BDP'li vekiller hemen tutuklanmalı!..
Demirel'in Cumhurbaşkanı, Çiller'in Başbakan, Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu yıllar. Osman Pamukoğlu o dönemde dağlarda desten yazan bir komutan.
Demirel'in Cumhurbaşkanı, Çiller'in Başbakan, Doğan Güreş'in
Genelkurmay Başkanı olduğu yıllar... Osman Pamukoğlu o dönemde
dağlarda destan yazan bir komutan!..
Öyle bir tim kurmuş ki, PKK'nın, "Asla gelemezler"
dediği mağaralara sızıyor, "asla tırmanamazlar"
dediği burçları andıran dağlara tırmanıyor, yine
"gelemez" denen topraklara gece yarısı gökten
rahmet gibi iniyor..
Günün birinde Pamukoğlu yapılamayanı, inanılmayanı, mucize denileni
yapacak ve, "Yok artık buraya da geleceği yok ya"
denilen yere gidecekti. İran sınırına sıfır bir PKK kapmına...
Çatışma topu topu bir saat sürecek, teröristler gaflet uykusunda
olduğu için tarihinin en ağır darbesini yiyecek ve İran'a da teröre
destek verdiği için tarihi bir ders verilecekti.
Ancak biraz sonra gelecek olan emir, efsane paşayı çileden
çıkaracaktı. Emri veren kişi, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'di. "İran'la savaşamam" diyerek
"Geri dönün" diyecekti..
Bu tuhaf emir, PKK ile mücadelede asla unutulmayacak bir kırılma
noktası olarak tarihte yerini aldı. Bu emirden hemen sonra
"Vurulmasın" denilen kamptan gelen PKK'lılar bir
karakola saldırdı.
Demirel o karakolu ziyaret edenler arasındaydı ve kendisine
birifing veren isim, Osman Pamukoğlu'ndan başkası değildi..
"General" diye söze başladı Demirel ve paşayı
çileden çıkaracak şu soruyu sordu:
"Bana bu teröristlerin İran'dan geldiğini ispatlayabilir
misin? Bunu bana ispatla ki, ben de bunlara gerekli cevabı
vereyim..."
Burnundan soluyan Pamukoğlu'nun verdiği cevap, bugün hala
belleklerdeki yerini koruyor:
"Sayın Cumhurbaşkanım. Horoz
dünyanın her yerinde horoz! Horoz resmi çizip, üzerine horoz
yazmanın anlamı nedir ben anlamadım!"
Anladınız değil mi?
Terörle mücadelede eden, bu uğurda sayısız canlar veren TSK
mensupları, bir insiyatif dahi alamayacak kadar çaresiz.
Birileri, "Git öl" diyor, gidiyorlar! Ankara'dan
bir siyasetçi onlara "DUR" dediği anda, PKK'yı
bitirecek hamlenin arefesinde olsalar bile geri çekiliyorlar.
Yıllar önce de böyleydi, şimdi de böyle..
Askere düşen sadece "Şehit olmak.."
Hudutlarımız içinde yaşanan bu anlamsız talimatlar ve tamirsiz,
tesellisiz acılar artık milyonlarca insana, "Yahu vallahi
bu çocuklar boşu boşuna şehit oluyor" dedirtiyor.
Dağda üç-beş bitli PKK'lı öldürmenin adı terörle mücadeleyse, biz
boşuna hayal kuruyoruz.
Bilinsin ki bu terör bu yolla bitmedi ve bitmeyecek!
Bıyığı terlememiş, bir tıkırtı duyduğunda elleri ve dizleri
titreyen gencecik çocukları, 30 yıldır o dağlarda yaşayan insan
azmanlarının karşısına çıkarmak terörle mücadele değil, teröre bile
bile, göstere göstere kurban vermektir.
ABD, dünyanın en ücra köşelerinde düşmanlarını köşe bucak ararken,
teröristlerinin başına ödül koyarken ve onları gördüğü yerde
mıhlarken, siz Cumhuriyet Tarihi'nin en büyük teröristini İmralı'da
balla kaymakla besleyeceksiniz ve ben büyük devletim
diyeceksiniz!
Fehman Hüseyin, Murat Karayılan, Cemil Bayık gibi elebaşlarının
yerini tespit edebiliyor musunuz? Bulunduğu yerde zımbalayacak
gücünüz var mı yok mu?
Varsa gereğini yapın! Yoksa "Ben büyük devletim, terörle
mücadele ediyorum falan demeyin!
Gencecik çocukları, "Haydi yavrularım gazanız mübarek
olsun" gazıyla dağlara göndereceksinız. Ama şehir
içindeki, hatta ve hatta Meclis'teki en büyük teröristlerin kılına
dokunamayacaksınız. Yetmeyecek onlarla Meclis'te vekilcilik
oynayacaksınız!
Böyle bir terörle mücadele yasası olabilir mi?
Bu ülkede "Teröre yardım ve yataklık", "Terör örgütüyle
organik bağ", "maddi ve manevi yardım", "Terörü ve terör örgütü
mensupları övmek" birer suç mu?
Suç!
O zaman çıkarsınız, randevulaştığı teröristini kucaklayan,
"Hadi git de bize bir kaç tane asker öldür. Keleşine kuvvet
gerillam" diyerek uğurlayan her kim ise, kimliğine,
statüsüne bakmaksızın cezasını verirsiniz.
1991 yılında Leyla Zana, sadece Kürtçe bir kelime kullandı diye 10
yıl hapislerde çürütüldü. Bu demokratik hukuk kurallarıyla
yönetilen bir devlet için yüzkarası bir durumdu.
Ama bugün durum farklı.
Altını kalın kalın çizgilerle çizerek söylüyorum!
Burası demokratik hukuk devleti ise, bu ülkede gerçekten terörle
mücadele veriliyor ise, bunun gereği yapılmalı ve BDP'li vekillerin
dokunulmazlığı derhal kaldırılmalı. Yasalar şu anda bu kişilerin
"Tutuklanması gerektiğini" emrediyorsa o emir
harfiyyen uygulanmalı...
Pamukoğlu'nun dediği gibi, "Horoz
dünyanın her yerinde horoz! Horoz resmi çizip, üzerine horoz
yazmanın anlamı var mı?
Bunlar bal gibi terörist!
Sizin, "Terörü kınamazsan, PKK terör örgütüdür demezsen
seninle el sıkışmam haaaa" sözünüzün hükmü kalmadı anlıyor
musunuz? Bırakın kınamayı, onlarla sarmaş dolaş, kucak kucağalar ve
74 milyonun, hatta düm dünya ülkelerinin önünde suç işliyorlar.
Artık "Hükümetimiz, milletimizden aldığı destekle,
toplumsal barışımızın zedelenmesine asla müsaade etmeksizin,
demokrasi ve hukukun üstünlüğünden asla taviz vermeksizin, terörün
üzerine kararlılıkla gitmeye devam edecektir" cümlesi
PKK'nın bombasından, mayınından, kurşunundan daha çok can
yakıyor.
Toplumsal barış desen zedeliyorlar!
Demokratik ve hukuk kuralları dışına çıkmadan, terörün üzerine
kararlılıkla gidecekseniz, teröristler tam burnunuzun dibinde!
E milletin desteği de arkanızda!
Ya yapın gereğini, ya da bu çocukları artık dağlarda boşuna
öldürtmeyin!
facebook.com/slymnoz
twitter.com/slymnoz