Deniz Baykal laik tabloyu bozma girişimine dikkat çekti. Baykal eğitime, hukuka, siyasete, devlet yönetimine, kılığa kıyafete dini taşımak isteyenlerin olduğunu savundu
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin tablosuna, görüntüsüne, yaşamına İslami bir damganın daha çok sokulması için yollar, yöntemler arandığını savunarak, ''Maalesef birilerine bu tablo yetmiyor, bunu değiştirmek istiyorlar. Nereye doğru değiştirmek istiyorlar; eğitime, hukuka, siyasete, devlet yönetimine, kılığa kıyafete dini taşımak açısından değiştirmek istiyorlar'' dedi. Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çevresinde başta İran ve Irak olmak üzere yeni potansiyel huzursuzluk alanlarının bulunduğunu ifade etti. Çevresinde bu sorunlaryaşanırken Türkiye'de sağlam bir siyasi düzenin, istikrarlı ve güçlü bir toplum yapısının tüm dünyanın dikkatini çektiğini belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu niteliği nasıl sağladık, bunun altında ne yatıyor; bunu çok iyi bilmemiz ve ona sahip çıkmamız gerekiyor. Türkiye'yi kuranlar iki temel noktada hassaslardı. Birisi toplum, siyaset ve din ilişkisi. 'Ortadoğu'da manzara niye böyle', 'biz niye böyle değiliz?' sorularını sorduğumuzda, değerini bileceğimiz ana konu budur. İkincisi, bizim bir toplum olarak çok değişik geleneklerden, etnik kökenlerden, inanç gruplarından gelen, bir imparatorluğun zenginliğinin yansıdığı bir ülke olarak kendi aramızdaki barışı nasıl sağlayabildiğimiz. İki nokta olağanüstü önemlidir. Buna yönelik olumsuz gelişmeler karşısında duyarlı olmaya ihtiyacımız var. Bunlardan ilki etnik farklılaşmanın, mezhep farklılaşmasının bizi nasıl etkilememiş olduğunu anlamamız noktasıdır. Toplum çoğulcu, farklı etnik kimlikler var, ama devlet, siyaset, hukuk bir bütünsellik içinde ve hukuk, devlet kendisini din, mezhep, inanç kavramlarınım etkisi olmadan ortaya koymuş. Bizim devletimiz hiçbir şekilde ırk, kafatası, kan devleti değil, bir siyasi bilinç devleti, herkesi birbirine eşit sayan bir anlayışın devleti. Burada yaşayan herkes aynı saygıdeğerlikte, aynı önemde, aynı değerde vatandaş... Türkiye bunu yaşama geçirdiği için biz huzur, istikrar içinde yaşıyoruz. Bu dikkati gösterirsek etnik farklılıkların sorun yaratmasını engelleriz.'' -''EĞİTİM, DİNİN YERİNİ ALMAZ''- Baykal, İslamiyet'in yanı sıra demokrasinin, laikliğin, çağdaş demokrasinin ve kadın erkek eşitliğinin sadece Türkiye'de olduğunu bildirerek, bu olduğu için Türkiye'de huzur ve istikrarın yaşandığını söyledi. Bunun en önemli noktasının din ile eğitimi birbirinden ayırmak olduğuna dikkati çeken Baykal, ''İnanç ayrı, eğitim ayrı. Çok eğitim, dinin yerini alır zannedenler varsa bu da yanlış, hiçbir eğitim dinin yerini almaz'' dedi. Eğitimde ilerlemenin dini etkisizleştirmeyeceğini, dine ihtiyacı ortadan kaldırmayacağını kaydeden Baykal, bunların birbirinden ayrılması gerektiğini ifade etti. Bunun gibi, dinle siyasetin ve dinle hukukun da ayrı ayrı tutulması gerektiğini bildiren Baykal, bunları birbirinin yerine koymanın ''çıkmaz yol'' olduğunu söyledi. Baykal, bunlara yönelik bir tatminsizlik ve arayışın yaşanmaya başladığını gördüğü için toplumu uyarma ihtiyacını hissettiğini bildirdi. -''SIKINTISI OLANLAR VAR''- Türkiye'de insanların ezici çoğunluğunun, dinini yaşama konusunda sıkıntısı olmadığını kaydeden Baykal, 160 bin camide ibadet yapıldığını, onbinlerce din adamının hizmet verdiğini, dini bayramların kutlandığını, insanların hacca rahatlıkla gittiğini kaydetti. Baykal, buna karşın hiç kimsenin sorunu olmadığını söylemenin mümkün olmadığını da belirterek, şöyle konuştu: ''Bazılarının sorunu vardır. Zaten sorun da oradadır. Maalesef o sorun, Türkiye'nin huzurunu bozabilecek olan sorundur. Maalesef birilerine bu yetmiyor, bu tablo yetmiyor. Bunu değiştirmek istiyorlar. Nereye doğru değiştirmek istiyorlar; eğitime, hukuka, siyasete, devlet yönetimine, kılığa kıyafete dini taşımak açısından değiştirmek istiyorlar. Türkiye'nin tablosunu, görüntüsünü, yaşamını İslami bir damganın altına daha çok, daha çok, daha çok sokabilmek için kendilerince yollar, yöntemler arıyorlar. Bu açıkça konuşulması gereken bir konu. Bizi rahatsız eden bu gelişmelerin birbirinden kopuk, bireysel arayışlardan kaynaklanmadığını biliyoruz. Türkiye'nin bir Başbakanlık Müsteşarı var, bürokrasinin başında...Kanun tasarıları, teklifleri orada hazırlanıyor. Bu kişinin yayınladığı makaleyi biliyoruz, orada diyor ki 'Türkiye'de milliyetçiliği, laikliği din temelinde yeniden düzenlemeye ihtiyaç vardır'. Bu, bir anafikir, rastgele ağızdan çıkmış bir şey değil. Türkiye'de bunu yapmak istiyorlar, bir süre bu konu deşifre edilince sessiz kaldılar, her fırsatı yakaladıklarında bu doğrultuda projeler, hazırlıklar ortaya çıkıyor. Türkiye'nin altın dengesi, 80 yıl huzur içinde bizi yaşatan altın denge, şimdi yeniden tartışılmak isteniyor.'' -''BİRBİRİNDEN KOPUK GÖRÜNEN...''- Buna ''Yeşil ışık'' yakan bazı dünya güçleri bulunduğuna da dikkati çeken Baykal, bu güçlerin, ''dinselleşmiş Türkiye görüntüsünün, kendi amaçlarına daha uygun olacağı'' değerlendirmesi yaptıklarını söyledi. Baykal, iktidarda da bunun doğru olduğuna inanan bir zihniyet bulunduğunu öne sürerek, ''Kendisine soruldu, 'Şimdi de aynen öyle düşünmeye devam ediyorum' dedi. Öyle düşünmeye o şartta devam etse önemli değil, ama iktidarın en kritik noktasında yetki kullanan, karar alan zat söylüyor ve orada kalmaya devam ediyor'' diye konuştu. Baykal, birbirinden kopuk görünen, yerel eğitimden milli eğitime kadar tüm düzenlemelerin altında bu düşüncelerin yattığını söyledi. Baykal, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan imzasıyla özelleştirme sonucu işten çıkartılacak işçilere ödenecek tazminatlarda kullanılmak üzere Dünya Bankası'ndan kredi isteğini içerdiğini iddia ettiği yazıyı da kürsüden gösterdi. -DOKUNULMAZLIKLAR- Baykal, konuşmasında dokunulmazlıkların kaldırılması için yürüttükleri kampanyadan dolayı partisinin kadın kolları üyelerine teşekkür etti. CHP Kadın Kolları İstanbul Başkanı Marziye Gülenç ise üzerinde ''Sevmek dokunmaktır, oy vermek duble dokunmaktır. Yeter artık, Meclis kalkanınız, dokunulmazlık zırhınız olmasın. Size dokunamamak bize çok dokunuyor. Biz sizlere dokunmak hatta, daha da ileri gitmek istiyoruz.Lütfen çıkaralım dokunulmazlık maskelerimizi, kendimiz olalım'' yazılıbir karikatürü, Genel Başkan Baykal'a sundu. Hiç kimsenin vatandaşlıktan daha ileri bir hak isteyemeyeceğini ifade eden Baykal, dünyanın hiçbir yerinde olmayan genişlikte dokunulmazlık zırhının Türkiye'de milletvekillerinin sırtına geçirildiğini söyledi. Baykal, Türkiye'de siyasetin kirlendiğini, temizlenmenin siyasetin hesap vermesi ile sağlanabileceğini belirterek, şunları söyledi: ''Başbakan, televizyonda 3 yıl önce söz verdi. Niye gerçekleşmedi? Bunun cevabı AKP milletvekilleri ile ilgili dokunulmazlık dosyalarının içeriğinde saklı. TBMM'de milletvekili olarak bulunan insanlardan bazısı neyle yargılanmak isteniyor ve yargılanamıyor, hangi suçlar ortaya atılmıştır, dokunulmazlık zırhının arkasına hangi suçları işleyenler saklanmıştır? İhaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma, hayali ihracat, naylon fatura, dolandırıcılık, zimmet, nitelikli zimmet, resmi evrakta sahtecilik, usulsüz arsa satışı, kayıp trilyonun hesabını verememe, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık yapma... Bu suçları işlediği iddia edilen milletvekilleri var. Hesap vermekten kaçınıyorlar. CHP'li kadınlar, 'İşte bu olmaz, buna son vermek zorundayız' diyerek ayağa kalktılar. 1 milyon vatandaş imza verdi. Hepsi CHP'li olmak zorunda değil, oy verdikleri partilerin gereğini yapmamasından mahcubiyet duyuyor, onları göreve çağırıyorlar. Kadınlarımız, halkımızın, hükümetin ikiyüzlülüğü anlamasına yardımcı oldu.'' -YEREL YÖNETİMLER KRİZİ- Yerel yönetimlerle ilgili düzenlemelere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Baykal, henüz taslak aşamasında olan hazırlığın belediyelere hiçbir mali hak getirmemesine karşın yeni yükümlülükler öngördüğünü söyledi. Baykal, ciddi bir yerel yönetimler krizine doğru sürüklenildiğini savunarak, hükümetin, vatandaşın tüm hizmetleri satın almasını esas kabul eden bir anlayışı bulunduğunu kaydetti. Bunun, çok tehlikeli olduğunu bildiren Baykal, Türkiye gibi temel hizmetlerin halka sunulamadığı bir ülkede, bu yöndeki bir uygulamanın büyük sorunlara yol açabileceği uyarısında bulundu. -ÖZÜRLÜLERİN SORUNLARI- Konuşmasında, özürlü vatandaşların sorunlarına da değinen Baykal, özürlülerin büyük çoğunluğunun evlerinde yaşamaya mahkum edildiğini söyledi. TBMM'de bir telaş yaşandığını, hızla bazı yasaları çıkartma çabasının yaşandığını ifade eden Baykal, özellikle de Bankacılık Yasa Tasarısı'nın çıkartılmaya çalışıldığını söyledi. Bankalarla ilgili yasanın özürlüler ile ilgili yasadan daha önemli olmadığını kaydeden Baykal, ''Niye bunu aynı kararlılıkla takip etmiyoruz?'' diye sordu. Baykal, gerekirse TBMM'nin tatili ertelenerek özürlülerle ilgili yasanın çıkartılmasını istedi ve ''Zaten kaderin sillesini yemiş özürlü vatandaşlarımızın beklentileriyle daha fazla oynamayalım. Bir 10 saat daha fazla çalışmayı hak etmiyor mu bu insanlar, bu insanlara bir borcumuz yok mu?'' dedi.