BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  DÜNYA

BDP’Lİ VEKİLDEN CHP’YE SERT ELEŞTİRİ

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, “Şimdi CHP Türkiye partisi mi, değil mi göstersin. Türkiye partisi ise 20 milyon Kürt’ün hak ve öz...

Abone ol

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, “Şimdi CHP Türkiye partisi mi, değil mi göstersin. Türkiye partisi ise 20 milyon Kürt’ün hak ve özgürlükleri konusunda ne diyor? Bu meseleyi birlikte değerlendiremezsek CHP’nin bir Türkiye partisi olduğunu söylemek mümkün olmayacak“ dedi.
TBMM’de düzenlediği basın toplantısına üniversitelerde karşıt görüşlü öğrencilerin birbirlerine uyguladığı şiddet konusunu ele alarak başlayan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, özellikle Kürt öğrencilere yönelik 13 üniversite 14 saldırı olayının gerçekleştiğini belirtti.

“İÇİŞLERİ BAKANI BU SALDIRILARI ENGELLEYEMEYECEKSE İSTİFA ETSİN”
Kürt öğrencilere yapılan saldırılarda mahkemeler karar vermeden önce YÖK ve üniversite yönetiminin karar verdiğini ve öğrencilerin okuldan atıldıklarını belirten Tuncel, “Bunu durdurmak İçişleri Bakanlığı’nın görevidir. YÖK’te siyasal davranıyor. YÖK’ün kaldırılması gerekiyor. Kürt gençler can güvenlikleri olmadığı için okullarını bırakıyor. Bu ciddi anlamda bir sorun. Kürt sorunun çözümü konusunda müzakerelerin başladığı bir süreçte, Kürt halkı ile yeni bir barış inşa edilecekse Kürt gençlerine bu saldırı niye? MHP ve BBP’yi bu konuda sorumlu olmaya, kendilerine yakın olan öğrencileri bu konuda uyarmaya davet ediyoruz. Bu mesele ciddi anlamda Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bir mesele. Eğer İçişleri Bakanı bu saldırıları engelleyemeyecekse istifa etsin. Huzuru sağlayamayacaksa orada durmasının bir anlamı yok” diye konuştu.

“KOMİSYONA SADECE BDP’NİN ÜYE VERMESİ YETMEZ, CHP VE MHP’NİN DE ÜYE VERMESİ GEREKİYOR”
Çözüm sürecini ilişkin mecliste kurulan komisyona verilecek isimlerin netleşip netleşmediği konusunda sorulan soruya cevap veren Sebahat Tuncel, “Henüz isim netleşmedi ama bu komisyonun kurulmasını bile çok önemli buluyoruz. Bu komisyona sadece BDP’nin üye vermesi yetmez, CHP ve MHP’nin de üye vermesi gerekiyor. Bu Kürt sorunu sadece BDP ve AK Parti’nin sorunu değil, parlamento içinde bulunan partilerin ve dışında bulunan partilerin sorunudur. AK Parti karşıtlığı açısından bu sürece yaklaşmanın CHP açısından doğru olmadığını düşünüyoruz. Kılıçdaroğlu’nu bu konuda sorumluluk almaya davet ediyoruz. Sosyal demokrat bir partinin Türkiye’nin kanayan yarası konusunda bu kadar sorumsuz davranamayacağını, tabanının da bu konuda çok rahatsız olduğunu altını çizmek istiyoruz. CHP gibi bir parti Kürt sorunun çözümünden yana taraf olmalıdır. Bu komisyona CHP’de üye vermelidir. Mesele komisyon meselesi değildir, mesele çözümden yana mıdır, değil midir? Biz de kendi durduğumuz noktada komisyona üye vereceğiz. Komisyon keşke eşit üyeli olsaydı. Uludere Komisyonu’nda gördük, iktidarın gücüne göre istediği gibi rapor çıkartıyor, siz sadece muhalefet şerhi yazmakla kalıyorsunuz. Eşit temsil meselesinin altını çizmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

“CHP İPE UN SERİYOR”
“CHP iktidar partisinin çözümün ne olduğunu açıklamamasından yakınıyor, siz çözümün ne olduğunu biliyor musunuz?“ şeklindeki soruya “Bu gerekçenin ipe un sermek olduğunu düşünüyorum” diyerek cevap veren Sebahat Tuncel, “Çözümün ne olduğunu herkes biliyor. Ama herkesin bir çözümü var. AK Parti’nin çözümü ile BDP’nin çözümü aynı değil. Yıllardır bu ülkeyi yönetenler, AK Parti’de dahil Kürt halkının dil, kimlik, kültür haklarını, demokratik özerklik talebini, kendi kendini yönetme hakkını bir terörizm olarak algıladı ve bunu bastırmak için mücadele edildi. Türkiye’de 30 yıldır denenen yöntem güvenlikçi yöntem. Belki de ilk defa bir müzakere ile bu iş çözülebilir, Kürtleri de dinleme, Kürtlerin de talebi nedir noktasında bir değerlendirme yapıldı. Bizim dediğimiz çözüm Kürt halkı başta olmak üzere bütün halkların kendini özgürce ifade edebileceği, dilini, kimliğini, kültürünü özgürce yaşayabileceğini, anadilde eğitimin terörizmle ilişkilendirilmediği, cem evi istemenin, ibadethane istemenin sorun olmadığı bir Türkiye’yi birlikte inşa edebilir miyiz? mesele bu. CHP’ye bu konuda şöyle bir önerimiz var. Biz bu süreci anlatmaya hazırız. Kılıçdaroğlu eğer samimiyse, bizden öğrenmek istiyorsa, bizim anladığımız kadarıyla Kılıçdaroğlu BDP’den öğrenmek istemiyor. BDP’den öğrenmek istiyorsa BDP buna hazır. Kılıçdaroğlu ile görüşmeye, tartışmaya, görüş ve önerilerimizi ortaklaştırmaya hazırız. Ama o iktidardan bekliyor anladığımız kadarıyla. Benim naçizane önerim, bir partiye şöyle böyle yapın demeye hakkımız yok ama bizim toplumun bir beklentisi var, bu süreç AK Parti’nin tek başına götüreceği bir süreç değildir, götürmemelidir. CHP kendi önerisi ile gelsin. Biz kendi önerimizle bu masadayız, CHP’de kendi önerisiyle gelsin ama şu kırmızı çizgilerle olmaz. Kırmızı çizgiler meselesiyle Türkiye nereye gidecek? Yıllardır kırmızı çizgiler nedeniyle bu kadar insan yaşamını yitirmedi mi? Bu kırmızı çizgiler bizi neredeyse kanda boğdu. O zaman Kürtlerde kırmızı çizgilerle gelse biz bir atamayız. Kürtlerin de kırmızı çizgileri var. Herkes kırmızı çizgiden bir atlasın. CHP’nin bu süreçte rol alması gerektiğini düşünüyoruz. CHP bu süreçte rol almazsa tarih onları yargılayacaktır. Biz yer almazsak tarih bizi de yargılayacaktır” ifadelerini kullandı.

“ŞİMDİ CHP TÜRKİYE PARTİSİ Mİ, DEĞİL Mİ GÖSTERSİN”
“CHP’ye içerlediniz mi? Sizin kırmızı çizgileriniz nelerdir?” şeklindeki soruya cevap veren Tuncel, “CHP’ye içerlenme gibi bir durumumuz yok. Biz dost bir parti olarak gördük. Buradan bir öneri sunuyoruz ve CHP’nin bu süreçte olmasını önemsiyoruz o yüzden. Önemsemesek bu konuda öneriler sunmayız. ‘Ne hali varsa görsün’ deme lüksümüzün olmadığını düşünüyorum. Kürtler açısından da kendi dili kimliği kültürü vazgeçilmez. Bunları masada konuşmak, mücadelesini vermek bizim açımızdan Bu masanın kurulmuş olmasını sağlamak önemli bir konu. ‘Kırmızı çizgilerimiz var, biz bu masaya gelmeyiz’ demek oyundan kaçmaktır. O zaman ‘AK Parti oyun kuruyor biz bu oyunda oynamayız’ demek doğru değil. Siz bu oyunda olmayarak AK Parti’ye alan açıyorsunuz. Biz kendimizi sadece oy aldığımız 3.5 milyona karşı sorumlu hissetmiyoruz, 75 milyona karşı sorumlu hissediyoruz. CHP’nin de 75 milyona karşı sorumlu hissetmesi gerekiyor. Yıllardır BDP Türkiye partisi mi, değil mi diye hep eleştiri geldi, tek Türkiye partisi BDP’dir. Kürt sorunun çözümü konusunda tek projesi olan BDP’ydi. Şimdi CHP Türkiye partisi mi, değil mi göstersin. Türkiye partisi ise 20 milyon Kürt’ün hak ve özgürlükleri konusunda ne diyor? Bu meseleyi birlikte değerlendiremezsek CHP’nin bir Türkiye partisi olduğunu söylemek mümkün olmayacak. AK Parti için de bu böyle” dedi.

“BDP’DEN ZİYADE TÜRKİYE NE BEKLİYOR BU MEKTUPTAN?”
Tuncel, bir gazetecinin “Abdullah Öcalan’ın mektubunun Kandil’e ulaşması söz konusu, BDP bu mektuptan ne bekliyor” şeklindeki soruya ise “BDP’den ziyade Türkiye ne bekliyor bu mektuptan? Türkiye yeni bir sürece girdi. Bu süreç 3 aşama diye ifade edildi. Bu aşamalardan en kritiği ikinci aşama. Önemli olan nasıl ilerleyeceği meselesi. Geriletmek kolay. Nasıl ilerleteceğiz meselesine yoğunlaşmak gerekir. Ben ilerleyeceğini düşünüyorum. Abdullah Öcalan’ın, Kürt hareketinin bu konuda bir bütün davrandığı, kamuoyuna yansıyan gelişmelerde böyle. Bu mektupla bu sürecin biraz daha ilerleyeceğini gösterecektir diye düşünüyorum. Bir bütün süreci okuduğumuzda, Nevruz’da okunan mektubu ya da 4 Nisan’da Öcalan’ın halka gönderdiği mesajı okuduğumuzda bu süreç demokratik siyaset konusunda ısrar edilen bir süreç. Umarım başta AK Parti olmak üzere Türkiye’nin bütün kurum ve kuruluşları bu sürecin sağlıklı ilerlemesi konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getirir. Geri dönülmez bir yola girdik diye düşünüyorum. Geri dönersek bu Türkiye açısından çok iyi olmayabilir. Sadece Türkiye açısından değil, Türkiye demokrasi güçleri açısından” şeklinde konuştu.

“HERKES ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YÜRÜTMELİ”
Tuncel, “Hep bu mektuplaşma mı devam edecek, geri çekilme tarihi nedir?“ şeklindeki sorulara ise “Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları sağlansın. Bu konuda çok geniş kesimlerle diyaloğu sağlıklı gerçekleşecekse bu koşullar doğru değil. kendisinin hem örgüte hem halka ulaşmasının koşullarını uluşturmak sürecin daha sağlıklı ilerlemesi konusunda daha iyi olabilir. Hükümetin bu konuda bir öngörüsü var mı bilmiyoruz. Burada herkesin kendi üzerine düşen görevi yürütmesi. Önemli olan barış istiyor muyuz, istemiyor muyuz, Kürt halkı ile birlikte yaşayacak mıyız, yaşamayacak mıyız? Biz bir daha bu ülkede savaşı, ölümü konuşmak istemiyorsak herkesin yapması gereken bu sürece katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı.
(İHA)