BIST 9.480
DOLAR 34,43
EURO 36,37
ALTIN 2.837,00
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

Baykal'ın ekranda suskun kaldığı soru

CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programına konuk oldu.

Abone ol

İNTERNETHABER- Deniz Baykal'ın liderliği döneminde CHP genel başkanlığına aday olan ve kongrede yaşanan gerginlikler sonrası partiyle bağlarını koparan Mustafa Sarıgül 'ün adı yeniden gündemde.

Bu kez CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday göstereceği iddia edilen Sarıgül'ün durumu CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal 'a soruldu.

Baykal, Sarıgül'le ilgili sorulara yanıt verirken temkinliydi. CHP'nin geçen yerel seçimlerdeki başarısının altını çizdi ve topu parti yönetimine attı.

"Herkes kendi yetki alanı içinde çalışır. Bende kendi yetki alanım içinde konuşuyorum. 2009'da İstanbul'da 3 yada 4 belediyemiz vardı 12 belediyemiz oldu. İstanbul'da aradaki farkı 5'e kadar indirdik. Örgütümüzün emekçilerinin alınlarının teri ile kendi çalışmamızla İstanbul'u almanın eşiğine gelmiştik. Sarıgül'ün adaylığı konusunda kararı alacak olan CHP yönetimidir."

SUSKUN KALDIĞI SORU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Brüksel'de Başbakan Erdoğan'ı Beşşar Esad'a benzetmesi sonrası yaşanan kriz de Baykal'a soruldu.

Avrupa Parlementosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda'nın Kılıçdaroğlu'na yönelik tavrını eleştiren Baykal, üstü kapalı bir şekilde Kılıçdaroğlu'nu da eleştirdi.

Erdoğan'ı Esad'a benzetmenin doğru bir benzetme olmadığını düşünen Baykal, Ahmet Hakan'ın ısrarla sorduğu Kılıçdaroğlu yanlış mı yaptı? sorusunu ise yanıtsız bıraktı.

Sorusuna net yanıt alamayan Ahmet Hakan, "Partinizi kötülemek istemiyorsunuz anladım" diyerek konuyu kapattı.

İşte Baykal'ın Türkiye gündemine ilişkin sorulara verdiği o yanıtlar...

TARİHSEL KIRILMA YAŞANACAK

Türkiye'nin çok önemli bir tarihsel döneme girmiş olduğunu hepimiz seziyoruz. Karşı karşıya bulunduğumuz konular ve o konuların bizi nereye sürükleyeceği ve sonunda neyin ortaya çıkacağı boşlukta. Bu tabloya bakınca Türkiye'nin pek çok noktadan tarihsel kırılma yaşayacağı izlenimi alıyorum. Türkiye'nin söylemlerine baktığımızda Orta Doğu'nun içindeki krize doğru sürüklendiğini görülüyor.

SAVAŞ TÜRKİYE'YE GELDİ

Savaş Türkiye'ye geldi. Biz öyle bir politika izledik ki biz savaş girmedik ama savaş Türkiye'ye geldi. Bir uçağımızı kaybettik. Bölgede ciddi tartışma mihrakı haline geldik. Hizbullah bir süredir Suriye'ye destek veriyordu. 2 gün önce 'biz artık Esad'a destek veriyoruz' açıklaması yaptı. Bunun üzerine bizim Başbakan Yardımcımız (Bekir Bozdağ), çok tartışmalı bir tavır takındı. Koca Türkiye Cumhuriyeti bir Başbakan Yardımcısının ağzından Hizbullah'a meydan okumaya başladı.

Suriye'deki olaya asla seyirci kalamayız ama olayın uluslararası boyutu var. Davutoğlu geçen sene Ağustos ayında 'haftalar söz konusu" sözünü söyleyeli nerede ise 1 sene olacak. Laubali üslüpla bir yıl önce ciddi olmayan sözler söylendi.

HİZBULLAH UYARISI

Hizbullah hakkındaki dün ki konuşma beni ciddi derece de kaygılandırdı. Bu Orta Doğu savaşının aktörlerine yönelik böylesine düşmanca söylemler başımıza ciddi işler açar. Bundan sonra Türkiye'nin güvenlik güçleri Hizbullah tehdidine karşı hazır bulunmalıdırlar. Bu işler 'Hizbulşeytan' diyerek olmaz.

Reyhanlı'da 52 yurttaşımız hayatını kaybetti. Bizim izlediğimiz politikanın sonucu oradaki isyanın bir parçası mı olmalıyız? Burada önemli nokta ne için böyle bir husumet noktasına geldik?
İsyancılarla el ele beraber savaşır olduk.

ERDOĞAN'IN ÖNÜNE ESAD RAPORU KONULDU

Erdoğan'ın önüne olayların başında 'Esad 6 aya gider' diye raporlar konuldu. Bunları biliyorum.

Bu işi hemen planlayanlar Alevi ağırlık olan ilçemize mesela Samandağ'a benzer bir saldırı planı düzenlenseydi. Türkiye'de olaylar farklı yerlere giderdi.

Suriye'de savaşı mezhep savaşı olarak görüyorum.

MÜLTECİ KONUSU

Gelen mültecileri gayet tabi ki sahipleneceğiz.

Esad tabi ki gidecek siyasette gitmemek yoktur. Herkes gider.

SURİYE OLAYI ÜZERİMİZE KALDI

Türkiye'de ne kadar mülteci olduğu belli değildir. Dünya mülteciler konusunda maddi yönden yardım etmiyor. Biz olaya girmiş olduk 'Suriye olayı' bizim üzerimize kaldı. ABD dahil olmak üzere maddi yardımda bile bulunmuyorlar.

CHP bu konuda olayın bütün taraflarını kapsayacak bir uluslararası konferansın yapılması önerisini yapan ilk partidir.

HATAY HALKININ TAVRI OLAĞANÜSTÜDÜR

Mezhep çatışmasının bir parçası haline geliyoruz. Sıfır sorun ile yola çıktık şimdi Hizbullah ile kavga eder haldeyiz. Türkiye mezhep çatışması konusunda yeterince antikor oluşturdu. Bu çeşit tuzaklara kolay kolay düşmeyiz. Bu konuda Hatay halkının takındığı tavır gerçekten olağanüstüdür.

52 kişinin ölümü sonrasında korktuk ama Alevisi ve Sünnisi de iktidarı suçladı. 3 bin kişi yürüyüş yaptı.

Maceracı kendine büyük misyonlar atfeden dış politika anlayışı içinde bölgeye bakarken şimdi Hizbullah ile karşı karşıya geldik.

Kıbrıs'ı geleneksel dış politika içinde yapmadı mı Türkiye? Hatay'ı geleneksel dış politika içinde çözmedi mi Türkiye? Gerektiğinde Kıbrıs'ta Türkiye çıkarma yapmıştır. Kardak'ta çıkarma yapılmıştır. Türkiye uluslararası alanda kendini saygın bir konuma getirmişti. Şimdi Orta Doğu ile uğraşıyoruz, Avrupa Birliği'ni ağzına alan yok.

KILIÇDAROĞLU'NUN ERDOĞAN- ESAD BENZETMESİ

Herkesin olayı anlatmaya çalışırken bazı dayanak noktaları vardır. Kılıçdaroğlu Türkiye'deki durumu anlatmak için böyle bir benzetme yapmıştır.
Kılıçdaroğlu bu sözleri Türk gazeteciler ile konuşurken söylemiş. Swoboda yanlış yapmıştır. Gelirsin 'yanlış yapmışsın' dersin.

Kılıçdaroğlu orada vahim demokratik tabloya dikkat çekmek istemiştir.

2009'da bende aynı yerde bir konuşma yapmıştım. Uzun uzun somut örnekleri ile Türkiye'deki durumu anlatmıştım. O dönem Sosyalist Grubun başkanı Martin Schulz du. Swoboda ise yardımcısı idi o zaman hiç bir sorun olmamıştı. Burada Swoboda siyasi bir gayretkeşlik içinde davranmıştır.

Erdoğan'ın bir demokrasi örneği olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

İnsan hakları konusu evrensel bir konudur. Bu açıdan bakmalıyız. 'Türkiye'yi dışarı şikayet ediyor' konusu doğru bir bakış açısı değildir.

ECEVİT'İN SÖZÜNÜ HATIRLATTI

Sürecin nereye bağlanacağı belli olmayan bazı noktalar var. Silahın kullanılmaması sevindirici ancak silahtan vazgeçilmiş değil. Olayın nereye gideceği belli değil ama herkeste bir bekleyiş var. Ecevit'in bir sözü vardı "Ben ümit verdim, söz vermedim" derdi. PKK'ya ümit verilmiş ama onlar bir ümitle yola çıkıyorlar. Bir müzakare yürümüş her iki tarafın bekleyişleri var.

Erdoğan başta 'terör ayrı Kürt sorunu ayrı' derdi şimdi bu terk edilmiş. Teröristlerle Kürt sorunu konuşuluyor. Biz terör örgütünü meşrulaştırmaya başladık. Biz bu duruma ancak terör sona erecek ise katlanabiliriz.

Öcalan devletin gözünde bebek katilinden meşru bir siyasi muhattaba döndü.

YENİ ANAYASA SÜRECİNDE İKİ TEMEL SORUN VAR

Bu Anayasanın 177 maddesi vardı 113 tanesini bundan önceki parlamentolar değiştirdi.
30 madde de TBMM'de komisyonda mutabakata varılmış.

Yeni anayasa konusunda iki temel sorun var. Birisi bu konuştuğumuz açılım sürecinin anayasaya taşınması konusu. Toplumdaki tedirginliğin kaygının kızgınlığın altında yatan neden budur. İkincisi ise başkanlık rejimidir.

Başkanlık sistemi rafine ve kurumsallaşma gerektiren bir sistem. 'Türkiye'de parlamenter sistem şart değil' diyorsanız kaldırın.

PARTİLİ BAŞKAN

Cumhurbaşkanı bir partinin üyesi olmaya devam edemez. Cumhurbaşkanı kim 75 milyonun temsilcisi. Bu Cumhurbaşkanı hem AKP'nin üyesi hem Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı olacak... Bunlar çok yanlış işler. Hem ülkenin hem de partisinin menfaatini nasıl takip edecek? Sistemleri bozmayalım. Türkiye'nin sistemlerine bir uyu verin. Türkiye'nin sistemlerine kendinizi bir emanet edin.

Bu coğrafyada bin yıldır bütün dünya 'Türkler' demiş. Herkes bizi böyle algılamış. Hep beraber yaşıyoruz, bir bütünlük oluşturmak zorundayız.

TÜRK MİLLETİ KONUSU

Zidane ben Fransızım diyor. Fransa'da çok farklı kimlikler var. Ama hepsi Fransızım diyor. Biz de böyle bir isim olacaksa her halde bu isim (Türk milleti) olacak.

12 Eylül'den sonra parlamentoya geldik. Bir baktık Kürtçe yasak. Kürtçe üzerinde yasağın kaldırılması hakkında ilk kanun teklifini ben ve arkadaşlarım verdik.

Bakın biz bir milletiz. Milli kimliğimiz içinde Arnavut, Çerkez ve Kürt realitesi vardır.

Bizim temel yanılgımız şu Kürt deyince Güneydoğu'da taş atan çocukları ve panzerleri görüyor. Kürt sadece o değil. Bugün Kürt kökenli milyonlarca insanımız Türkiye'nin her yerinde yaşamını sürdürüyor.

Türk milleti sözünü etnik olarak algılanmasının içeriğini kaldıralım. Bizim hukuk metinlerimizde yasalarda yönetmeliklerde bu var. Hukuk sistemimizde anası babası Türk vs. var. Kanunlardaki Türk Milleti sözüne ırk anlamı yükleyen metinler temizlenmeli. Ayrımcılığa dayalı metinler, anayasadan değil kanunlardan kaynaklanıyor.

Buradaki temel mesele bizim anayasamıza etnik kimliğe dayalı metinler koymayalım. Ayrımcı ve dışlayıcı kanundaki Türk tanımının ayıklanması doğru olur.

Türk kavramı tarihi bir sürecin içinden başlayarak oluşan bir kavramdır.

DEMİREL'E BAŞSAĞLIĞI MESAJI

Yayın sırasında Ahmet Hakan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in eşi Nazmiye Demirel'in vefat etitğini söyledi. Baykal ve Hakan Demirel'e başsağlığı diledi.

ALKOL YASAĞI - TİYATROLARA BASKI

Bireyin özgürlük anlarına müdahaleler söz konusu. Ayrıca sanatta da özgürlükleri daraltıcı gelişmeler yaşanıyor.

Bir iktidar zehirlenmesi tablosu ortaya çıkıyor.

CHP'YE HAKSIZ BİR SALDIRI VAR

CHP'ye karşı çok haksız bir saldırı var. Bir kısmı iktidara muhalefet edemediği için yapıyor. CHP bir kamu alanı olarak görülüyor. Herkes istediğini söylüyor. CHP herkesin rahatlıkla vurup, savurduğu parti konumunda.

MHP'ye o kadar çok kolay vuramıyorlar bir bedeli var. Bir kaç gazeteci yazdı özür diledi.

Yerel seçimleri çok ciddiye almayız, çok çalışmayız.