BDP'liler barışı böyle mi sağlayacak?
Sakık oğlunun cenazesinde hıçkırıklara boğulurken o şehitlerin bedeni başka, kafası başka, parmağı ve tırnağı başka başka yerlerden toparlanıyordu...
Sırrı Sakık evlat acısıyla Erdoğan'a, "Akan kanı
durdurun" diye seslendiği saatlerde Bingöl Karlıova'da 8
polis yola döşenen mayınla parçalandı.
Sakık, "Akan kanı durdurursanız, bu ülkenin azizi
olacaksınız" dediği sıralarda 8 şehit, paramparça olmuş
bedenlerini ceset tarlasına dönen bir yolun virajında bırakıp
azizlerin azizine, hakka yürüdü.
Sakık oğlunun cenazesinde hıçkırıklara boğulurken o şehitlerin
bedeni başka, kafası başka, parmağı ve tırnağı başka başka
yerlerden toparlanıyordu...
Ama her şeye rağmen...
Sosyal paylaşım sitelerinde birer kara cellat edasıyla ölüm tanzimi
yapanlardan, "Oh olmuş ona da" diyenlerden
olmayacağım. Başkasının ölümüne, acısına gülümseyenlerden, ceset
üzerinde şeytanı utandıracak ayinler yapanlardan olmayacağım.
Yoldan geçen arabaları kovalayan köpekler misali beni bu insani
halimden ötürü ısırmaya çalışanlara da aldırış etmeyeceğim.
Erdoğan annesine ağlarken ne kadar kederlendiysem, Gürsel Tekin
annesini kaybettiğinde onunla ne kadar gözyaşı döktüysem, Sırrı
Sakık'ın evlat acısı da o kadar ağlattı, acıttı, yaktı. beni...
Rabbi Rahman, o acıyı kimselere vermesin!
Öyle bir ülkedeyiz ki, yaşayanların çoğu ölümü, ölenlerin bazıları
ise, yaşamayı hakediyor.
Farkında mısınız?
Bu ülkede artık asker yolu bekleyen sevdalı kızların sayısı bile
azaldı. Kışlalardan gelen her mektubun başı veya sonunda,
"Çatışıyoruz, bir şey olursa... Hani olur da hakka yürür
isem bana hakkınızı helal edin" cümleleri var artık..
Ne kokulu mendiller, ne hasret ne de sevgi sözleri ile dolu
mektuplar.. Onlar bile kan kokuyor artık.
Mektuplar bile...
Ya teskere alıp evine gidecekken, ya haftasına evlenecekten, ya da
çocuğu olduğu gün ölüyor bu ülkenin gencecik çocukları..
Feryatsız ev, ocak kaldı mı?
Biz uyurken, kırılıp yere düşen gencecik fidanların inilteleriyle
inlemeyen şehir, kasaba, köy kaldı mı?
Sırrı Sakık bu korkunç tablonun neresine baktı da Erdoğan'a yakardı
bilmiyorum tabi. Ama görünen o ki, BDP'li diğer vekiller de buna
ayak uydurmuşlar.
Elimizde kuşkusuz ki bir samimiyet ölçen alet yok, niyet okumak da
haddimize değil..
Ama kabul edelim.
Sırf bu terör bitsin diye, Başbakan Erdoğan,
"Hain" damgası yemek pahasına, küfür kokulu sözler
duymak pahasına çok mücadele etti. Mezardaki annesinin cesedine
küfredenler dahi oldu, ama o geri adım atmadı.
Ya inandığın yolda yürü, ya yürüdüğün yola inan demişler ya
hani.
Tam da bunu yaptı Erdoğan..
Yine kabul edelim ki bu iyi niyet, bunca zamandır pek çok kez gerek
PKK'lıların, gerekse BDP'lilerin tecavüzüne uğradı.
Bir millet şehitlerini gözyaşlarıyla yıkadı ama yine de
"kardeşim" dediği Kürt halkına arkasını
dönmedi.
Ama olmadı.
Şimdi, "Erdoğan isterse bu sorunu çözer" diyor
BDP'li vekiller.
Tam da bir BDP'li vekil oğlunu kaybetmişken, evlat acısını kemik
aralarında hissediyorken.
Evet, ben de inanıyorum ki bu sorunu Erdoğan çözer.
Ama nasıl çözer.
Bu tek başına olabilecek bir şey değil..
Birilerinin de birşeyler yapması gerekiyor.
Mesela...
Bu çağrının sahiplerinin önce farklı görünmek için üzerlerine
geçirdikleri "insan kostümünü" çıkarmaları
gerekiyor.
Bunu söyleyenlerin, şehit cenazeleri sıra sıra dizildiğinde,
gülüşündeki o iğrençliği, PKK cenazeleri gelirken üzüntüsündeki
sahtekarlığı ortadan kaldırmaları gerekiyor.
Bu söyleyenlerin dağda PKK'lılar ile randevulaşıp onlara cesaret
veren sloganlar atmamaları gerekiyor.
Bunu söyleyenlerin, Diyarbakır'da, "Burası Kürdistan,
bayrağımızı dikeceğiz" diyerek halkını galeyana
getirmemesi gerekiyor.
Bunu söyleyenlerin PKK vurduğunda susup, asker vurduğunda,
"Yeter yeter yeter. Bu operasyonlar dursun barış
istiyoruz" diye iki yüzlülük yapmaması gerekiyor.
Bunu söyleyenlerin Gaziantep'te, İstanbul'da, Ankara'da tek suçu
annesinin elini tutup çarşıyı gezmek olan çocukları bombayla havaya
uçuranları övmemiş olması gerekiyor.
Bunu söyleyenlerde adamlığın "a"sı, insanlığın
"i"si var ise, uzayıp giden ölüm listelerini
keyifle izlememesi gerekiyor.
O kadar eminim ki...
Hani devlet "Tamam barış olsun, şartlarınız ne?"
diye sorsa, alt alta sıralanacak şeyler şunlar olacak!
- TSK silah bıraksın!
- Öcalan hapisten çıkarılsın
- Bizim de Güneydoğu illerinde bayrağımız dalgalansın.
- Bölge Kürdistan olarak tanınsın!
Barışın gelmemesinin nedeni işte bu!
"Ben vejetaryanım" deyip insan eti yiyenler
oldukça bu ülkede barış asla hüküm sürmez, sürmeyecek!
Milyonların barış umudunu kaybetmesinin nedeni de işte bu!