BIST 9.640
DOLAR 34,64
EURO 36,59
ALTIN 2.935,08

Baykuş’tan korkumuz yok, biz şahinler sürüsüyüz!.

Mazlumların son kalesinin Türkiye olduğunu, gözlerinin ve dualarının Türkiye’nin üzerinde olduğunu biliyor..

Osmanlı  bir derstir.
Osmanlı sultanlarının cihan hakimiyeti idealleri, şehzadelerin baba nasihatleriyle nasıl yol haritalarına yön verdiği çok önemlidir.
Cihan Devleti’nin kurulması ve uzun ömürlü olmasında da, yıkılmasında da önemli sırlar yatmaktadır. 

Her şeyden önce koskoca bir dünya devletinin ortaya çıkmasındaki sırları iyi anlamak gerekir..

Devletin kurucusu Osman Gazi’nin kayınpederi olan Şeyh Edebali’nin damadına verdiği nasihat, bugün idealler peşinde koşan  Türkiye içinde çok şey anlatır..
Şeyh Edebali, Osman Gazi’ye vermiş olduğu nasihatin bir bölümünde şu sözleri söyler:
“Oğul, dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına akacaktır..”

Bu nasihat sözlerinden de anlaşılacağı üzere, koskoca devletin temelleri; dünyayı tanımak ve onu gözünde fazla büyütmeden, sırlarını, bilinmeyenlerini ve görünmeyenlerini fethetme idealleri ile atılmıştır.

Dünya hakimiyeti, Osmanlı için daima en büyük ideal olmuş ve bu ideali bütün padişahlar taşımıştır. 

Osman Gazi Bursa önlerine kadar gelerek ölüm döşeğindeyken, oğlu Orhan Gazi’ye dönmüş ve uzaktan parıldayan bir manastırın kubbesini işaret edip;
“Beni şu gümüşlü kubbenin altına gömünüz” demiştir. 
Yani ölüm döşeğindeyken bile Bursa’nın fethedilmesini hedef göstermiştir.
                                    

                                   ***

Orhan Gazi’nin oğlu Murad Bey’e verdiği nasihatinde şu cümleleri de dikkat çekicidir “Oğul Rumeli Hristiyanları rahat durmayacaktır? Sen o yöne doğru yürü! Konstantiniyye’yi ya fethet ya da fethe hazırla! Diğer Türk beyleri ile iyi geçinmeye çalış! Osmanlı’ya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez! Zira Allah’ın azmi iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır! Selçukluların vârisi biz olduğumuz gibi, Roma’nın da vârisi biziz..”                    

                                     ***

Ya Murad Hüdavendigâr’ın, Kosova Meydan Savaşı’nda, askerlerine yaptığı konuşmanın şu cümleleri, “Yiğitlerim, bugün sizin sevginizle titreyen şu Kosova Meydanı, Allah’ın izni ile muzaffer bir şekilde dalgalanacak, şanlı sancağımızın Macaristan içlerine doğru gitmesini, bundan sonra hiçbir düşman hamlesi durdurmayacaktır.”                             

                                       ***

Yıldırım Bâyezid Han’a, cülusu için tebrik etmeye gelen yabancı ülkelerin elçileri tarafından, Osmanlı’nın ilerlemesinin devam edip etmeyeceği sorulmuş ve Padişah elçilere şu cevabı vermiştir:

“Roma’ya kadar ilerleyeceğim!”

Hedefe bakın.. 

                                                                                                                 Çelebi Mehmed, yaptırmış olduğu eserlerin kitabelerine “Şarkın ve garbın padişahı, Arab ve Acem’in hakanı” diye yazdırmış ve hakimiyet alanının nereler olabileceğini belirlemiştir. 

 Sultan II. Murad Han ise tahta çıktıktan sonra yeniçeri kışlalarının merkez binasına gelmiş ve Yeniçeri Ağası, Padişaha;                                “Asker kullarının siz Padişah Hazretleri’nden niyazı odur ki, ilk seferiniz Batı Roma üzerine ola..” demiş ve

Padişah da;                                                                                             “İnşallah” diye cevap vermiştir.                  

                                      ***

Hacı Bayram-ı Veli, Sultan II. Murad Han’a bakın ne söylemiştir..
“Siz, büyük dedenizin buyurduğu ‘cihadı terk etmeyiniz!’ düsturuna uyduğunuz takdirde, fetihleriniz genişleyecek, bir gün Roma toprağını da tamamen ele geçireceksiniz..”

Devam edelim..
Sultan II. Murad Han vefatı sırasında, oğlu II. Mehmed’e; “Oğlum, Konstantiniyye’yi fetheyleyesin..” diye vasiyet etmiştir.

Ve bu vasiyet üzerine II. Mehmet Han, padişah olur olmaz; “Ya Bizans bizi alır, ya da biz Bizans’ı alırız..” diyerek Konstantiniyye’yi fethedip İstanbul yapmış, Cihan Padişahı ve Fatih unvanlarını haklı olarak almış, gerçek cihan hakimiyetini kurmuştur.      

                                    ***

Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır’ın fethinden sonra, 10 Eylül 1517’de Kâhire’den İstanbul’a dönerken söylediği şu sözler, Osmanlı Türk hakimiyetinin ne kadar geniş ufuklara yöneldiğini açıkça ortaya koyar.
“Gönül ister ki, Afrika’nın Kuzey’inden Endülüs’e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul’a döneyim!'

Yine Yavuz Sultan Selim Han, bir gün sadrazamı Pîrî Mehmed Paşa’yı yanına çağırmış ve harita üzerinde, yüzyıllar sonra açılmış olan Süveyş Kanalı’nın olduğu yeri işaret ederek;
“Şuradan Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlar ve deryâdan Hindistan’a giderim”
demiştir. 
Hep büyük idealler..
                                     ***

Kanuni Sultan Süleyman Han’ın, Fransuva’ya yazdığı cevabî mektubun şu giriş cümleleri, merkezi Türk hakimiyetinin tam olarak uygulandığının açık bir vesikasıdır:
“Ben ki Azerbaycan’ın, Anadolu’nun, Rumeli’nin, Balkanlar’ın, Karaman’ın, Irak’ın, Arabistan’ın, Mısır’ın, karaların ve denizlerin sultanı Yavuz Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım..”

                                       ***

Görüldüğü gibi..

Osmanlı yönetenleri ile büyük idealleri olan bir devletti. 
Çöküş yıllarında, yapılan birbirinden büyük hatalar, oyuna gelişler ve her bir yenilginin, devrin padişahını derinden üzdüğü ve çoğunun kederden öldüğü, tarihî bir gerçektir.

Bakın Sultan Abdülaziz Han’ın İngiltere ve Fransa’ya yapmış olduğu diplomatik seyahat esnasında “Atalarımız Batı’ya at sırtında fethetmek için giderlerdi. Bizler ise şimdi tren ve vapurla, ancak diplomatik seyahat için gidebiliyoruz” diye serzenişte bulunması, geçmişteki dünya hakimiyetine nasıl özlem duyduğunu gösterirken, çok ama çok anlamlıdır.
O nedenle ders almak gerekmektedir..

                                   ***

Neden bunları yazdım..

Sultan Alparslan’dan Kanuni’ye, Fatih’ten Yavuz’a ve Mustafa Kemal’e kadar hep büyük liderlerle büyük  idealler peşinde koşan bir millet olduk..

Çünkü genlerimizde var bu..                                        

Bugün de Türkiye Cumhuriyeti  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde üzerine çökmeye çalışanları bertaraf ederek 100. yılına büyük ideallerle koşmaya çalışıyor.

O nedenle 1071 ile başlayan 1453 ile devam eden 1923 ile süren muhteşem tarihimizin yeni halkası olarak ortaya konulan 2023 hedefine hep birlikte 'Osmanlıda bizim Cumhurıyette'  diyerek yürümek zorundayız..

Bugün gelişen, büyüyen, kendi ayakları üzerinde durarak 2023 hedefini dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak için belirleyen Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmak istenmesinin nedeni, işte o büyük idealleridir..

Bugünde.

Bir tarafta yine Bizans’ın torunları..

Diğer tarafta  elele Osmanlı’nın torunları ve Cumhuriyet’in çocukları gerçeği vardır..

Bayrağı tarihini çok iyi özümsemiş  büyük hayaller peşinde koşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan taşıyor..

Onun 14 yıldır büyük bir kararlılıkla, büyük ideallerle Türkiye’nin önüne koyduğu 2023 hedefinin tarihsel olarak çok büyük anlamı vardır.

Çünkü dünyadaki bütün mazlumların son kalesinin Türkiye olduğunu, gözlerinin ve dualarının Türkiye’nin üzerinde olduğunu ataları gibi iyi biliyor..

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği nasihatı Erdoğan kendisine verilmiş gibi hafızasına yerleştirmiş..
“Oğul, dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına akacaktır..”

                                                     ***

Fatih Sultan Mehmed Han'ın  güzel bir sözü var..

Der ki..

“Baykuştan pervamız (korkumuz) yok, biz şahinler sürüsüyüz..”

İşte Türkiye bugün, Reis-i Cumhuru Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde baykuşlara karşı ‘ŞAHİN’ gibi duruş sergiliyor.

Bütün mücadele işte budur!