmesi var da
ondan.
Neymiş?
30 bin kişininin katiline özgürlük getirebilmek için ölüm orucuna yatıyorlarmış! Onların ölmemesi için İmralı'daki Orangutan kılıklı yaratık devlet tarafında özgür bırakılmalıymış, ya da şartları iyileştirilmeliymiş!
Öyle diyorlar.
"Devlet buna bir çözüm bulsun ölüm oruçları son
bulsun" teranesi okuyorlar.
Hatta devlet buna çözüm bulmazsa, BDP'li vekiller de bedenlerini
Meclis'in içinde ölüme yatıracaklarmış.
Bugün öyle bir açıklama yapmışlar.
Kuzu kebabına dayanamayanların ölüm orucuna yatabileceğine ihtimal
vermiyorum ama yatarlarsa da gram üzülmem.
Bu kadar şiddete, bu kadar teröre rağmen, hükümet çözüm yolunda
ilerleme sağlayacak adımlar atarken... Hem de ihanet damgası yeme
pahasına bu adımları atarken, PKK ve BDP'nin ölüm oruçları
tehditiyle dayatmada bulunması hainliğin son versiyonudur.
İşte tam da bu nedenle üzülmem.
"Ben bir birey olarak bu eyleme saygı
duymuyorum" diyorum. Bir bölücü için bedenini ölüme
yatırmak saygı duyulacak bir davranış olarak gelmiyor bana.
Ha illaki "Ben bu eylemi yapacağım" deniliyorsa,
bu karara saygı duyarım!.
Bu seferlik üzüntü hakkımı, kim bilir kaç gündür, kaç öğündür elini ekmeğe, yemeğe uzatamayan dünya çocukları için...
Ülkemin pek çok bölgesinde savaşın ritmi günden güne yükselirken, evlerinde "Allah'ım! Bu kez ölüm haberi gelmesin'' diye bekleşenlerin ölüm sessizliğine saygı için...
Şehit verdiği çocuğunun ardından evlat hasreti, mutluluk açlığı çeken şehit anne babalarına haksızlık yapmamak için kullanacağım.
"Ölüm orucuna yatanlar, ötenazi hakkını kullandılar" der, gecerim.
Dağda ölüm!
Şehirde ölüm!
Sokakta ölüm!
Evde ölüm!
Cezaevinde ölüm!
Hem ölümü bu mecraların tamamına yayacaksınız, hem de barış
sözcüğünü dilinizden düşürmeyeceksiniz.
Hem devletin verdiği parayla, sağladığı gelir ve imkanlarla kurulan
bir belediyeye her vatandaşa, hatta size bile uygulanan yasa
hakkından yararlanarak başkan ve yönetici olacaksınız.
Hem de o belediyeyi aynı devlete karşı bir silah olarak kullanacak,
bölücülerin hizmetine sunacaksınız.
Hem her Türk vatandaşına sağlanan şartlardan yararlanarak millet
vekili olacaksınız hem de PKK ile kucaklaşacak 30 bin kişinin
katiline destek için mücadele edecek, "Ölüm oruçlarına
yatarız haa" diye tehditler savuracaksınız.
Sonra da kalkıp "Özgürlüklerimiz elimizden alınıyor. Kürtler
Türkiye'nin zenci kesimidir" diye kışkırtıcı hareketler
çekeceksiniz.
Dünyada ihanete ve alçaklığa bu kadar fütursuzca, bu hayasızca
dönen bir dil, mahşerde nasıl dönecek, bu hayasızlığın hesabını
nasıl verecek, merak ediyorum.
O dili taşıyanlardan biri de Osman Baydemir.
ABD'den insani yardım talebinde bulunmuş beyefendi!
Özellikle hangi insani yardımı talep ediyor acaba?
Irak'da kızlara kadınlara ırza geçme yöntemi ile sağlanan insani yardıma mı?
Yoksa yüzbinlerce insanı katlederek huzura eriştirme insani yardımı mı?
Çocukları sırf eğlencesine hedef tahtasındaki gölge fotoğraf gibi delik deşik etme insani yardımı olabilir mi peki?
Keşke Baydemir cezaevlerinde açlık ölümüne kendi istekleriyle yatan teröristler için insani yardım talebinde bulunmadan önce, Guantanamo Kampı'na insan gibi girenlerin nasıl çıktıklarını şöyle bir hatırlasaydı.
Şayet bay Baydemir Obama'nın baş düşmanı Ladin'i nasıl öldürüp bir okyanusun dibine gönderdiğini hatırlamış olsaydı...
APO isimli yaratığın İmralı'da haksız yere insan muamelesi gördüğün hemen anlardı.
Baydemir ve diğer BDP'liler bunu hala anlamıyorsa
"İlle de ölüm orucuna yatacağız" diyorlarsa
kendilerine bu eylem de koşulsuz desteklediğimi bildiriyor,
"Darısı İmralı'dakinin başına" diyorum.