CHP lideri Deniz Baykal torunu ile bilek güreşi yaptı ve formunda olduğunu gösterdi.
Abone olBayram sohbetinin 3. konuğu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, Hürriyet Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ve CHP muhabiri Okan Konuralp’in sorularını yanıtladı. AKP’nin terörle mücadeleyi, "PKK’yı idare ederek yürüttüğünü" ileri süren Baykal, Hitler’e karşı teslimiyetçi politika izleyen İngiliz Başbakanı Chamberlain’ın tavrını örnek gösterdi...
Son dönemde, milliyetçi söyleminiz öne çıktı. Partinin "Milliyetçilik" okunun boyu mu uzuyor?
Sanki, bizim ulusalcılık anlayışımızın ön plana çıkışını "MYK’da karar aldılar. Haydi milliyetçiliği öne çıkaralım" dediler şeklinde değerlendiren bir anlayış var. Oysa doğru değil. Türkiye çok taciz ediliyor, büyük haksızlıklar yapılıyor. İlk kez Türkiye’ye yönelik haritalar dolaşıyor ortalıkta. Ortadoğu’nun sınırlarının yeniden çizileceği, yetkililer tarafından ifade ediliyor. Türkiye’ye yönelik bir kuşatma ve baskının olduğu çok açık. Toplumda da buna karşı çok belirgin bir tepki, ciddi rahatsızlık var. Böyle bir ortamda bizim yaklaşımımızı bazı çevreler "Milliyetçilik okunu daha ön plana çıkartıyorlar" diye anlıyor.
TÜRKİYE’Yİ BİZ KURDUK BİZ KORURUZ bi
Türkiye bölünecek korkusuyla böyle konuşuyorsunuz...
Elbette biz konuşacağız! Biz Türkiye’nin kurulması şerefini, onuru taşıyan bir partiyiz. Şimdi böyle bir siyasi partinin, böyle bir tehdit ortaya çıkması halinde böyle bir tavır takınmasından daha doğru ne olabilir? Eğer "Ortada tehdit yok ve siz bunu kendi kendinize kurguluyorsunuz" diyorsanız; benim de size söyleyeceğim var. Çok büyük bir safdilsiniz. O dünyadan haberiniz yok ya da bilerek örtbas ediyorsunuz. Yani alıştırmaya çalışıyorsunuz Türkiye’yi teslim almaya çalışıyorsunuz, demektir.
Teröre yönelik bu sertlik anlayışı, Bosna ya da Kosova benzeri bir parçalanma tehlikesini beraberinde getirmez mi? Pratiğe geçmese bile bilinç düzeyinde böyle bir ayrışma yaşanmaz mı?
Teröre karşı yumuşak davranırsanız, asıl tehlike o zaman başlar. Teröre karşı gevşek davrananlar, bilmelidirler ki ülkenin barışına ve kardeşliğine hizmet etmez. Belki onların niyeti barışa ve kardeşliğe hizmet etmektir; iyi niyetle hareket ediyorlardır. Ama bilinmelidir ki teslimiyetçi yaklaşım yarar getirmez, aksine teröre kan verir!
Yani sizce Bosna’nın, Kosova’nın yolu teslimiyetçilikten mi geçiyor?
Yani bu tür yabancı örnekleri düşünmek istemiyorum. Şartlar çok farklı. Benim söylemek istediğim teröre karşı gevşek ve teslimiyetçi davranırsak, terörün azgınlaşmasına ve daha ileri boyutlardaki çatışmalara yol açarız. Daha ileri boyuttaki çatışmalara sürükleniriz. Çünkü terörün niteliğiyle ilgili teşhisi doğru koymak lazım. Bosna, Kosova yerine size farklı bir uluslararası örnek vereyim. İkinci Dünya Savaşı sırasında "Arthur Neville Chamberlain - Wisnton Churchill" tartışması.
İkinci Dünya Savaşı Chamberlain’in hatası yüzünden çıktı der bazı tarihçiler
Evet! "Appeasement" yani yatıştırma politikası yüzünden . Chamberlain, "Polonya’yı Hitler’e verelim" havalarına girdi. Bunlar politikanın özelikle güvenlik politikasının temel problematiğidir. Olayı doğru tespit edemez ve kendini aldatırsan, ki insanlar savaş istemedikleri, çatışma istemedikleri için kendilerini aldatma eğilimi içine girebilirler. Bunun tipik örneği Chamberlain’dir. Kendisi Hitler’i yanlış okudu ve idare etmek istedi; ödün verdi. Avrupa ülkeleri bir yem gibi önüne atıldı Hitler’in. Ancak Hitler yine de durdurmadı. Ardından iş Belçika ve Fransa’nın işgaline kadar uzadı. Bunun üzerine Chamberlain gitti, Churchill geldi. Churchill olayı doğru tespit etti. Elbette kim ister böyle bir çatışmayı yaşamak. Yani İkinci Dünya Savaşı’nda o mücadeleyi vermek zorunda kalanlar gözünü kan bürümüş, savaştan zevk alan insanlar değildi ki.
GÖZ YUMULAMAZ
Batı’da Demokrasi Savaşı diye anılır zaten II. Dünya Savaşı...
Evet. Demokrasi de Türkiye’de ulusal bütünlük demektir, kardeşim. Ulusal bütünlük terörün etkisiz kılınmasındadır. Terör azdırıldığı zaman Türkiye’nin Güneydoğu’sunda da tümünde de kan gövdeye götürür. Bunu herkesin görmesi lazım. Bu ayrışmayı gevşeklikle, yumuşaklıkla, göz yumarak idare etmek mümkün değil. Irak’ta yaşananlardan neden kimse ders almıyor. Anlayamıyorum!
Teslimiyetçi anlayışı Avrupa için yıkım oldu
Neville Chamberlain, 1937’de Stanley Baldwin’in ardından İngiltere Başbakanı ve Muhafazakar Parti Başkanı oldu. Ancak, kendisine "muhafazakar" sıfatı yerine "sendikalist" denmesini tercih etti. Chamberlain, Nazi Almanyası’nın Çekoslovakya’yı işgaline göz yumduğu ve Hitler’le 1938’de Münih Anlaşması’nı imzaladığı için eleştirilir. Bu siyasetine de "Yatıştırma Siyaseti" adı verilir. Hitler’in Avrupa’da yayılması sonucu başbakanlığı Winston Churchill’e devretmek zorunda kaldı.
AKP artık iniştedir CHP ise yükselişte
Seçimler sonrası için ortaya atılan koalisyon ihtimalleri var. AKP-DYP veya CHP-MHP gibi.
Bunlar anlaşılabilir spekülasyonlar. Herkes "Acaba ne olur?" diye düşünür. Önemli olan seçim sonrasında çıkacak tablodur. Bu tablodan sonra insanlar sorumlulukla çıkış yolu arayacaktır. Tabii ki her partinin gönlünde yatan tek başına iktidar olmaktır. Kafamda en küçük şekilde seçim sonrasına ilişkin arayış, düşünce, olası bir değerlendirme yapmıyorum, yoktur. Bunlar yanlış şeyler. Hepimiz olabildiğine güçlü bir şekilde gelmeye çalışıyoruz. AKP’nin gidici olduğu artık görülmüştür. Bu netleşen bir gerçek. AKP’nin kendisi de bunu görmeye başladı. Yerine gelecek olan siyasi parti ya da partiler ne yapacak, asıl önemlisi budur.
Anketlere göre CHP’nin durumu nedir?
Bizim yaptırdığımız tek bir araştırma bile yoktur. Bizim dışımızdaki anketlerde de AKP yüzde 30’un altına indi ve CHP yüzde 20’ler bandında yer alıyor. Ancak bu anketlerin gösterdiği AKP’nin inişte, CHP’nin de yükselişte olduğudur. Diğerleri bizim yarımızın altında. AKP’nin yaptırdığı ankette de CHP’nin yüzde 21 oyu, kendileri ise yüzde 26’da.
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir uzlaşma şansı var mı?
Benim söylediğim şu; Cumhurbaşkanlığı bir gerginlik konusu olmamalıdır. Ancak gördüğüm Tayyip Bey cumhurbaşkanı olmak istiyor. Cumhurbaşkanı olması, gerginliğe açık davetiye çıkartmaktır. Kişi alerjisiyle konuşmuyoruz. Sayın Tayyip Erdoğan’ın üslûbunu biliyoruz. O cumhurbaşkanı olursa, çok açık söylüyorum, Türkiye’yi çok büyük sıkıntılara sokar. Sokmayacak insan var mı? Var tabii ki! Mecliste var, AKP’de de elbette var.
Spor ve şık
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ve CHP muhabiri Okan Konuralp arasındaki Bayram Sohbeti, partinin yeni genel merkezinde gerçekleşti. Soruları odasında yanıtlayan Baykal’ın giydiği şık spor kıyafet dikkat çekti.
Ailem bensiz iftar açmaz
Bu ramazanın tamamında oruç tuttunuz mu?
Evet. Toplumumun çok özel bir ayı ramazan. İnsanların ahenkli ve daha keyifli yaşadığı, toplumsal beraberlik duygusunun ön plana çıktığı çok güzel bir dönem. İnsan herkesle birliktelik duygusu içine giriyor. Bir iç disiplin geliştirme şansı getiriyor. Buna çok ihtiyacımız var. Çünkü, çok gevşek yaşıyoruz. Ve o iç disiplinin ödülünü her günü tamamladığımızda alıyoruz. O iftar sofrası müthiş bir buluşmadır, bu bakımdan.
BESNİ ÜZÜMÜ MUTLAKA SOFRADADIR
İftarınızı ailenizle birlikte mi açarsınız?
Herşeyden önce iftarda her zaman evde olmaya çalışırım. Gecikeceğimi bilseler bile beklerler mutlaka. Olcay Hanım da başından sonuna kadar orucunu tuttu. Soframızda ise örneğin hurmanın yanında mutlaka Besni üzümü olur. Kurutulmuş Besni üzümü. Özel ve güzel bir tattır. Bizimle kalan torunum Mehmet de "Ramazan gelsin de güzel çorbalar içelim" der. Evde güzel bir rüzgar eser.
Peki Kadir Gecesi’nde özel bir şey yaptınız mı?
- Kadir Gecesi’ni Kadir Gecesi olduğu bilinciyle yaşıyorum.
Hyundai Türkiye’den kaçmamalıydı kardeşim
Program ve kadrolarınızı yakında açıklayacak mısınız?
Evet ama önemsediklerimi sayayım. Mesela Türkiye’de müthiş bir işsizlik sorunu var. Ama öte yandan iş dünyası bana vasıflı iş gücü bulamamaktan yakınıyor. Demek ki Milli Eğitim Bakanlığı’nı Üniversitelere, piyasaya yakınlaştırmak lazım. Eğitimi sadece kültürel birliktelik için değil işsizliğe karşı etkin bir çare olarak kullanmak gerekli.
Başka üzerinde durduğunuz başlıklar var mı?
Tek parti iktidarı olmasına rağmen kayıt dışının üzerine gidilmiyor. Sosyal güvenlik sistemi çöküyor, vergiler adaletsiz salınıyor. Tarımda sulamayla verimlilik artışı lazım. Yabancı sermayeyle, Hollanda, İsrail gibi ülkelerle işbirliği yapılmalı.
Yabancı sermaye politikanız nedir?
Şirket satın almaları veya hazıra ortaklıktan çok sıfırdan yabancı yatırımı gerekiyor. Böylece istihdam ve üretim artar. Finansal istikrar yetmez büyüme istiyoruz. Şu anki büyüme bizi yeni sıkıntılara sürükleyen ithalata dayalı bir nitelik taşıyor. Bu açıdan örneğin Hyundai kaçırılmamalıydı kardeşim.
Bu yıl turizmde de büyük sıkıntı var.
İkinci turizm hamlesine ihtiyacımız var. Turizmin 70’li yıllardan atılan adımlarının meyveleri yeniliyor, şimdi ikinci atılımın yapılması gerekir. Turizmde yeni büyük açılımlar için, yatırım yapılmalı, pazarlama ilişkileri kurulmalı. Türkiye’de turizm yok gibi düşünülerek yeniden çalışma yapılmalı. Pazarlama potansiyelinde bir artış olmadan yatak sayısını artırmak bir anlam taşımaz, sadece fiyatları düşürür.
Kumarhanelerin yeniden açılması gündeme gelecek mi?
- Dünyadaki örneklerine bakmak lazım. Elbette Türkiye’de lotarya kültürünün yaygınlaştığı bir ortamda, yeni bir alanı açmak, hiçbir şekilde düşünülemez. Bunu tasavvur etmiyorum. Ancak, turiste yönelik çekicilikleri bulup yeniden konuşup tartışmamız gerekecektir.
Dedesinin bileğini bükemedi
Deniz Baykal, boş zamanının büyük bölümünü torunlarına ayırıyor. Baykal, kızı Aslı’nın büyük oğlu Mehmet Erkılıç ile zaman zaman bilek güreşi de yapıyor. Dede ve torunun, Hürriyet objektifine yansıyan bilek güreşinin sonunda Baykal, Mehmet’in elini yere bir hayli yaklaştırdı. Biraz zorlansa da bilek güreşinin galibi Baykal oldu. Dede ve torunun oynadıkları futbol topunun üzerinde A Milli Takım oyuncularının fotoğraflarının olması dikkat çekti. Bilek güreşinde güç Baykal’da, topa hakimiyet ise Mehmet’teydi.
Baydemir’in sözleri Erdoğan’ı andırıyor
AKP’nin terörle mücadelede yetersiz kaldığını mı düşünüyorsunuz?
Terör örgütüyle mücadele edenler gereğini yapıyorlar. O doğru bir strateji. Ben siyaseten bir değerlendirme yapıyorum. Hükümet özellikle bu son dönemde, AKP hükümeti terör sorununu PKK’yı idare ederek çözmeye yöneldi. Yani onları tatmin ederek, onlara umut vererek, onların sırtını sıvazlayarak, onlarla diyalog kurarak, onların gönlünü alarak. Muhatap olarak onu gördüler. Onun etkisi altındaki çevreleri ciddiye aldılar. Ve onlar o bölgenin sessiz çoğunluğu adına konuşuyormuş gibi bir izlenim çıktı. Bunun kabul edilmesi mümkün değil!
PKK’yı muhatap aldılar derken somut örnek var mı?
Perde arkasında ne olduğunu bilmiyoruz, bilemeyiz. Ancak, bir şeylerin olmuş olması kuvvetle muhtemel. Başbakan’ın etrafında bulunanların söylemine baktığımız zaman, PKK’nın söylemiyle çok büyük bir farklılık görünmüyor. Hatta Başbakan’ın açıklamalarına baktığımızda da görüyoruz bunu. Eyalet söylemi başbakanın söylemidir; "Türkiye eyaletlerle yönetilebilir" demiştir. Şimdi, Osman Baydemir, Başbakanın açıklamalarını Avrupa Parlamentosu’nda tekrarlıyor.
Röportaj: Okan Konuralp-Enis Berberoğlu
Kaynak: