Barış ve Demokrasi Partisi Eş Başkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında konuştu.
Abone olBarış ve Demokrasi Partisi Eş Başkanı Gültan Kışanak, demokratik özerklik ve iki dilli hayat tartışmalarıyla yapılan Genelkurmay Başkanlığı açıklamasını ve ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisini sert dille eleştirdi. Hükümeti askeri vesayete destek vermekle suçlayan Kışanak,"Bu ülkenin yurttaşlarının ana dilini kullanma hakkına karşı asker süngü çıkardı. Hükümet de buna destek verdi" dedi.
Kışanak, Başbakan Erdoğan’a "Başbakan ‘ameliyat yaptırmam’ diyor. Sayın Başbakan bu ülkenin sorunları var, bunları çözmezsek değil ameliyat kangrene dönüştürürsünüz, kangren olursa da bu işin sonu ayrılıktır" diye seslendi. BDP Grup toplantısan katılan bir kişi ise BDP'nin iki dilli hayatını protesto etmek amacıyla Kışanak'a Türkçe sözlük hediye etti.
Barış ve Demokrasi Partisi Eş Başkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında konuştu. Kışanak'ın konuşmasının hedefinde ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın demokratik özerlik çalışmalarına ilişkin sözleri ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisi vardı.
BDP'li Kışanak, en son düzenlenen MGK toplantısı sonrası yayımlanan bildiriyi sert sözlerle eleştirerek, "Bu bildiri askeri vesayetle askeri vesayetin yetiştirmesinin yanyana olduklarının tescillendiğinin resmidir" dedi.
"AKP hükümeti iktidarda olduğu 8 yıl boyunca halka sürekli yalan söylemektedir. 12 Eylül'le hesaplaşacağız dediler, 12 Eylül'ün hukuk sitemine sarılıyorlar. Darbecilerle hesaplaşacağız dediler, darbeciler evlerinde paşa payaş oturuyorlar. Yargı bağımsızlığı dediler yarattıkları hukuk garabeti ortada. Askeri vesayete karşıyız dediler, verdikleri son askeri vesayet sınavından da çaktılar. Yalnızca kendi partine yönelik müdahele olduğunda askeri vesayete karşı çıkamazsınız. Hükümet sözcüsü 'başbakanın onayı olamdan MGK'dan hiçbir karar geçmez' dedi. Hani MGK bu ülkeye yakışmıyordu? Hani değiştirmek gerekiyordu. Bu bildiri askeri vesayetle askeri vesayetin yetiştirmesinin yanyana olduklarının tescillendiğinin resmidir."
BÖLÜNME UYARISI
Kışanak'a Türkçe sözlük! |
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Diyarbakır ziyareti sırasında yaptığını, bu kez Meclis çatısı altında bir öğretmen Gülten Kışanak'a yaptı. BDP'nin iki dil tartışmalarını alevlendirdiği bir dönemde, Grup Toplantısı'nı fırsat bilen bir öğretmen, Gülten Kışanak'a Türkçe sözlük ve Şırnaklı öğrencilerin okuduğu Andımız'ın kaydedildiği bir CD hediye etti. Bu sakin ve anlamlı protesto sırasında BDP Grup Toplantı salonu adeta buz kesti.. BDP grup toplantısında kendisinin öğretmen olduğunu söyleyen bir kişi, elinde bulunan Türkçe sözlüğü BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak'a ''Şırnak'tan size selam getirdim'' diyerek verdi. Kışanak da bayan öğretmene (Öğrencileri kastederek) "Siz şimdi onları anlıyorsunuzdur'' dedi. Bayan öğretmen de, ''Ben onları anlıyorum. Ben 30 dilli ülkenin vatandaşıyım. Ancak bizim dilimiz tektir'' diyerek hediyesini verdi ve jet hızıyla salondan ayrıldı. Protestocunun Şırnaklı öğrenciler tarafından okunan 'Andımız' CD'sini de Kışanak'a verdiği belirtildi. İki dil tartışmalarını BDP Eş Başbanı Selahattin Demirtaş daha önce partisinin grup toplantısında kürsüden Kürtçe sözlük sallayarak başlatmıştı. Öğretmenin de bu durumu protesto için eylem yaptığı sanılıyor. |
Başbakan Erdoğan'ı BDP'nin 4 yıldır üzerinde çalıştığı demokratik özerklik projesini kötüleyerek, askere cesaret verdiğini de iddia eden Kışanak, "Bu ülkenin yurttaşlarının ana dilini kullanma hakkına karşı asker süngü çıkardı. Hükümette buna destek verdi" dedi.
"Başbakan, demokratik özerklik sürecini provakatif zemine çekmek istiyor. Bizleri sürekli bölünmeyle, ikinci bir devlet kurmakla suçluyorlar. Çıkıp söylesinler ikinci bir devlet kurmak isteyen BDP, DTP, DTK üyesi ya da çalışanı gördünüz mü? Nereden çıktı devletimiz tektir tartışması. 80 yıldır bölünme fobisiyle halkları birbirine düşman ettiniz. 30 yıldır savaşın eşiğinde insanları acılara terk ettiniz. Halkların diline, haklarına kelepçe vurursanız, bu ülkeyi siz bölersiniz. Sayın Başbakan 'ameliyet yaptırmam' diyor. Bu ülkenin sorunlarını çözmezsek bırakın ameliyatı, sorunlar kangrene dönüşür. Kangrenin sonu ise bölünme ve ayrılmadır. Biz birlikten yanayız. Böyle yalanlarla yanlış söylemlerde bulunmayın. "
ETNİK MİLLİYETÇİLİK SUÇLAMASI
Başbakan Erdoğan'ın "Benim milletimin dili Türkçe'dir" sözlerini de sert dille eleştiren Kışanak, "Bu ülkede kimin hangi dili konuşacağına sen karar veremezsin" dedi.
"Sayın Başbakan, 'Benim milletimin dili Türkçe'dir' diyor. Orada dur. Devletin resmi dili vardır. Ama o ülkede kimin hangi dili konuşacağını sen belirleyemezsin. Bu ülkedeki 15-20 milyon kişinin dili Kürtçe midir? Çık önce buna yanıt ver. Birileri bunu asimilasyonla değiştirmeye çalışmışlardır. Ancak güçleri yetmemiştir, bundan sonra da yetmeyecektir. Sizin bu yaptıklarınız etnik milliyetçiliğin ta kendisidir. Bir etnik grubun dilini tüm haklara yaymaya çalışmak etnik milliyetçiliktir. İnsanlık suçu işlemeye devam ediyorsunuz."
İKTİDARIN TADINA ALIŞTILAR
Demokratik özerklik çalışmalarının amacının ülkeyi bölmek olmadığının da altını çizen Kışanak, "Bu ülkenin gideceği yolda, varacağı yerde demokratik özerkliktir" dedi.
"Bu hükümet 8 yılda iktidarın tadına alıştı. Bunu sonsuza kadar sürdürmek istiyor. Mutlak iktidar demokraside yoktur. Demokratik özerlikle dertleri de bu yüzden. Bu proje ülkeyi değil ama iktidarı bölen bir sistemdir. Hükümetin kraliyet gibi bir sisteme dönüşmesi engellenecektir. İşte içlerine sindiremedikleri budur. Bütün yetkileri bir başbakanlık binasına tıkmışlar. Herkes kendi yoksulluğu içinde yaşamaya çalışsın, onlar da Ankara'da iktidarın tadını çıkarsınlar."
Anayasa değişikliği konusunda Başbakan Erdoğan'a çağrıda da bulunan Kışanak,"Bu ülkeyi kapalı kapılar ardında hazırlanan bir anayasa mahkum etmeyin" diye konuştu.
"Önümüzde bir Anayasa değişikliği süreci var. Ancak AKP hükümeti bunu da bir seçim yatırıma dönüştürdü. Buradan Sayın Başbakan'a sesleniyorum. Kapalı kapılar ardından taslağı hazırlayıp. Bu ülkeyi parlemento çoğunluğunun çıkaracağı bir anayasa mahkum etmeyin . Ekonomik ve sosyal haklar, kimlik sorunu, kültürel hakları nasıl tanımlayacaksınız. Bunları kamuoyuna anlatın. Beğenirlerse sizi yeniden seçsinler. Bunun dışındaki bir yöntemin adı demokrasi değildir. Adının ne olduğun siz iyi bilirsiniz!"
AÇILIMDAN BAHSETME
"2011'e bir hukuk garabetiyle gözümüzü açtık. Hükümet 8 yıldır, 'Hukuk sistemimizi ileri durumlara taşıyoruz' taraneleri okuyor. CMUK'un 102'nci maddesindeki değişiklik yürürlüğe girdi. Yargıtay kararını verdi. Örgütlü suçlarda tutukluluk süresi 10 yıldır dedi. Hani bu ülkenin hukuk bağımsızdı, yargıyı ideolojiden kurtaracaktınız. Nerede? DGM'lerin devamı olan Özel Yetkili Mahkemeleri siz kurdunuz. Şimdi de 5 kişiyi öldürenler, 3 yılda serbest kalırken, bir basın açıklaması yapanlar 10 yıl tutuklu kalacaklar. Bu garabetin tüm temellerini AKP hükümeti attı. Bu yaklaşımla tutukluluk fiili olarak cezaya dönüşmüştür. Bunun ardından mahkemelerde ara tahliye olmasını kimse beklemesin. 1 yıl içinde Kürtçe yayın yapan bir gazeteye 350 yıl, kadın dergisine 3 yıl hapis cezası verildi. Terörle mücadele yasasının yarattığı durum budur. AKP yarattığı bu garabetleri, düzeltmeden açılımdan bahsetmesin.
OKUL DEĞİL, TOPLAMA KAMPI, ASGARİ ÜCRET BİR UTANÇ TABLOSUDUR...
KIŞANAK'IN KONUŞMASININ DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ.
Konuşmasında 2010 yılına ilişkin kısa bir değerlendirme de yapan Kışanak'ın gündeminde asgari ücrete yapılan zam, torba yasa görüşmeleri ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulları'nda ortaya çıkan skandallar vardı.
Kışanak'ın konuşmasının satır başları özetle şöyle:
ASGARİ ÜCRET UTANÇ TABLOSUDUR
"2011 yılında asgari ücret belirlendi. Bu ülkede 3 milyonu aşkın asgari ücretli var. Aileleriyle birlikte bu sayı 20 milyona denk geliyor. Yani bu ülkenin 4'te biri asgari ücrete mahkum edilmiş durumda ancak asgari ücret 629 lira. Bu ülkenin 20 milyon vatandaşı açlık sınırının altında bir gelirle yaşamaya mahkum edilmiştir. Bu rakamlar bir utanç tablosudur. Böyle bir tablonun olduğu ülkeyi yöneten Başbakan için bir utançtır. Bunlar ürettikleri sahte raporlarla ülkeyi güllük gülistanlık gösteriyorlar. Büyümeden bahsediyorlar ancak bu büyümeden yoksullar üstüne düşeni almıyor. Almış olsaydı asgari ücret bugün 2 bin 324 lira olurdu."
TORBA DEĞİL ÇORBA YASA!
"Mecliste görüşülen Torba Yasa, ayrımcılık torbasına dönüşmüştür. Bu yasa torba mı yoksa çorba yasa mı belli değil. Herkes vergi affı beklerken, torbaya hak gasplarını koydular. Bu ülkede asgari ücrete mahkum edilenler, işsizler kredi kartlarıyla yaşarken, bu torbada kredi kartı mağdurları, teşvik kredisi, telefon borçları yok. Bu hükümet kayıt dışı ekonomiyle 8 yıl boyunca zerre kadar ilgilenmedi. İstihdamın yüzde 44'ü yani 10 milyon kişi kayıt dışı. Şimdi torba yasaya esnek çalışma , yarı zamanlı çalışma adı altında hak gasplarını koymaya çalışıyorlar. Bu yolla insanlar sanki çalışıyormuş gibi gösterilip, sahte işsizlik rakamlarıyla işsizlik yok olmuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu Tekel işçilerinin başına gelen 50 bin belediye işçisinin de başına gelecektir demektir."
YİBOLAR TOPLAMA KAMPI GİBİ
"Mardin'deki YİBO'larda okuyan çocuklar 'Karnımız doymuyor, üşüyoruz, banyo yapamıyoruz, sular soğuk, kaplar kirli, bardaklar deterjan kokuyor' diyor. Bunlar bu ülkede devletin güvencesi altında güve eğitim alan çocukların durumu. Bu sorun, iki yöneticinin değiştirilerek üstü kapatılamaz. Asimilasyona hizmet etmek için açılan bu okullarda, Kürt çocukların neler yaşadığını biliyoruz. Yoksulların çocukları bu toplama kampına mahkum edilmiştir. 256 bin yoksul çocuğu bu toplama kampı gibi eğitim kurumlarında zulüm ve işkence görüyor. Bu iki kişiyi görevden almakla değil, YİBO'ları kapatmakla çözülür. Yapmak istenilen bu ülkede katı bir sınıf ayrımıdır. Herkes hak ettiği eğitimi görecek. Zenginler kolejde yoksullar YİBO'da."