BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak Suriye'nin düşürdüğü Türk keşif uçağıyla ilgili kamuoyunun hesap sorması gerektiğini söyledi
Abone olBDP Genel Başkan Yardımcısı Kışanak, "Daha henüz savaş çıkmamışken uçağına sahip olmayan, düşürüldükten sonra bir müttefik bulamayan, kendi toplumu doğru bilgilendirmeye bir iktidarla karşı karşıyayız maazallah. Savaş çıksa halimiz ne olacak" dedi.
BDP Genel Başkan Yardımcısı ve Siirt Milletvekili Gültan Kışanak, seçim bölgesi Siirt'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Siirt'in sorunları ile kentin milletvekili olarak yeteri kadar ilgilenemediğini bununda partide eş başkanlık yapmasından kaynaklandığını söyleyen Kışanak, "Siirt'te fahri bir milletvekili atamayı düşünüyoruz" dedi.
Türkiye ve Suriye arasında Türk keşif uçağının düşürülmesinin ardından yaşanan gelişmeleri anlatan Kışanak, Suriye'de, halkın, toplumun bir demokratikleşme beklentisi olduğunu demokratik bir rejime kavuşmak istediklerini bildiklerini, bunu da çok haklı bularak yanlarında olduklarını söyledi.
TÜRKİYE'NİN SURİYE'YE MÜDAHALESİ DOĞRU DEĞİL
Kışanak, tüm Ortadoğu'da, Afrika'da olduğu gibi Suriye halkının da demokratik bir rejimde yaşama hakkı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Fakat, hükümet bunun ötesine taşıdı bu konuyu, 'bizim iç sorunumuzdur' demeye başladı. O kadar müdahale oldu ve bu değişim sürecini dışarıdan yönetmeye hele hele askeri yöntemlerle yönetmeye çalıştı. Yani bu projenin arkasında uluslararası görüşmenin bile aşan ölçüde Türkiye kendisine bir rol gösterdi ve böyle bir çaba içerisinde yol gösterdi. Birincisi bu çok risklidir. Türkiye böyle bir riski alırken bunu toplumla paylaştı mı, sizlerle paylaştı mı, siyasi partilerle paylaştı mı, halkla paylaştı mı 'ey halkım, ey siyasi partim, ey sivil toplum örgüleri Suriye'deki bu demokratikleşme sürecinde biz oraya askeri müdahale dahil olmak üzere biz oraya müdahale etmek istiyoruz ne diyorsunuz' dedi mi? Bu kadar riskli bir kararı tek başına almasını kendisi nasıl görüyor. Herkes biliyor Suriye'deki gelişmeler sadece Suriye'nin iç sorunu bölgesel bir savaş hatta bir mezhep savaşı riski taşıyan çok büyük bir problemdir.
Böyle bir krizin içine Türkiye'yi atma hakkını nereden görüyorsun. Şuan da Türkiye'nin Suriye politikası Türkiye'nin politikası değil, AKP iktidarının politikasıdır vebali de kendisi olacaktır. Kimseyi orta etmediği, kimsenin görüşü almadığı bir politikayı ulusal politika olarak Türkiye'ye sunamaz. Bu konu gerçekten önemli bir konudur çünkü Türkiye son savaş uçağının düşürülmesi görüldüğü üzere savaş girmekle yüz yüzedir. Biz parti olarak geçtiğimiz gün savaş uçağının düşürülmesi vesilesi ile katıldığımız görüşmede bu görüşlerimizi net bir şekilde ifade ettik. Dedik ki biz Türkiye'nin oradaki halkların oradaki farklı kimliklerin inançların grupların özgürlük arayışına saygı duyuyoruz, yanındayız bunun desteklenmesi gerektiğini ancak, Türkiye'nin oraya askeri müdahale aktif bir şekilde olmasını kesinlik doğru bulmuyoruz."
'SAVAŞ ÇIKMADAN UÇAĞINA SAHİP OLAMAYAN İKTİDAR'
Kışanak, uçağın düşürülmesinden sonra AK Parti hükümetinin bu süreci yönetme kapasitesine sahip olmadığını ortaya çıktığını ileri sürdü. Kışanak, "Bir ülke ile gerginliğini bu kadar tırmandıracaksın ondan sonra savaş uçağını koruyamayacak kadar götürüp onun burnuna götüreceksin. Sonrada düşürülecek bu olduğu gibi de ortada alacak. Şuan da Türkiye'nin düştüğü durum budur. Türkiye hani uluslar arası bir kompleksin dahiliydi hani uluslar arası kompleksin içerisinde hareket ediyordu niye uçağı düşürülünce bir başına kaldı. Türkiye bilgi ve belge istedi halen Türkiye'ye hiçbir ülke bilgi ve belge verilmedi. Biz arık başbakanı değil, Amerika'yı dinlemeye başladık.Çünkü, gerçeği oradan öğrenebiliyoruz. Güya bizi çağırdılar bize brifing verdiler, 'uluslararası kara sularında düştü uçak ve füze ile vuruldu' dediler şu anda hem Genelkurmay hem MİT diyor ki, hayır füze izine rastlanmadı. Niye çünkü birkaç ünce önce Amerika yazdı. Nasıl bir yönetim Türkiye'nin bunun hesabını sorması lazım çocuk oyuncağı değil bölgesel bir savaş riski var. Tüm Türkiye kamuoyunun bu konuda çok ciddi hesap sorması lazım ve bu gidişata dur demesi lazım. Daha henüz savaş çıkmamışken uçağına sahip olmayan düşürüldükten sonra bir müttefik bulamayan kendi toplumu doğru bilgilendirmeye bir iktidarla karşı karşıyayız maazallah. Savaş çıksa halimiz ne olacak" dedi.
HAKKIMIZI SONUNA KADAR KULLANMAYA KARARLIYIZ'
Diyarbakır'da 14 Temmuz'da yapmak istedikleri ancak Valiliğin izin vermediği mitinge değinen kışanak haklarını sonuna kadar koruyacaklarını söyleyerek, şöyle dedi:
"Biz Türkiye de gerçek anlamda demokrasinin var olması için mücadele ediyoruz, bunu yapmasak bu ülkeyi yasaklarla yönetmeye çalışanlar bu ülkeyi kocaman bir ceza evine çevirdiler. Bu gidişatı durdurmak gerekiyor, biz bunun karşısında yer almasak kendimizi tarih karşısında sorumlu hissederiz. Baksınlar son bir yıldır Diyarbakır'da hangi demokratik eyleme, etkinliğe, mitinge, yürüyüşe izin verilmiştir tamamı yasaklanmıştır. Bütün bir yıl boyunca toplumun sokağa çıkma, kendini ifade hakkı olamaz mı bu nasıl bir zihniyet biz bu yasakçı zihniyete boyun eğersek bu ülkede demokrasi gelmez. Evet belki bedeli ağır olur belki zor şeyler yaşıyoruz. Ama, biz tutumumuz sayesinde biz Türkiye'nin demokrasi mücadelesini ilerlediğini, demokrasi yolunda daha fazla adım atma durumuyla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyoruz. Onu içinde biz demokrasiden haklarımızın özgürlükten sınırlanan genişletilmesinden yana olan tutumumuzu pratikte de sergileyeceğiz. Mecliste gurubu bulunan ve 7 milletvekilinin tertip komitesi olarak başvurduğu bir mitingi kimsenin yasaklamaya hakkının olmadığını düşünüyoruz hakkımızı kullanmaya sonuna kadar kararlıyız"