AK Parti kurmayları, BDP'lilere dokunulması için 76. ve 83. maddelerinin yeterli olduğunu görüşünde.
Abone olBDP'li milletvekillerinin PKK'lı teröristlerle kucaklaşmasının ardından gündeme gelen milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için Anayasa değişikliği gerekmediğini düşünen AK Parti kurmayları, 76. ve 83. maddelerinin yeterli olduğunu belirtti.
BDP'nin kapatılmasının ise Ankara'nın gündeminde olmadığı öğrenildi.
konuyla ilgili detayları, Yeni Şafak Gazetesi'nden Abdülkadir Selvi köşe yazısında yazdı. Selvi'nin son dönemlerde köşesine taşıdığı iddiaların neredeyse tamamı birebir çıktı.
AK Parti'ye yakınlığıyla dikkat çeken Selv, "BDP'ye dokunulacak mı" başlıklı yazısında şunları söylüyor:
"Sorunun cevabını baştan vereyim. Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarından, öyle anlaşılıyor. Şemdinli'de PKK ile buluşan BDP milletvekillerine dokunulacak. Peki Ak Parti yöneticilerine bu yönde bir talimat verildi mi?Henüz verilmedi. Ama fikri hazırlık için bir çalışma yapıldı. Başbakan da değindi, bunun için bir Anayasa değişikliği gerekmiyor. O nedenle MHP'nin, Anayasa'nın 83.Maddesinde değişiklik önerisi gündemde değil.Ak Parti, terör suçları nedeniyle Anayasa'nın 76 ve 83.Maddelerinin dokunulmazlığın kaldırılmasına engel olmadığı görüşünde."
Selvi, uygulanacak yöntemi ise yazısında şöyle anlatıyor:
"Anayasa-Adalet Karma Komisyonu'ndaki dokunulmazlık dosyaları gündeme alınacak. BDP'liler hakkında 560 dosya var. Ama bu dosyaların raflardan indirilmesi söz konusu değil. Şemdinli'de PKK'lılarla buluşan Gülten Kışanak, Aysel Tuğluk, Ertuğrul Kürkçü'nün de aralarında yer aldığı 9 milletvekiline dokunulacak. Şemdinli buluşmasıyla ilgili inceleme başlatan Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın düzenleyeceği fezleke, jet hızıyla işleme konulursa, sürpriz olmasın. "
Selvi yazısında en çok tartışılan konulardan birine de açıklık getiriyor, "Peki BDP'nin kapatılması gündeme gelebilir mi?" sorusuna cevap veriyor:
"Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile konuştuk. 'BDP'nin kapatılması ve BDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak cezaevine konulması gibi bir şey gündemimizde değil' dedi. PKK'nın da bunu zorladığını söyledi. Çok önemli bir tespitti. Başbakan Erdoğan da partilerin kapatılmasına karşı olduğunu söylemişti. Mahir Ünal'ın açıklamasında bir de 'Ama' var. O da şu: 'Şemdinli'de PKK ile buluşan BDP'lilerin fezlekelerinin kaldırılması Meclis gündemine geldiğinde bir karar verilecek'"
Selvi yazısının bir bölümünde DEP'li milletvekillerinin 1994 yılında gözaltına alındığı o günleri ve Öcalan'ın o dönemde neler yaptığını da şu anektodla anlatıyor:
Hükümette BDP'lilerle PKK'lıların buluşması konusunda farklı bilgiler olduğu izlenimi edindim. En azından bu buluşmanın PKK tarafından 2 gün önceden planlandığı gibi.. BDP bu süreçte sorumluluk duygusuyla hareket etmedi. Ama içinden geçtiğimiz uluslararası konjonktür öylesine kritik ki, attığımız adım bizi 20 yıl önceye götürmemeli. 2 Mart 1994'te DEP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılıp, Meclis'ten cezaevine götürüldükleri bir dönemde, Mardin Dargeçit'te, devlete sığınmış PKK'lı bir kızla konuşmuştum. Üniversite terk bir militandı ve Şam'da Öcalan'ın karargahında bulunmuştu.
O gün de Öcalan'ın yanındaymış. Öcalan o gün ne yapıyordu diye sordum. 'Sürekli olarak TV kanallarını takip ediyordu' dedi. 'Peki, DEP milletvekilleri Meclis'ten alınıp cezaevine götürülürken, Öcalan ne yapıyordu. Üzülüyor muydu?' diye sordum. 'Çok sevinçliydi. Hatta onu hiç bu kadar sevinçli görmemiştim' karşılığını verdi.
Şaşırmıştım.'Niye seviniyordu' dedim. 'Öcalan, 'TC'yi tuşa getirdim, davayı dünyaya mal ettim' diyordu' dedi. Terör örgütlerini, Öcalan'ı anlamamda bu cümle çok öğretici oldu benim için. O gün DEP'lilerdi. Bugün BDP'liler. Antep'te bebeklerin katledildiği, PKK'nın, bayrak dikmek için Şemdinli'ye saldırdığı bir sırada BDP milletvekillerinin teröristlerle buluşması, toplumu sarstı.
Yetmedi. Selahattin Demirtaş, densizce, 400 kilometrelik alanın PKK'nın kontrolünde olduğunu söyledi. Bu toplumda çok derin bir travmaya yol açtı. Zaten amaç da buydu. BDP milletvekilleri, Şemdinli'ye bunun için gönderildi."
Selvi yazısının sonunda ise kurulan tuzağa dikkat çekiyor: Ak Parti'yi yeniden 2 Mart 1994 tuzağına çekmek için yem olarak kullanıldı. Arap Baharı'na, Suriye sürecine, alan hakimiyeti kurma çabasına, 1 yaşındaki bebekleri dahi katletmeyi göze almasına rağmen PKK bir istediğini elde edemiyorsa, bu çok önemli bir kazanım. Milletin sağduyusu, Kürtlerin Ak Parti üzerinden demokrasiyle kurduğu güçlü bağ, Ak Parti iktidarı döneminde Kürt sorununun çözümü için atılan adımlar ve din kardeşliği gibi, sarsılmaz bağlar, PKK'nın her defasında duvara çarpmasına yol açıyor.
O nedenle örgüt strateji değiştirdi. Şimdi Ak Parti'yi yanlış yapmaya zorluyor. Selahattin Demirtaş'ın sözlerini duyup, vücut kimyası bozulmayan kimse kalmadı. BDP'lilerin o görüntülerini görüp, isyan etmeyen olmadı. Ancak ayranımızın kabardığı bir dönemde, Kürt sorununu derinden etkileyecek bir adım atmamalıyız. Serin zamanlarda, gelecek vizyonu perspektifinden bakarak hareket etmeliyiz. Bu milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmayı bırakın, cezaevine atsak ne olacak? Asıl önemli olan bu çözüme mi hizmet edecek, yoksa tuzağa mı düşmüş olacağız?
Bunlar ilk kez yaşanmıyor. DEP'lilerin Meclis'ten alınıp, cezaevine atılmaları PKK açısından bir sıçrama noktası oldu. PKK'yı uluslararası üne kavuşturdu. 20 yıl önce Meclis'ten alıp, cezaevine tıktığımız Leyla Zana ile 20 yıl sonra bilge insan olarak görüştük. 20 yıl sonra da bunlarla görüşmek zorunda kalmayalım. Yapmayın, etmeyin. Kürt sorununun çözümü adına onca güzel iş yapıldı. Kendi doğrularımızın arkasında yürümek yerine, eskinin yanlışlarına sarılmanın ne faydası var? O politikalar çare olsaydı, onlar çözerdi."